Önce 'Nas', şimdi rasyonele dönüş: Her şey finans kapital için!
Oysa konuşulması ve yapılması gereken belli: Uluslararası finans kapitalin güdümüne girmiş, onun politikalarını uygulayan bu iktidarın emekçi dostu olmadığına herkesi inandırmak. Ancak bu sayede Türkiye’ye dirlik ve düzen gelir.
AKP’nin son dönemlerde uyguladığı iktisat politikaları ne kadar sermaye yanlısı, özellikle de finans kapital yanlısı olduğunu gözler önüne sermektedir. “Nas” adı altında sunulan ve “heterodoks yaftası ile kamufle edilmeye çalışılan “temenniler demeti” ile Mayıs 2023 sonrası rasyonele dönüş adı altında tanıtılan ve ortodoks olarak yaftalanan politikalar aynı amacı gütmekte idi: Reel ücretleri düşürerek iç talebi kısmak ve ihracatı artırmak. “Nas” vurgusu ile politika faiz oranları düşürüldü. İzleyen süreçte enflasyon oranları hızla artarken hayat pahalılığı had safhaya ulaştı, gelir dağılımında adaletsizlik gittikçe artmaya başladı. Büyük başarı olarak gösterilen ve kredi ile desteklenen tüketime dayalı büyüme, istihdam yaratmada başarılı olamadı. Dış denge, beklentilerin aksine daha da kötüleşmeye başladı. Yani anlayacağınız Nas politikaları ne istihdamda, ne üretimde, ne ihracatta ne de büyümede iddia edilen etkileri gösteremedi; ekonomide her şey daha kötüye gitmeye başladı.
Mayıs 2023 seçimlerinin arkasından Mehmet Şimşek ekonomiden sorumlu bakanlığa, Dr. Hafize Gaye Erkan ise Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) başkanlığına atandı. Yine esas amacı reel ücretleri düşürerek iç talebi kısmak ve ihracatı artırmak olan iktisat politikaları bu sefer de ortodoks bezemesiyle ve rasyonele dönüş vurgusuyla yeniden vitrine çıkarıldı. Politika faiz oranı artırıldı, daha önceki dönemde uygulamaya konulan makro ihtiyati önlemlerin ya bazıları gevşetildi ya da kaldırıldı. Ama ne yazık ki geçen sürede ne enflasyon kontrol altına alınabildi ne iç ne de dış dengede kalıcı bir iyileşme sağlanabildi. Aksine ekonomide daralma gözlenmeye başladı. Beklentilerin aksine yabancı portföy yatırımlarında cüzi artışlar görüldü.
Hem “Nas” hem de “rasyonele dönüş” politikalarının en önemli kazananı bankalar:
Öyle görülüyor ki hem “Nas” hem de rasyonele dönüş politikalarının en önemli kazananı yine bankacılık kesimi. İzleyen iki grafik bu görüşümüze önemli kanıt sunmaktadır. İlk grafik; Ocak 2020 ile Kasım 2023 arası dönemde bankacılık kesimi kârlarının gelişimini göstermektedir. Bu grafikte yer alan bankacılık kesimi kârları Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerinden derlenmiştir.
Kaynak: BDDK ve TCMB verileri kullanılarak yazar tarafından üretilmiştir.
