Selahattin kardeşimizden bir talebimiz var

Çevremde HDP’li olmadığı halde, hatta herhangi bir sempati duymadığı halde HDP’ye oy verebileceğini söyleyen birçok arkadaş var. Genellikle solcu-sosyalist arkadaşlar. Gerekçeleri AKP’yi geriletmek. HDP’nin barajı aşıp 50-60 civarında milletvekili çıkarmasıyla AKP’nin tek başına iktidar olmasının engellenebileceğini söylüyorlar.

Mevcut aritmetiğe bakıldığında haklılık payları da var.

Fakat bir yandan da çok tedirginler. Barajı aşmış HDP’nin bir biçimde (direkt hükümette yer alarak veya dışarıdan destekleyerek) AKP ile koalisyon kurmasından korkuyorlar. Yani AKP’yi gerileteceğim derken, AKP’nin yeniden hükümet kurmasının payandası olma kaygısı.

Bu kaygının da haklı bir temeli var. HDP, “ne yapalım, sorunlarımızı nasıl çözeceğiz, başka bir seçeneğimiz yok” diyerek AKP ile yeni bir masa oluşturabilir. Kaldı ki bu yöndeki bir soruya Selahattin Demirtaş kardeşimiz “ülkeyi kaosa sürüklemeyiz, hükümetsiz bırakmayız” diye yanıt verdi ve AKP ile bir biçimde koalisyona açık kapı bıraktı. Sanırsın kırk yıllık devlet adamı…

Neyse, seçimdir, ne dense yeridir denebilir.

Ama solcu arkadaşlarımın netleşmesi, rahat uyuması gerek. Selahattin kardeşimizin AKP ile veya AKP’nin herhangi bir parçasıyla hiçbir biçimde bir koalisyona gitmeyeceklerini net ve açık olarak deklare etmesi gerekiyor. Böylece olası oy havuzlarından biri olan solculara da ne kadar değer verdikleri anlaşılacak.

Ama böyle net bir açıklama yapmadıkları halde (başkan yaptırmayacağım değil, onu Arınç bile söylüyor); hâlâ HDP’ye oy vereceğim diyen ve üstelik “solcu” geçinen, hatta “Hazirancı” olduğunu iddia eden birileri varsa, onlara ne diyeceğimi bilemiyorum.

Kaldı ki, böyle açık çek veren solcuları, seçim sonrasında AKP ile koalisyona da ikna etmek zor olmasa gerek. “Başka çare yok” derler, ikna ederler. Hatta “AKP’yi dizginlemenin tek yolu onunla koalisyon kurmaktır” bile diyebilirler. Nasıl taktik ama! Her hapı yutmaya hazır olana teori mi yok?

***

Burada AKP ile koalisyon yapıp yapmayacağını tartışıyoruz, ama bir de HDP’yi hâlâ sol-içi kıstaslara vurarak değerlendiren -hangi dünyada yaşadıklarını anlayamadığım- arkadaşlar var. HDP’yi sosyalist ilkelere (veya kendi sosyalizm anlayışlarına) yakınlığı-uzaklığı ile değerlendiriyorlar. Sol yelpazede bir yere koymaya çalışıyorlar. “Marksist” denemezmiş, “radikal demokrat” tanımlaması daha yerindeymiş gibi…

Birbirimizi HDP’ye oy vermeye ikna edeceğiz diye, onları aslında hiç de girmek istemedikleri kılıklara sokuyoruz ya, ona yanıyorum. Onlar AKP’li Kürtleri nasıl tavlarım, İslamcılara nasıl şirin gözükürüm, aşiretleri nasıl bağlarım diye uğraşıyorlar; biz sol-içi kıstasları konuşuyoruz.

Bütün bunlar HDP’yi (Kürt hareketini) hâlâ “bazı zaafları bulunan bir sol grup” olarak görmekten kaynaklanıyor. Yani bizim mahallenin haşarı çocuğu…

Bir kez daha yazalım: HDP, sosyalist veya sosyalizan bir örgüt değil, bölge gücü haline gelmiş bir ulusal hareketin parçasıdır. İçinde kendisine sosyalist diyen bazı unsurların bulunmasının sosyalist mücadele açısından zerre kadar önemi yoktur; bu onların kendi tercihleridir. Sosyalist olmak, sermaye sınıfına karşı olmak, devrim yapmak, emekçi iktidarı kurmak gibi bir iddialarının bulunmadığını bizzat HDP yöneticileri de söylüyor. Zaten HDP’ye karşı olsun/olmasın kimse onları bu kıstaslara göre değerlendirmiyor, kimse böyle bir beklenti içinde de değil. HDP’yi ille de bazı kıstaslara vurmak istiyorsak, bu sol, sosyalist vb. olup olmadıkları değil, örneğin en başta ne kadar anti-emperyalist olduklarıdır, bölgenin veya ülkenin politika arenasında kime ne kadar yakın/uzak durduklarıdır. Yani ideolojik kıstaslara göre değil, bugün öne çıkan politik kıstaslara göre değerlendirilmelidir HDP ve Kürt hareketi.

Ne radikal demokrattır diye oy veririm, ne de sosyalist değil diye oyumu sakınırım. ABD’ye, AKP’ye, dinci gericiliğe karşı tutumu nedir, Türkiye’ye ve Ortadoğu’ya yönelik emperyalist girişimlerdeki safı nerededir, Haziran Ayaklanmasına nasıl yaklaştı, yaklaşıyor vb, bunlara bakarım, hoşuma gidiyorsa ve daha fazla hoşuma giden bir parti de yoksa gider oyumu veririm.

Yukarıdaki kıstaslara vurun, olumluyorsanız gidin HDP’ye oy verin, ama lütfen bunun sol-içi bir teorisini yapmaya kalkışmayın. Kafa karıştırıyor, sosyalizmi bulandırıyor, zarar veriyor.


NOT: Aslında İstanbul 1 Mayıs’ı ve özellikle anlı-şanlı sendikalar ile BHH’nin eylem çizgisi hakkında yazacaktım. Ama neyse, tutuklananlar, yaralananlar var. Hele onlar çıksınlar, yaraları iyileşsin, nasıl olsa tartışırız bu eylem çizgisini.