İsmael’in değiştirdikleri
Valerien İsmael döneminde Beşiktaş’ın neleri değiştirmeye çalıştığından önce, değiştirme netliğinden bahsetmek gerekiyor. İsmael daha Türkiye’ye bile gelmemişken oynatacağı oyun şekli ve formasyonu neredeyse belliydi.
Beşiktaş, yeni teknik direktörü Valerien İsmael’in teknik direktörlüğünde 3 maçı geride bıraktı. Zorlu Trabzonspor deplasmanında iyi oyun ve alınan beraberlik taraftarı mutlu etmişti. Geçmiş hafta iç sahada pek de zorlanılmadan alınan Alanyaspor galibiyeti taraftarın keyfini iyice yerine getirirken, bu haftaki Giresunspor maçında alınan beraberlik keyifleri biraz kaçırmış gözüküyor. Beşiktaş ciddi bir değişim içerisinde ve bunun sancıları olması ise doğal.
Valerien İsmael döneminde Beşiktaş’ın neleri değiştirmeye çalıştığından önce, değiştirme netliğinden bahsetmek gerekiyor. İsmael daha Türkiye’ye bile gelmemişken oynatacağı oyun şekli ve formasyonu neredeyse belliydi. Beşiktaş, teknik direktör tercihini bu kararlılık ışığında mı yaptı, yoksa bu bir denk geliş mi bilinmez ama teknik direktörlerini sezon içinde değiştirmek durumda kalan Fenerbahçe ve Galatasaray’da oyuna dair bu denli keskin değişiklikler, bu kadar kısa süre içerisinde gerçekleşmemişti.
Beşiktaş’ın bu denli radikal bir oyun değişimine ihtiyacı var mıydı, sorulacak ilk soru belki de bu. İyi bir kadrosu olan ve eğlenceli bir futbolu istikrarlı olarak sunan bir takım kimliğinden, her şeyi en baştan ele alan bir yeniden yapılanmacı kimliğe geçişin sinyallerini almak mümkün. Bu tip değişiklikler, hem zaman hem de maddi olanak gerektirir. İçerisinde yaşadığımız ekonomik şartlar, kulübün bu anlamda elini kolunu ne kadar bağlayacak bilinmez ama sil baştan yapmak için çok da doğru bir zaman olmadığını söylemek mümkün. Kaldı ki, sil baştan yapmaya duyulan ihtiyaç da şüpheli.
Beşiktaş, geçtiğimiz yıllardan alışkanlığı olan, oyuna pozitif bakış açısını Valerien İsmael döneminde de sürdürecek gibi gözüküyor. Burada, topa sahip olma oranının geçmişten daha düşük olacak olması üzerinden bir tartışma yürütülebilir ancak oyuna dair pozitif yaklaşımın belirleyeni, topa sahip olma oranı değildir. Kendi sahanızda paslaşarak da topa sahip olursunuz ancak bu oyuna pozitif bir katkı sunma arzusunda olduğunuzu ifade etmez. Aldığınız topu eveleyip gevelemeden rakip kaleye götürmeye çalışırsanız, topla oynama oranınız düşer ama devamlı heyecan ve aksiyon üreten bir takım haline gelirsiniz ve bu da pozitif bir değerdir. Beşiktaş, geçmiş yıllardan daha farklı oynama arzusunda ama futbolu seven insanlara güzellikler sunma şiarından vazgeçmiş değil.
Gözle görülen en belirgin değişiklik, ilk maçtan son maça, hiç değişmeyen şekilde takım formasyonu oldu. Beşiktaş geçmiş yıllarda 4-2-3-1, 4-3-3 gibi dörtlü savunmayı temel alan formasyonları oynamaktayken Valerien İsmael’le birlikte 3-4-3 formasyonunu benimsemiş görünüyor. Formasyonlar tek başlarına bir anlam ifade etmezler, o formasyonun nasıl yorumlandığı önemlidir. İsmael burada 3-4-3’ün modern bir yorumunu tercih ediyor gibi gözüküyor. Diri, atletik oyunculardan kurulu bir takım, ön tarafta sağlam bir baskıyla birlikte savunmacılarını öne doğru çıkarıp rakibi kendi yarısahasına hapseden bir oyun düşüncesine dayanıyor. Rakibin hata yapmasını beklemekten ziyade, hataya zorlayan bir savunma felsefesi. Zaten oyununun eğlencesi de biraz da buradan geliyor. Rakibin yapacağı hamleyi beklemeden kendi oyununu ortaya koyuyor. Biz üçlü savunma formasyonlarını, Vitor Pereira’nın Fenerbahçe’si örneğinde olduğu gibi, daha çok bekleyen, rakibi daha geride karşılayan, oyunun merkezini kendi yarısahasında kabul eden oyun düşüncelerinde de sık sık görürüz. Valerien İsmael bu tarz bir hoca olacak gibi görünmüyor.