Bankacılık kesiminin kârları hem “Nas” gerekçesi ile indir(t)ilen politika faizleri sonrasında hem de rasyonele dönüldüğünün iddia edildiği dönemlerde ciddi artışlar kaydetmiştir. “Nas” döneminde düşürülen politika faiz oranı üzerinden fonlandırılan bankacılık kesimi, TÜFE endeksli hazine tahvillerine yatırım yaparak, bu düşük faizle elde ettikleri fonları yüksek faizlerle krediye dönüştürerek ciddi miktarlarda kâr elde etmişlerdir. Yani anlayacağınız iktidar ile bankacılık kesimi arasında bir anlamda zorunlu kader birliği yaratıldı. İktidar “Nas” politikaları ile bankacılık kesiminin kârlarını patlattı, bankacılık kesimi de bu kârlarla iç borçlanmayı ve dolayısıyla da seçimi finanse etti. Zaten ortada adına “Piyasa Yapıcılığı” denilen bir sistem var. Bu sistemde piyasa yapıcıları, “devlet iç borçlanma senetlerinin birincil piyasasında talep yaratmak ve ihracı gerçekleştirilen kıymetlerin ikincil piyasada aktif işlem görmesini sağlamak amacıyla faaliyette bulunmak üzere devlet tarafından seçilen finansal aracılardır.”[1] Dış borçlanmanın oldukça zor ve yüksek CDS’ler nedeniyle maliyetli olduğu bu dönemde bankalar iktidarın imdadına yetişmiş ve bu sayede de seçim için iktidarın bol keseden para harcamasını sağlamışlardır. Yani bir anlamda seçimi finanse etmişlerdir. Ne de olsa her iki taraf için kazan-kazan ilkesi geçerli olmaktadır. Rasyonele dönüldüğünün iddia edildiği dönemde ise hikaye biraz farklı. Artan politika faizi nedeniyle likidite açığı olan bankaların bu faiz oranından fonlanması bankalar açısından ciddi maliyetler yaratacaktı. Üstelik bu durum kredi faizlerinde şimdiki olandan daha yüksek artışlar yaratacaktı. Dahası bir de Mart 2024’te yerel seçimler var. O nedenle bankacılık kesiminin daha düşük maliyetlerle likidite gereksinimi karşılanmalıydı ve çözüm bulundu: Fonlama, bankacılık kesiminin ödünç rezervleri ile yapılacak swap işlemleri yoluyla olacaktı. Bu sayede hem TCMB’nin rezervleri güçlenecek hem bankalara daha az maliyetli kaynak sağlanacak hem bankalar bu swap işleminden gelir elde edecek hem de kredi faizleri çok daha fazla artmayacaktı. Üstelik bankalar fon yaratmak için kendi aralarında mevduat faizi yarışına girmeyeceklerdi. Çünkü TCMB bankalarla üç ay vadeli swap işlemi yaptığında, bankaların ödünç rezervlerine (bankada tutulan döviz mevduatları) faiz ödeyecek, bankalar ise aldıkları TL karşılığında politika faizinden daha düşük bir faizi ödemek durumunda kalacaklardı. Zaten onların da aldıkları fonları ağırlıklı olarak götürüp yatırdıkları yer belli: Devlet iç borçlanma senetleri. İkinci grafik ise 2020-2023 (aralık hariç) bankacılık kesimi kârlarının ayrı ayrı yıllık gelişimlerini göstermektedir.
Kaynak: BDDK verileri kullanılarak yazar tarafından üretilmiştir.
Grafikte iki gelişme özellikle dikkat çekmektedir. İlki, “Nas” öncesi dönemde 2020 ve 2021 aylık kârları üç aşağı beş yukarı aynı miktarlarda iken “Nas” sonrası ciddi bir biçimde ayrışmalarıdır. İkincisi ise “Nas” politikaları ile artmaya başlayan bankacılık kesimi kârlarının “rasyonele dönüş” politikaları ile daha fazla artmaya başlamasıdır. Bir başka deyişle, rasyonele dönüş politikaları da bankalara kâr artışı olarak yansımış; 2023 kârları, 2022’ye oranla daha fazla artış ivmesi yakalamıştır. Sözün özü: Türkiye finans kapital için cennet olmaya devam etmektedir. Daha biz “asgari ücret niye 17 bin 2 lira oldu, bu 2 lira da ne?” diye havanda su dövelim, TCMB kredi kartı gecikme faizlerini artırmadı diye sevinelim. Oysa konuşulması ve yapılması gereken belli: Uluslararası finans kapitalin güdümüne girmiş, onun politikalarını uygulayan bu iktidarın emekçi dostu olmadığına herkesi inandırmak. Ancak bu sayede Türkiye’ye dirlik ve düzen gelir. Herkesin yeni yılı kutlu olsun!
[1] 2023’te Piyasa Yapıcı olarak faaliyet gösteren ve 2024’te faaliyet göstermesi uygun görülen bankalar Akbank T.A.Ş., Denizbank A.Ş., HSBC Bank A.Ş., QNB Finansbank A.Ş., T.C. Ziraat Bankası A.Ş., Türk Ekonomi Bankası A.Ş., Türkiye Garanti Bankası A.Ş., Türkiye Halk Bankası A.Ş., Türkiye İş Bankası A.Ş., Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. ve Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. dir.