Kemer ve Yol: Yüzyılın projesi mi?

14 Mayıs’ta Beijing’te çok sayıda devlet ve hükümet başkanının katıldığı uluslararası bir forumda, Çin Halk Cumhuriyeti’nin Kemer ve Yol Girişimi, uluslararası topluluğa duyuruldu.

Aslında, 14 Mayıs tarihinde başlatılan bir girişim, bir tasarım yoktur. Çin’in son yıllarda hızlanan stratejik dış yatırımlarının birleştirilmesi ve geleceğe dönük devâsâ bir programa dönüştürülmesi söz konusudur. Devlet Başkanı Şi Jinping bu projeden ilk defa 2013’te (Kazakistan’da); İpek Yolu Ekonomik Kemeri ve 21. Yüzyıl Deniz İpek Yolu başlığı altında söz etti. 10 Mart 2015’te bu tasarım aynı ad altında Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Konseyi’nin (Bakanlar Kurulu’nun) bir programı olarak kabul edildi.

14 Mayıs Forumu da bu resmî  belgede kapsanan uygulamaları, ilkeleri ve hedefleri Kemer ve Yol Girişimi adı altında dünya kamuoyuna tanıtmak amacıyla düzenlendi.

Bu projeye göz atalım. Sözünü ettiğim Devlet Konseyi belgesi ile Şi Jinping’in 14 Mayıs forumundaki konuşmasından hareket edelim; birkaç ek bilgiyle genişletelim; kısaca değerlendirelim. 

KARADAN, DENİZDEN YENİ İPEK YOLU 

Şi Jinping’in konuşması, Kemer ve Yol  tasarımını, 2000 yıl öncesinin İpek Yolu’na bağlayarak sunuyor. Tarihsel İpek Yolu’nun, uygarlıklar arasında işbirliği, bilgi alışverişi, karşılıklı çıkarlar sağlamış olan bir insanlık mirası olduğunu hatırlatıyor. Aynı ilkelerin, 21. yüzyıl koşullarında Kemer ve Yol Girişimi ile canlandırılabileceğini umuyor.

Çin Devlet Konseyi’nin belgesi, iki ana öğeden oluşuyor. Birincisi kara-demir yolu bağlantılarına dayanan İpek Yolu Ekonomik Kemeri’dir. Çin’i Avrupa’ya, Akdeniz’e ve Hint Okyanusu’na bağlayacak dört ayağı vardır: Birincisi Avrasya Kara Köprüsü’dür. Bunu, Çin-Moğolistan-Rusya ve Çin-Orta Asya-Batı Asya bağlantılarını sağlayan ve Çin ile Hindiçin Yarımadası’nı bütünleştiren üç ekonomik koridor tamamlamaktadır. Bu koridorların iki alt öğesine (Çin-Pakistan ve Çin-Hindistan-Myanmar bağlantılarına) dönük yatırımlar başlatılmıştır.

Programın ikinci ana öğesi ise, 21. Yüzyıl İpek Deniz Yolu’dur. Güney Çin Denizi’nden  başlayacak iki güzergâh söz konusudur. Birincisi Çin’i Hint Okyanusu’ndan Avrupa’ya; diğeri ise  Güney  Pasifik’e bağlayacaktır.     

Tamamlandığı zaman, Çin’i bir yönden Rotterdam’a, Londra’ya; diğer yönden Doğu Asya’ya, Güney Yarımküresi’ne bağlayacak bir ulaşım, taşıma, haberleşme, iletişim şebekesi hayata geçirilmiş olacaktır. Çin belgelerinde, bu şebekenin ekonomik bağlantıların ötesine giden; barışçıl kültürel, politik katkılar getireceği beklentileri vardır. 

FİNANSMAN SORUNLARI 

Bu devâsâ programın finansmanı nasıl olacaktır? 

Çin, artık, net sermaye ihraç eden konumdadır. Sermaye ihracının bir bölümü, Çin burjuvazisinin göz yumulan, yarı-yasal servet aktarımlarından kaynaklanır. ABD ve Avustralya emlak piyasası içinde Çinli alıcılar önemli yer kaplamaktadır. 

