1. Bu kürsü Mustafa Suphilerin, Doktor Hikmetlerin, Baştımarların, Mehmet Ali Aybarların, Behice Boranların , Rıza Kuasların, Kemal Türklerlerin, Yılmaz Güneylerin, Musa Anterlerin, Metin Lokumcuların, Necmettin Giritlilerin, Kürt Reşitlerin, Şerafettin Atalayların, Nasuh Mitapların, Ahmet Kayaların, Elif Çermiklilerin, Vedat Demicoğullarının; Terzi Fikrilerin, Denizlerin, Kaypakkayaların, Mahirlerin kürsüsüdür.
2. Bu kürsü Erdal Eren şahsında idam edilen, Mustafa Hayrullahoğlu şahsında ser verip sır vermeyen, Enver Kargöz şahsında sürgünde ölen, Kemal Pir şahsında zindanlarda dahi boyun eğmeyen, Bahçelievler'de katledilen 7 TİP’li öğrenci şahsında katliamlarda öldürülen tüm arkadaşlarımızın kürsüsüdür.
3. Bu kürsü 1978 Aralığında Maraş’ta, 2000 Aralığında Cezaevlerinde, 2011 Aralığında Roboskide katledilenlerin kürsüsüdür.
4. Bu kürsü Abdocanın, Ahmet Atakanın, Ail İsmailin, ethemin, Hasan Feritin, Mehmet Ayvalıtaşın, Medeni ve Berkinin kürsüsüdür.
5. Bu kürsü bu topraklardaki eşitlik ve özgürlük mücadelesi geleneğinin geleceğe taşınması kararlılığının; eşitlik ve özgürlük mücadelesinin üzerimize doğru gelen karanlığın karşısına yeni bir toplumsallaşma, direniş kararlılığı ile çıkma iddiasının kürsüsüdür.
6. Hakkında söz söylediğimiz Gezi Direnişi/Haziran Ayaklanması en özet ifadesi ile nedir sorusuna en yalın biçimi ne yanıt verileceği kanımca açık: Neoliberal otoriter İslamcı tek parti/parti devletine karşı direniş.... Tüm toplumsal taleplerin gelip gelip patladığı tarihsel bir an. Çeşitli toplumsal taleplerin sıralanması ve “yurttaşlık” haklarına sahip çıkmak için sokağa çıkan milyonlar. Bu topraklarda belki de 1908’den bu yana görülmemiş kapsam ve yoğunlukta ortaya çıkan bir tarihsel “olay”....
7. Haziran 2013’te yaşadığımız, parçası olduğumuz direniş; eşitlik ve özgürlük mücadelesinin etkili olabilmesi için kapsamı, tarzı, dili direngenliği vb. vb. esaslı çizgiler belirledi: sınırlar çekti ve geriye dönülmez standartlar tanımladı. Bu sınır ve standartları geriye dönülmez ateşten bir çizgi olarak kavramalıyız. Bunun gerisine düşerek bir siyaset kuramayacağımızı kavradığımız için hep beraberiz. Ve biliyoruz, yan yana gelmekten daha zordur yan yana mücadeleyi sürdürmek....
8. Geziyi, Haziranı ortaya çıkaran sorunlar da Gezi'yi yaratan dinamikler de devam ediyor. Geziyi, Haziranı yaratanların önemi ve değeri tam da buradadır. Geziyi yaratanlar ortak yaşama/kardeşleşme iradelerini tüm renkleri ve çeşitlilikleri ile ortaya koydular. Hareketimiz, AKP’nin temsil ettiği bu yeni sermaye rejiminin yarattığı toplumsal tahribata karşı Taksim Gezisinde kısa süreliğine dahi olsa hep birlikte yarattığımız hayatı, mücadele tarzını ve üslubunu yeni kuruculuğumuzun tarzı ve yöntemi olarak kabul edecektir. Taksim Komünü'nü tüm memleket sathında yeniden kurmak tarihsel görevimizdir.
9. Bu salondakiler ve Türkiye'nin dört bir yanındaki kardeşlerimiz Geziye/Hazirana yakışır bir hareket örgütlemek zorunluluğundadır. Haziran 2013’te arkamıza dönülmez bir çizgi çektiğimizi kabul etmek ve buna uygun olarak toplumun tüm gözeneklerine nüfuz ederek eşitliğin, özgürlüğün ve kardeşliğin ülkesini kurmak için örgütlenmeliyiz.
10. Bu nedenle sözü siyasetten, kendi dışımızdaki gerçeklikten kurmalıyız. Çünkü ancak o zaman; durumları, hedefleri, görevleri “siyasetten” kurduğumuz sürece bir kitlesel halk hareketinin sıra neferi olabilir, onun önünü açabilecek katkılarda bulunabiliriz..
