Büyük uluslararası medya kuruluşları, Uruguay’ın bu ayın başlarında Hizmet Ticareti Anlaşması (TiSA-Trade in Services Agreement) görüşmelerinden çekilmesinde haber değeri görmedi. Onlar görmeyince, yerli büyük medya kuruluşlarımız da görmedi, pek doğal olarak...
Zaten, bu görüşmeleri gizli tutmak için elden gelen her şey yapılıyordu.
2012 yılının başlarında söz konusu görüşmeleri başlatma kararı alan, kendilerini “Hizmetlerin Gerçekten İyi Dostları” (Really Good Friends of Services) diye anan ve başlarını ABD ile 28 üyeli Avrupa Birliği’nin çektiği topluluk, müzakere belgelerinin, anlaşmanın imzalanmasını ya da görüşmelerin anlaşmazlıkla sonuçlanmasını izleyen beş yıl boyunca da gizli tutulmasına karar vermişti! (İlk üyeler: AB, ABD, Avustralya, Güney Kore, Hong Kong, İsviçre, Japonya, Kanada, Kolombiya, Meksika, Norveç, Pakistan, Singapur [çekildi], Şili, Tayvan, Yeni Zelanda.)
Türkiye’nin de (elbette halk bilgilendirilmeden) Haziran 2012’de katıldığı bu görüşmeler, daha geniş bir kesimin gündemine, Haziran 2014’te Wikileaks tarafından sızdırılan (ve hemen yukarıda bağlantısı yer alan) belgeyle birlikte girdi. Bu gelişme üzerine, Avrupa Birliği, TiSA görüşmeleri hakkında yarım yamalak (ve gerçekleri örtbas etmeye yönelik) bilgiler vermeye başladı. (Sonradan katılan diğer ülkeler: İsrail, Kosta Rika, Lihtenştayn, Panama, Paraguay, Peru, Uruguay.)
Başta bankacılık olmak üzere finansal hizmetler, taşımacılık, telekomünikasyon, sağlık ve eğitim hizmetleri gibi alanları kapsayan TiSA görüşmeleri neden gizli tutuluyor?
Kuşkusuz, başta emperyalist ülkelerdekiler olmak üzere, sermaye sahiplerinin çıkarlarını daha iyi koruyabilmek için.
Örneğin, TiSA belgelerinde yer alan “geri döndürülemezlik şartı”na (ratchet clause) göre, imzacı bir ülke, yabancı şirketlerin belirli bir sektördeki yatırımlarına bir kez izin verdikten ya da bu şirketlere belirli olanakları bir kez sağladıktan sonra, bu konularda geri adım atamayacak.
Biraz daha açacak olursak: Diyelim ki, imzacı ülkelerden birinde, belirli bir sektördeki devlet tekeli kaldırıldı ve yabancı şirketlerin de bu sektörde yatırım yapmasına izin verildi. Bunun toplumsal açıdan zararlı sonuçlar doğurduğu ortaya çıksa bile, söz konusu ülke, ilgili sektörde yeniden devlet tekeli kuramayacak.
“Batı demokrasisi”, işte böyle bir şey...
Seçilenler, sermayenin çıkarlarına hizmet eden kararlar alabilir, ama tersini yapmalarının önüne geçilir. Ve halkları doğrudan doğruya ilgilendiren konulardaki pazarlıkların gizli tutulması için elden gelen her şey yapılabilir!
Avrupa Birliği Komisyonu, Uruguay’ın Eylül 2013’te TiSA görüşmelerine katılma talebinde bulunmasını sevinçle karşılamış ve desteğini açıklamıştı. Ne de olsa, komünistlerden Hıristiyan Demokratlara kadar uzanan Geniş Cephe’nin iktidarda olduğu Uruguay’ın katılımı, bu görüşmelerin meşruluk kazanmasına yardımcı olabilirdi. Ama aynı komisyon, birlik üyesi ülkelerin yurttaşlarını, Uruguay’ın görüşmelerden çekilme kararı hakkında bilgilendirme gereğini duymadı.
Uruguay’daki sendikaların ve kitle örgütlerinin TiSA karşıtı eylemlerinin ardından, bu yılın Eylül ayı başlarındaki Geniş Cephe genel kurulunda 117’ye karşı 22 oyla TiSA’dan ayrılma kararı alınınca, Devlet Başkanı Tabare Vazques de bu kararı kabullenmiş oldu. Bu arada, ülkenin çalışma bakanlığı, anlaşma taslaklarının, ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) normlarıyla çeliştiğini, sanayi bakanlığı, telekomünikasyon alanında ciddi riskler doğurduğunu, tarım bakanlığı, et ürünleriyle ilgili iyi işlemekte olan kaynak doğrulama süreçlerini riske attığını, sağlık bakanlığı ise gelir düzeyi düşük yurttaşlarla ilgili bazı özel düzenlemeleri tehdit ettiğini bildirmiş.
Peki, 7 Haziran seçimlerinden sonra pek bir “milliyetçi” görünmeye çalışan AKP’nin TiSA hakkındaki tutumu ne?
Konu hakkındaki resmî belgeler, Ekonomi Bakanlığı’nın bir İnternet sayfasında yer alıyor. Buradaki belgelerde, yukarıda anılan başlıklara değinilmiyor. Sadece şunlardan söz ediliyor: 1) “Özellikle, hizmet sektörlerinde faaliyet gösteren iş adamlarının geçici dolaşımını kolaylaştıracak şekilde, vize prosedürlerinin basitleştirilmesi ve şeffaflaştırılması temel önceliğimizdir.” 2) “Ayrıca Şubat 2014 itibariyle ülkemizce karayolu yük taşımacılığı hizmetlerine ilişkin sektörde ticareti kısıtlayıcı engellerin kaldırılmasını öngören oldukça iddialı bir metin önerisi sunulmuştur.”
Ya “halkın çıkarları”?
Bunlar AKP’nin gündeminde yok, pek doğal olarak...