Formasyon ve oynama biçimine dair değişikliklerin sonuçlarını oyuncular üzerinde de görmek mümkün. Örneğin, bu formasyonun verimli olabilmesinin koşulu olan iki beki de, İsmael dönemininin en verimli oyuncuları arasında yer alıyor. Valentin Rosier ve Rıdvan Yılmaz, dörtlü savunmadaki görevlerinden ayrılıp, daha ofansif ve ön alan baskısına da katılan bir şekilde oynatılmaya başladıklarından beri, verimleri gözle görülür şekilde arttı. Bu oyunun Batshuayi, Welinton, Vida gibi oyunculara da olumlu etki yaptığını söylemek mümkün. Sadece buradan bakarsak bile, mevcut kadronun potansiyeline yaklaştırılması adına teknik direktör değişiminin başarılı sonuç verdiğini görüyoruz.
Puan tablosunda ise İsmael’in dişe dokunur bir fark yarattığını söylemek kolay değil. Alınabilecek toplam 9 puandan 5’inin alınabilmiş olması, bu değişimin daha fazla gelişimle taçlanması gerektiğini de ortaya koyuyor. Bir teknik direktörün 3 haftalık oyun veya skor performansının gelecek hakkında kesin hükümler vermeye imkan vermeyecek kısalıkta olduğu da su götürmez bir gerçek. Zaten Beşiktaş adına kazanmanın veya kaybetmenin çok bir anlam ifade etmediği böyle bir sezon sonunda, geleceğe taşınabilecek değerlerle, taşınamayacak değerlerin tespiti önemli bir kazanım olabilir. Bu bağlamda, sezon başında büyük umutlarla ve ciddi bir maliyetle transfer edilen Alex Teixeira’nın geçmiş oyunlarla da, bu oyunla da katkı verecek bir ışık verdiğini söylemek kolay değil. Her ne kadar, son haftalarda yeni oyunla birlikte kıpırdandığı net olarak görünen Batshuayi’nin -yine- o maliyetlerle kalması veya gitmesi kararının verilmesi gerekecek. Takımın en tecrübeli oyuncularından biri olan ancak o tecrübesini saha içinde kolay kolay hissedemediğimiz Domagoj Vida’nın da bitmekte olan sözleşmesi yine zor bir karar olacağa benziyor.
Tüm bunlardan hareketle, Beşiktaş hem oyun anlayışı, hem de formasyon bağlamında radikal bir değişim içerisinde. Önümüzdeki haftalarda kafalardaki soru işaretlerini, hem oyun anlamında, hem de oyuncu anlamında gidermesi gerekiyor. Kalan haftalar, bu değişim arzusunun top yekün bir yeniden yapılanmaya mı, yoksa spesifik eksiklerin giderilmesi adına nokta atışlarla mı gerçekleşeceğini de ortaya koyacak. Beşiktaş, mevcut binasına kat mı çıkacak, yoksa yıkıp yeniden mi yapacak sezon sonu geldiğinde bu kararın netleşmiş olması gerekiyor. Herhalükarda zor bir karar olacak, zira bu kararın içerisinde bir de Valerien İsmael’in geleceği hakkındaki kararı da vermiş olması gerekecek. Beşiktaş, hangi kararı alacaksa, o kararın arkasında durabileceği iradeyi de ortaya koymak durumunda. Mevcut binayı yıkıp yenisini inşa etme kararı verilir ve yeterli iradeyi ortaya koyamazsa, bugünkü binasına bile ulaşması uzun yıllar alabilir. O zaman da, bu kadar büyük bir değişim kararını, böyle bir pamuk ipliğine nasıl bağladınız diye bir soru gelir ve haklı da olur.