11. Tam da burada durmalı, bir hususu önce kendimize ve daha sonra dostlarımıza tekrar tekrar, açık yüreklilikle ifade etmeliyiz. Gezi/Haziran ne Birleşik Haziran Hareketi'ne ne de başkaca hiç bir dost örgütlenmeye sığmaz. Hepimiz onun birer parçasıyız. Bu topluluğun, bu iradenin iddiası Gezi Direnişinin öğrencisi olmak ve Haziran günlerinin siyasetini inşa etmek olacaktır. Biz, Gezi Direnişini/Haziranı bu topraklarda anıları anlatılacak kubbedeki hoş bir seda olarak değil kuracağımız yeni hayatın, yeni bir toplumsallaşmanın işaret fişeği olarak kavrıyoruz.
12. Evet, yeni bir hayatı kurmak için bir aradayız ancak lafı hiç dolandırmadan söylemek durumundayız: yeni bir hayatı kurabilmenin bugün için ilk adımı AKP’nin, Erdoğan diktatörlüğünün alaşağı edilmesidir....
13. AKP, iktidarı hiç terk etmemek esasıyla bir siyasal yapı, bir hukuk düzeni kurmak için birbiri ardı sıra adımlar atıyor. Toplumu dinsel esaslara göre bölerek/tanzim ederek iktidarını dayandırdığı kültürel duvarlarla toplumu bölüyor; kendisine karşı tüm itirazları neoliberal bir beyaz terörün içinde kaybetmenin yetersizliğini gördükçe açık bir diktatörlük için zora başvurmaktan kaçınmıyor.
14. Yasama/yürütme/yargı dizgesini parçalama adımları; Başkanlık sistemi zorlaması, yargının doğrudan beyefendiye bağlanması; baskı araçlarının, polis ve jandarmanın doğrudan Parti gücü haline getirilmesine ilişkin adımlar; toplumu dinsel esaslara göre bölmek/tanzim etmek için başta eğitim alanı olmak üzere tüm alanlarda dinselleştirme, laikliğin tasfiyesi, sistematik kışkırtıcılık ve “ya bizdensin ya da hayat hakkın yok” zorlaması, sömürü düzenin önünde en küçük hakkın dahi tasfiyesi, başta sosyal haklar olmak üzere yurttaşlıktan kaynaklı tüm haklara açık bir düşmanlık...
15. AKP yalnızca dinsel bir kimlik partisi değildir. Evet, en alışılageldik tanımla AKP dini siyasete alet etmektedir ancak AKP emperyalizm ile işbirliğinin ve kapitalizmin neoliberal döneminin tavizsiz sürdürücüsüdür.
16. AKP yılların birikimine dayanakları ölçüsüz biçimde AKP döneminde talan edildi. Kentlerimizin ve doğal varlıklarımızın yağmalanması AKP’nin iktisadi siyasetinin merkezidir. Her gün bir yenisini yaşadığımız iş cinayetleri AKP tipi sermaye birikiminin somut görünümüdür.
17. AKP’nin yeni Türkiyesi emeği ile geçinen tüm yurttaşlar için cehennem sermaye düzeni için dikensiz gül bahçesidir.
18. AKP Kürt ve Alevi açılımları başta olmak üzere “çözmek” için el atığı her sorunu kendi iktidarının devamı için, yeni Türkiye adını verdiği diktatörlük ile taçlanmış yeni sermaye rejiminin inşası için bir araç olarak kullanmakta, var olan kültürel bölünmeler ile güvence altına aldığı oy yataklarına yenilerini ekleme aracı olarak kullanmaktadır.
19. Roboski orada dururken Dersimi diline pelesenk etmek. Aleviliği Sünnilik içinde eritecek sözde adımlar atmak ve belki de bunların tümünden daha tehlikeli olmak üzere özgürlükleri yeniden tanımlamak, yeni ahlaki formasyon, restorasyon gibi faşizan bir retorik...
20. Dolayısıyla yineleyelim, güncel ve acil sorun AKP’nin iktidarına son verme mücadelesidir. Temel toplumsal ve siyasal sorunlarımızın çözümü için bir adım, tek bir adım dahi atabilmek için AKP’nin tek parti devletine son verilmesi ile doğrudan bağlantılı haldedir. AKP’ye kafayı takmayın diyenlere yanıtımız açık: bugün AKP’ye kafayı takmak bir zorunluluktur.