Büyük, özel Çin şirketlerinin birleşme, edinim veya üretime dönük doğrudan yatırımları bir başka bölümdür ve Batı’ya dönük yatırımlarda dahi “net fazla” gerçekleşmektedir.  2016’da ABD’ye doğrudan yatırımlarının 45,6 milyar dolara ulaştığı ve bu şirketlerin Amerika’da 100.000’i aşkın istihdam yarattığı ileri sürülmüştür.

Sermaye ihracının bir diğer önemli kalemi, Çin devletinin kredilerinden veya doğrudan yatırımlarından oluşmaktadır. Çin Merkez Bankası’nın 3 trilyon (üç bin milyar)  dolar tutarındaki rezervleri dahi bu çerçeveye oturur. Bu rezervlerin bir trilyon dolarlık bölümünü oluşturan ABD hazine bonoları, Çin’in Amerikan devletine açtığı kredilerdir. 

Tümüyle devlet mülkiyetinde olan Çin bankalarının (çoğunlukla “Güney” coğrafyasına) açtığı krediler, ayrıca önem taşır. Merkez Bankası rezervlerinden beslenerek kurulmuş olan Çin Yatırım Fonu (China Investment Corporation, yani CIC) tarafından gerçekleştirilen dış yatırımlar da artmaktadır. Çin devletinin büyük sermayedar olduğu uluslararası finans kuruluşlarının (Asya Altyapı Yatırım Bankası ve BRICS Bankası’nın) kredileri başlatılmıştır. Yeni kurulan İpek Yolu Fonu ise, doğrudan doğruya Kemer ve Yol Girişimi’nin finansmanını hedeflemektedir. 

Örnek verelim: Deniz İpek Yolu’nun kritik halkaları limanlardan oluşur. CIC’nin son altı yılda çeşitli ülkelerde limanlar için 46 milyar dolarlık yatırım yaptığı haberleşmişti. Bunlardan Yunanistan’da Pire limanının CIC finansmanından yararlanan bir Çin şirketince satın alındığı, işletildiği biliniyor. Pakistan’daki Gwatar limanı yatırımı da bu kategori içindedir. Kemer ve Yol Girişimi’nin deniz ve kara ayaklarının Türkiye’deki birleşme yöresinde yer alan Kumport (Avcılar) limanının da iki yıl önce 940 milyon dolara CIC bağlantılı bir Çin şirketi tarafından satın alındığını öğrenmiştik (Dünya, 17 Eylül 2015).

11 Mayıs tarihli Financial Times’ta yayımlanan bir bilançoya göre, 2019 sonuna kadar Kemer ve Yol Girişimi projeleri çerçevesine giren harcamaların toplamı 292 milyar dolardır. Hemen hemen tümü Çin bankalarından, dolaylı  olarak CIC  fonlarından, yani Çin devlet kaynaklarından oluşmuştur. 

Şi Jinping 14 Mayıs konuşmasında Çin devlet bankalarının, İpek Yol Fonu’nun ve AIIB yakın gelecekte Kemer ve Yol  projeleri için toplam olarak 86 milyar dolara ulaşan kredi açacağını belirtti. Bunlara ek olarak “finansal kuruluşlar” tarafından sağlanacak 44 milyar dolarlık ek finansmana Çin’in devlet garantisi sağlayacağı da ifade edildi. Böylece, 130 milyar dolara yaklaşan kaynağın yükümlülüğü üstlenilmiş  oldu.  

Geçmiş harcamalarla birlikte, bu program şimdiden 420 milyarlık bir düzeye ulaşmıştır. Dan Steinbock, İkinci Dünya Savaşı sonrasında (Türkiye dahil) Batı Avrupa’ya dönük Marshall Planı’nın ABD’ye faturasını 2016 dolarları hesabı ile 130 milyar dolar civarında hesap etmiş (Global Economic Intersection, 21 Mayıs).Kısacası, Çin Halk Cumhuriyeti’nin Kemer ve Yol programının boyutları Marshall Planı’nı şimdiden birkaç kat aşmıştır.  

