Siyasal çizgileri ile kişilik yapıları en fazla çakışan kişiler sol liberallerdir. İlkesizliği ilke edinirler ve bundan milim sapmazlar. Yani çok “ilkeli”dirler.
Son derece özverilidirler. Hiçbir zaman “kendileri için” değildirler; hep “birileri için”dirler.
Her zaman dayanışma içindedirler; hep birileriyle dayanışırlar.
Öncü değil, katılımcıdırlar. Hep katılırlar. Yancıdırlar.
Sadece çağrıcıdırlar.
Her şey olurlar, hiçbir şey olmazlar. Hiçbir şey olmamanın yolunun her şey olmaktan geçtiğini iyi bilirler.
Sezgileri son derece kuvvetlidir. İlkelerden “özgür” oldukları için ve esnek yapılarından dolayı rüzgârın nereden estiğini çok iyi fark ederler.
Ortalamayı almanın üstadıdırlar. Bunu “uç”ların bileşkesini alarak yaparlar ki, “uç” gibi gözüksünler.
Ne adam gibi “evet” derler ne de adam gibi “yeter”; hep “yetmez ama evet”çidirler.
Aldıkları bütün kararları “ne yazık ki” almak zorunda kalmışlardır.
Karşı çıktıkları şeye, savunarak karşı çıkarlar. Savundukları şeyi, karşı çıkarak savunurlar.
Kapıları ne tam açıktır ne de tam kapalı, daima aralıktır. Düşük bel pantolon ve yırtmaçlı etek gibi… Dekolte bir kişilikleri vardır.
Göğüs göğse gelmedikleri için hiç göğüs yarası, sırt sırta vermedikleri için hiç sırt yarası almazlar.
Yerine göre kuzu postu giymiş kurt, yerine göre kurt postu giymiş kuzudurlar; yani hep postlarıyla gezerler.
Kimsenin dostu değildirler, çünkü herkesin dostudurlar.
Haklarını yemeyelim, evrimi savunurlar; mutasyona karşıdırlar.
Sıyırmanın en “solcu” yolunu bulmakta ustadırlar.
Hiç yapmadıkları ve hiçbir zaman yapmayacakları eylemleri en önde savunurlar.
Doğru eylemi savunmazlar, çünkü o zaman yapmaları gerekir. Yanlış eylemi ise sonuna dek savunurlar; nasıl olsa yapmayacaklar… Böylece herkesten çok “eylemci” gözükürler.
Siyasetçi değil sokakçıdırlar. Bunlar sokağa çıkmazlar, sokağa düşürürler.
Kimse sokağa çıkmadığı zaman sokağa çağrı yaparlar ki, herkes çıktığı zaman çağrıcıymış gibi gözükebilsinler…
Proleteri severler, yeter ki proletarya olmasın.
Yapamayan yıkıcıları ve yıkamayan yapıcıları severler.
Kapitalizmin hep bir önceki aşamasına karşıdırlar. Sosyalizmin hep bir sonraki aşamasını savunurlar.
Marx’ı sadece Lenin’e karşı anımsarlar.
Ezenin desteklediği ezilenden yanadırlar.
O kadar tutarlı anti-kapitalisttirler ki, kapitalizme karşı emperyalizmle bile birleşirler.
Emperyalizmle birleşmenin en “solcu” yolunu bulmanın da ustasıdırlar. Hep birilerine karşı emperyalizmle birleşirler. Ama tabii ki, “mecburen” birleşmişlerdir.
***
Bunlar “budala solcuları” avlamanın aracıdırlar. Yöntemlerini de çok incelttiler. Şimdiye kadar ölümü gösterip sıtmaya razı ediyorlardı. O kadar budalalaştırdılar ki, artık sıtmayı gösterip ölüme razı edebiliyorlar.
Bunların bir partisi yoktur. Her parti bunlarındır. Kimin gününün geldiğini çok iyi sezerler ve oraya üşüşürler.
On yıl önce AKP’nin çevresindeydiler. Bilin bakalım, bugün hangi çatının altına doluştular?