21. Güncel bir bahis olduğu, ana akım medyada uzun bir süredir memleketin ana gündemi olarak tartışıldığı için değinmeden geçmeyelim. Bu yağma ve yolsuzluk düzenini görmemiz için o ana kadar nerede olduğunu akıl erdiremediğimiz polis şeflerinin ya da savcılarının düzen içi kapışma vesilesi ile hamle etmelerine ihtiyacımız yoktu. Bu ülkede mücadele eden herkesin gözü önünde cereyan ediyordu bu yağma ve yolsuzluk. Bilemediğimiz tek şey paraların nasıl istiflendiği hususudur, onu öğrenivermiş olduk bu vesile ile...
22. AKP ve Cemaat'in birbirleri ile ilgili söyledikleri her şey doğru ancak eksiktir.
23. Tam da bu noktada AKP diktatörlüğüne karşı mücadelenin yeni bir toplumsal ve siyasal kuruluş mücadelesi olacağını yeniden ve yeniden vurgulamalıyız.
24. Biz eskiyi restore etmek için uğraşanlardan değiliz; eşitliğin, özgürlüğün ve kardeşliğin ülkesini kuracağız!
25. Emeği ile geçinen yurttaşların hakları başta olmak üzere tüm yurttaşlık kazanımlarının aşağıdan bir mücadele ile kazanacağız.
26. Artık amasız fakatsız bir biçimde ilan etmeliyiz: laiklik ancak aşağıdan yükseltilecek bir mücadele perspektifi ile kazanılabilinir...
27. Biz eşitliğin, özgürlüğün ve kardeşliğin ülkesini kurmak ufkuyla bir savaş hükümeti olduğu açık olan, başta Kürt Halkı ve Suriye Halkları olmak üzere tüm Ortadoğu halklarına karşı suç üstüne suç işleyen AKP’nin karşısına, tam olarak karşısına dikileceğiz!
28. Barış mücadelesinin ancak aşağıdan bir mücadele ile kazanılabileceğini, halklarımızın yeniden kardeşleşmesi için solun müdahalesinin tarihsel bir önemde olduğunu biliyoruz.
29. Berkin ile Medeninin ismini beraber anmakla yetinmeyeceğiz. Diyarbakır’daki her bir haksızlığın karşısına tıpkı direnlice eylemlerinde olduğu gibi İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de dikileceğiz!
30. Tüm bu nedenlerle;
· Neoliberal sömürü düzenin karşısında Antikapitalist,
· Savaş kışkırtıcılığına ve halklarımıza karşı işlenen suçlar antiemperyalist,
· Halkların kardeşliğinin bir zorunluluk olduğu bilinciyle enternasyonalist
· Kentsel varlıklarımızın talanı karşısında kamucu
· Doğal varlıklarımızın yağmalanmasına karşı ekolojist
· Kadının mevcut eşitsiz halinin daha da eşitsiz kılınması çabalarına karşı kadın kurtuluş hareketinin tüm kazanımlarını sahiplenen bir ufukla mücadele edebilirsek kazanabiliriz.
31. Bugün, toplumdaki “dikey” ve “yatay” bölümlerinin yani özgürlükler ile ilgili talepler ile sınıfsal taleplerin birbirlerinin karşısına konmaksızın, özgürlükler ile sınıfsal taleplerin birbirlerini besleyecek, birbirlerinden güç alacak bahisler olduğu her zamankinden daha çok pusulamız olmalıdır.
32. Gezi/Hazirandan esinlenen, güç alan, toplumsal ve siyasal hareketlerin birlikteliği mücadelemizin ana dayanağı olacaktır.
33. Haziranda sokakları fetheden tüm toplumsal taleplerin siyaset sahnesinde de ifadesi bugün sadece solun değil tüm toplumun gereksinimidir.
34. Tayyip Erdoğan ile bir tek konuda anlaşıyoruz: Türkiye’nin yeni bir muhalefete ihtiyacı var!
35. Uzun süre AKP’yi desteklemiş bir yazarın dediği gibi “çöküntüyü anlatmak için kelimeler bulamıyorum”
36. Gelin hep birlikte bu çöküntüye artık bir son vermek için; eşitliğin, özgürlüğün ve kardeşliğin ülkesini kurmak için bir adım daha atalım hep birlikte mücadele edelim.
· Hep birlikte mücadele edeceğiz hep birlikte kazanacağız
· Selam olsun Dünyanın ve Türkiye'nin aydınlık geleceğine
· Örgütlü Bir Halkı Hiç Bir Kuvvet Yenemez
· Bu daha başlangıç mücadeleye devam
(Can Atalay'ın Birleşik Haziran Hareketi İstanbul Buluşması'nda yaptığı konuşmanın metnidir)