Kemer ve Yol’un toplam finansmanı için çelişkili sayılar dolaşımdadır. Credit Suisse, önümüzdeki beş yılda Çin’in 62 ülkeye 500 milyar dolar ek fon aktaracağını öngörüyor.

Bu kaynak aktarımı, kredi akımları ve doğrudan yatırım biçimini alacaktır. Yatırım projelerinin tüm uluslararası şirketlere açık olduğu ifade ediliyor. Ne var ki, altyapı yatırımları üzerinde uzmanlaşmış Çin devlet şirketlerinin öne çıkacağı; kapasite fazlası taşıyan üretim kollarının bu programla desteklenmesinin hedeflendiği de biliniyor. 

Uluslararası bankalar için Kemer ve Yol’un kapsayacağı ülkelerin önemli bir bölümü, kredi itibarı açısından çekici değildir. Çin devlet garantileri olmadan projenin finansmanına  katkıları sınırlı kalacaktır. 

İDEOLOJİK SÖYLEMLER 

Kemer ve Yol Programı’nı dünya kamuoyuna sunan 2015 tarihli Çin Devlet Konseyi belgesi ile Şi Jinping’in Mayıs 2017 konuşması, dünya ekonomisine ve iktisat politikaları seçeneklerine iki farklı ideolojik gözlükle bakmaktadır. 

Birincisi, uluslararası sermayenin egemen ideolojisini oluşturan neoliberal ve küreselleşmeci söylemdir. Devlet Konseyi belgesine göre, “Kemer ve Yol Girişimi piyasa kurallarına ve uluslararası normlara uyacak; kaynak tahsisinde piyasaya kesin, belirleyici (“decisive”) rol tanıyacak; işletmelere öncelik verecek; devletlerin de gerekli işlevleri ifa etmesini sağlayacaktır.”  Bu ifade, neoliberal perspektifle tam uyum halindedir. Sonda yer alan “devletlerin gerekli işlevleri” hatırlatması dahi (içeriği doldurulmadığı için) Dünya Bankası doktriniyle barışıktır.

Şi Jinping’in konuşması  iki yıl sonradır. Araya, Trump’ın küreselleşme karşıtı bir programla ABD Başkanlığı’na seçilmesi girmiştir. Şi, Şubat 2017’de İsviçre’de, küreselleşme sürecine, artık ABD’nin değil,  Çin’in sahip çıktığını açık-seçik vurgulayan iki konuşma yapmıştı.

Üç ay sonra, Kemer ve Yol Forumu’nu açarken de aynı söylemi sürdürüyor: “Ekonomik bakımdan küreselleşmiş bir dünyada… açılma, ilerlemeye yol açar; tecrit (kapanma) ise geriliğe… Çok yönlü ticaret rejimlerini sürdürmeliyiz; serbest ticaret bölgelerinin kurulmasını hızlandırmalıyız; ticaret ve yatırımlarda serbestleşmeyi geliştirmeliyiz… Sağlam bir iş yapma ortamı yaratmalıyız… Sürdürülebilir gelişmeyi başarabilmek için, arz yönlü reformları geliştireceğiz.” 

Bu ifadelerle Kemer ve Yol Girişimi, uluslararası sermayenin komuta merkezlerinin benimseyeceği bir söylem içinde sunulmaktadır. 

Ne var ki, bu proje, Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP’nin) ürünüdür. Bu parti, Şi Jinping yönetimi altında, Çin ekonomisinin gelişiminde piyasaya “kesin”, devlete “öncü” roller atfetmektedir. Bu iki sıfatın içeriklerinin, göreli ağırlıklarının yorumu zamana,  koşullara göre değişmektedir. Devlet Konseyi’nin belgesinde yer alan, “kaynak tahsisinde piyasa”, “gerekli işlevlerde devlet” ayrımına bu açıdan da bakabiliriz. 

