Sporu değil, kupayı sevmek üzerinden kurulan ilişkiler en nihayetinde bir taraflaşmayı da beraberinde getiriyor. Çünkü spor esasında uzun erimli bir yolculukken, biz kupa kazanmak veya kazanmamak üzerinden, varla yok arasındaki keskin uçurumda dolanarak takip ediyoruz. Böyle olunca da genellikle uçurumdan düşüyoruz.
Soru aslında yine çok açık. Bu kavgaların tarafı kim? Kim kimi dövüyor? Mücadele kiminle? Cevap bence açık. Bu kavgaların görünürdeki tarafları; birbirini besleyen, birbirinden güç alan hatta var eden topluluklar. Bu bir tür milliyetçilik gibi esasında.
Beşiktaş’ın elinde öyle kolay kolay bozabileceği bir kadro bulunmuyor. Takımın omurgası kabul edilebilecek oyuncular ligde kendilerini ispatlamış durumdalar ve takımın durumdan bağımsız olarak üst düzey -veya yeterli- performans sergileyebiliyorlar.
Şampiyonluğu bile birine nispet yapmadan, birini itmeden, karşımıza almadan anlatamıyoruz. Şampiyonluk, eğer birileriyle düşmanlık etmemize zemin sağlamıyorsa, orada aradığımız anlamı bulamıyoruz.
Böyle bir yazıyı belki de Fransa’da, Almanya’da veya İngiltere’deki bir futbolsever olarak yazmam kolay olmayabilirdi. Zira oralarda futbolu oluşturan grupların özgül ağırlıkları var.
Valerien İsmael döneminde Beşiktaş’ın neleri değiştirmeye çalıştığından önce, değiştirme netliğinden bahsetmek gerekiyor. İsmael daha Türkiye’ye bile gelmemişken oynatacağı oyun şekli ve formasyonu neredeyse belliydi.
Futbol oyunu, her yeni deneyiminden bir şeyler kazanıyor ve bu bilgi havuzunun yeni denemelerini her hafta sahaya bırakıyor.
Henüz bir şey kazanamamış herkese “kaybeden” mi diyoruz, onu bilemiyorum. Kaybetmek için finale kadar gelmek gerekir, finale gelemeyince kaybetmiş de sayılmıyor mu, onu da bilemiyorum. Lakin şunu biliyorum, Türkiye futbol ligleri yaklaşık 2 aydır, -en azından- “kimin şampiyon olacağı” sorusundan bağımsız olarak oynanıyor.
Her şeye karar veren, her bilginin üzerindeki baba modelini aramayı da, “imparator” aramayı da bırakalım artık. Bu insanlar birer mitolojik karakter değiller ve iyi ki de öyle değiller.
Siz bu yazıyı okurken Valerien İsmael Beşiktaş’ın yeni teknik direktörü olmuş olabilir ama benim Beşiktaş’ın teknik direktörünün kim olacağından bağımsız olarak başka bir derdim var