Sistem önce bazı solcuları ORTALAMALAŞTIRDI (Bu kavramın açılımı için bkz. E. Helvacıoğlu, “Ortalamalaştırılma”, Bilim ve Gelecek, Sayı: 11, Ocak 2005, s.4-5).
Bu bir bel kırma operasyonuydu. Omurgayı çatlatma, omurgasızlaştırma…
Daha sonra onları BUDALALAŞTIRDI.
Bu da bir aklını alma operasyonuydu. Sadece “yetmez ama evetçiler” diyeyim, ne demek istediğimi anlarsınız.
Şimdi geldi son aşama: +1’LEŞTİRME.
Yani beli kırılıp aklı alınan solcuların, tek sıra yapılıp, hizaya sokulup sandığa yerleştirilme operasyonu.
Bütünün parçalanması… Örgütün bireyleştirilmesi… Niteliğin nicelleşmesi…
Ve derdest edilip bir çuvala sokulması…
***
Kimse “Ben 7 Haziran’da +1 olurum, 8 Haziran’da aslıma dönerim” demesin. Bunun olanağı yok. Genelde de yoktur da, bu seçimlerde hiç yok. Çünkü geçmişteki çoğu seçimden farklı olarak, sandık sonuçları ne olursa olsun, asıl keskin (hatta kaotik) mücadele seçim sonrasında başlayacak.
Siz bu mücadeleye +1 olarak mı (bunun izi ve yüküyle mi) başlayacaksınız, +1 olmadan mı? Mesele bu…
Seçim sürecinde herhangi bir politik iddianız olmayacak; geçmişte hiç benimsemediğiniz, kefil olmadığınız, eleştirel yaklaştığınız bir partiye açıkça destek çağrıları yapacaksınız; hatta bu desteğin -gidip bir oy vermekten öte- teorisini yapacaksınız; sonra çıkıp seçimden sonra parlamento dışına da taşacağı belli olan bir mücadelede bağımsız iddia sahibi olmaya çalışacaksınız… Hadi canım sen de!
7 Haziran’da +1 olan, 8 Haziran’a -1 olarak girecektir, böyle biline…
***
AKP gerilesin veya gerilemesin, tek başına iktidar olsun veya olamasın; HDP barajı aşsın veya aşamasın; sistemin sahipleri ülkeyi iç/dış savaşlara götürebilecek bir iktidarı göze alsın veya bir restorasyon sürecini zorlasın; sonuç ne olursa olsun, 8 Haziran Türkiye’sinde bir istikrar gözükmüyor. Seçim sonuçları çok daha derin bir siyasi krizin başlangıcı olacaktır; bu kesin gibi.
Bu nedenle, normalde seçimlerle hiçbir ilgisi olmaması gereken cumhurbaşkanı olan zat seçim sürecine bu kadar abanıyor ve çılgın gibi oraya buraya saldırıyor. Çünkü can korkusu içinde. İktidarı bırakmamak için her şeyi göze alacağının sinyallerini açıkça veriyor.
Parlamento ile sınırlı bir mücadele vermiyor Tayyip. O halde belli ki parlamentoyla sınırlı bir mücadeleyle de gitmeyecek. Emin olalım, bu kadar suç biriktirmiş olanlar, iktidarlarını korumak için her türlü uğursuz macerayı göze almış olanlar, bu faşizan rejimi dayatanlar seçimle gitmeyecek.
Böylesi keskin bir mücadelede +1 olanların bir hükmü olamaz.
***
Sonuç olarak derim ki: Tayyip’i, AKP’yi, Cemaat’i, IŞİD’i, El Kaide’yi, yobaz güruhunu, faşist çeteleri süpürme çabasında veya faşist saldırılara karşı kendini ve halkı savunma çabasında, 8 Haziran’da kimin kapısını çalacaksan, 7 Haziran’da onları güçlendir. Onlara ihtiyacın olacak…
“Bağımsız Türkiye” istiyorsan, “Aydınlık Türkiye” istiyorsan, “Bu vatan bizim, emekçilerin” diyorsan, burada mevzi tutanları güçlendir. Onlara ihtiyacın olacak…