Dahası da var: Kemer ve Yol Girişiminin doğrudan muhatapları, Asya’nın, Doğu-Güney Avrupa’nın  ülkeleridir.  Bir bölümü, neoliberal reçetelerin veya emperyalist müdahalelerin  ağır sonuçlarını yaşamıştır. Proje, bu duyarlılıkları dikkate alıyor mu? 

Bu duyarlılıklar, Çin Devlet Konseyi ve Şi Jinping tarafından, Bağlantısızlar Hareketi’nin mirası olan “beş ilke”ye referans verilerek  dikkate alınıyor: Ülkelerin hükümranlığına, toprak bütünlüğüne saygı, birbirinin içişlerine, sosyal sitemlerine müdahale edilmemesi, karşılıklı çıkarların gözetilmesi, barışçı bir arada yaşama…  

Bunlar, soyut dış politika ilkeleri olarak görülebilir. Ancak, Kemer ve Yol Girişimi, ekonomik ilkeler de içeriyor:

Küreselleşme övgüsü, “çok kutuplu”, yani hegemonik ilişkiler taşımayan bir dünya hatırlatması ile birleştiriliyor. “Kapsayıcı olamayan bir gelişme sürecinin dengesizlikleri, gelir farklılaşmaları” aşılması gereken sorunlar olarak vurgulanıyor.

Devlet Konseyi belgesinde ve Şi’nin konuşmasında, programa katılan devletlerden, “ekonomik kalkınma stratejilerinde, politikalarında eşgüdüm sağlama, bölgesel işbirliği planları geliştirme, altyapı inşaat planları arasındaki bağlantıları güçlendirme, farklı ülkelerin sanayi  planlarının birbirini tamamlaması, güçlendirmesi” bekleniyor.  

Bu ilkelerin, geçmiş planlama deneyimlerinin hâlâ hatırlandığı; devletin ekonomideki rolünün unutulmadığı; “kalkınma, gelişme stratejileri” kavramına (farklılıklar içinde) önem verilen Asya ve kimi Doğu-Güney Avrupa ülkeleri tarafından yadırganmayacağı, bazılarının duyarlılıklarına hitap ettiği söylenebilir. 

Böylece, Kemer ve Yol  belgeleri bir yandan “kaynak tahsisinde piyasaya kesin rol” tanıyarak uluslararası sermayeye selam vermektedir. Bir yandan da, piyasa mekanizmalarının etki alanı dışına çıkan “kalkınma stratejilerinde, sanayi planlarında eşgüdüm” çağrıları yaparak, gerçek muhatapları olan devletlere, “bizler bildiğimiz işleri sürdüreceğiz”  mesajını aktarmaktadır. 

Bu karşıt öğelerin, Kemer ve Yol girişimi ile sınırlı olmadığını, Çin toplumunun içsel çelişkileri ile de bağlantılı olduğunu hatırlatalım. “Çin’e özgü sosyalizm” programını koruyan ÇKP’nin yönettiği bir kapitalizm... Dünya ekonomisinde hegemonik konuma yaklaşırken geleneksel emperyalist siyasetlerden uzak duran bir devlet…

Kemer ve Yol Programı da, herhalde aynı ikilemi içermektedir: Uluslararası sermaye için çekici olmayan yatırım programları aracılığıyla Çin ve çok sayıda çevre ülkesi arasında stratejik bağlantılar oluşturmak nasıl nitelendirilebilir? Kâr arayışının öne çıktığı, sömürü ilişkilerinin yoğunlaşmasını hedefleyen, emperyalist bir program mı? Çin ve “muhatapları”nın ortak çıkarlarından oluşan bir büyük proje mi? Bana göre ikinci senaryo söz konusudur.

Ne derecede başarılı olacaktır? Hedeflenen altı büyük ekonomik koridoru tamamlayarak bazılarının öngördüğü gibi “Yüzyılın Projesi” olarak tarihe geçecek midir? 

Bugünden yanıtlayamayız.