Enflasyon gerçekleri
Her zaman ve her yerde olduğu gibi enflasyonu düşürme politikalarının bedeli emekçiye, dar gelirliye ve yoksula ödettirilmektedir. Yüksek enflasyon ortamında satınalma güçleri en fazla düşen kesim bu kesimlerdir. Ne yazık ki uygulanan politikalarda ise bu durum “bilerek” göz ardı edilmektedir.
25 Nisan 2024’te toplanan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) politika faizini[1] (bir hafta vadeli repo işlemlerinde uygulanan faiz oranı) yüzde 50’de sabit tuttu. Karar metninde[2] enflasyona ilişkin değerlendirmede; Mart 2024 enflasyonunun öngörülenden yüksek gerçekleştiği, yurt içi talepte direncin sürdüğü, hizmet enflasyonundaki yüksek seyir ve katılığın, enflasyon beklentilerinin, jeopolitik riskler ile gıda fiyatlarının enflasyonist baskıları canlı tuttuğuna vurgu yapılmıştır. Mart 2024 Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) yıllık tüketici enflasyonu yüzde 68,50, İstanbul Ticaret Odası (İTO) geçinme endeksi de yüzde 78,25 olmuşken, ne yazık ki yine uyguladığımız politikalar işe yaramıyor diyememişlerdir! Yine faturayı jeopolitik gelişmelere, hizmet fiyatlarındaki katılığa, gıda fiyatlarındaki artışlara ve enflasyonun düşeceğine inanmayan halka kesmişlerdir.
Enflasyonda ciddi direnç var:
TÜİK; tüketici fiyatlarını esas alarak çeşitli enflasyon hesaplamaları yapmaktadır. Bunlardan ilki tüketici fiyatlarında yıllık yüzde değişimi gösteren manşet enflasyondur. Manşet enflasyon dışında özel kapsamlı TÜFE göstergelerini kullanarak da enflasyon hesaplamaktadır. Bunlara çekirdek enflasyon adı da verilmektedir. Bu kapsamda hesaplanan iki önemli enflasyon oranı B- ve C-çekirdek enflasyon oranlarıdır.[3] Bu enflasyonlar hesaplanırken para politikası kararları ile doğrudan etkilenemeyeceği düşünülen doğal ve iklim koşullarına bağlı olan gıda ürünleri, fiyatı yurt dışında belirlenen enerji ve altın gibi mallar ile yüksek vergili oldukları için alkollü içkiler ve tütün ürünleri göz önüne alınmaz. Bu nedenle uygulanan para politikasının enflasyonu düşürmedeki başarısını bu enflasyon oranları ile manşet enflasyon oranlarındaki gelişmeleri karşılaştırarak yapmak mümkündür. Çünkü çekirdek enflasyon ölçümleri manşet enflasyona göre enflasyonun ne kadar dirençli olduğunu ve enflasyon trendinin nasıl geliştiğini daha iyi gösterir. İzleyen iki grafikten ilki Ocak 2004-Mart 2024 arası dönemde manşet enflasyon (tüketici enflasyonu) ve B- ve C-çekirdek enflasyonlarının; ikincisi ise manşet enflasyon ile çekirdek enflasyon farklarındaki gelişimi göstermektedir.
Kaynak: TÜİK verileri kullanılarak yazar tarafından üretilmiştir.
Kaynak: TÜİK verileri kullanılarak yazar tarafından üretilmiştir.
Grafiklerden görüldüğü gibi Mart 2023’ten itibaren çekirdek enflasyonlar manşet enflasyonun üzerinde seyretmeye başlamıştır. Oysa bu tarihten önce genellikle manşet enflasyon çekirdek enflasyon oranlarının hep üstünde gerçekleşmiştir. Manşet enflasyon ile çekirdek enflasyonlardaki bu gelişme bize enflasyonun direndiğini ve artma eğiliminin devam edeceğini göstermektedir.
Enflasyon maliyet artışları kaynaklı değil:
TÜİK’in enflasyon hesaplamasında kullandığı bir diğer endeks Yurt İçi Üretici Fiyatları Endeksi (Yİ-ÜFE)’dir. Bu endeks ile üretici enflasyonu hesaplanmaktadır. Yİ-ÜFE ile yurt içinde üretimi yapılan ve yurt içinde satılan ürünlerin üretici fiyatlarının değişimleri ölçülür. Yani, fiyatlar üzerinde yurt dışı etkisini arındırmak üzere, Yİ-ÜFE hesaplanmaktadır. İzleyen grafik üretici ve tüketici enflasyonlarının Ocak 2004-Mart 2024 döneminde gelişimlerini göstermektedir.
Kaynak: TÜİK verileri kullanılarak yazar tarafından üretilmiştir.
Tüketici ve üretici enflasyonları arasında ciddi farkların olduğu üç dönem vardır. Bunlardan ilki Aralık 2016 ile Temmuz 2019 arası dönemdir. İkinci dönem Eylül 2020 ile Haziran 2023 arası dönem. Bu iki dönemde de üretici enflasyonu tüketici enflasyonunun üzerinde gerçeklemiştir. Üçüncü dönem ise tüketici enflasyonunun üretici enflasyonunun üzerinde seyrettiği Temmuz 2023-Mart 2024 dönemidir. Üretici fiyatlarının tüketici fiyatlarının üzerinde seyrettiği dönemler genellikle kur artışları kaynaklı üretici maliyet artışlarının yoğun olduğu dönemler olarak bilinmektedir. Çünkü bizim imalat sanayimiz yoğun ithal girdi ve ara malı kullanarak üretim yaptığı için kur artışları maliyet artışları olarak yansımaktaydı. Üreticiler de eninde sonunda bu maliyet artışlarını tüketici fiyatlarına yansıtmaktaydı. Ama son zamanlarda üretici fiyatlarındaki artış tüketici fiyatlarının çok gerisinde. Dünya genelinde başta enerji emtia fiyatları olmak üzere emtia fiyatlarındaki düşüş eğilimi ya da ciddi artış olmaması, içeride de kur artışlarının enflasyon artışı altında tutulması üretici fiyatlarını tüketici fiyatlarının altında tutmaktadır. Bu yönüyle bakıldığında tüketici fiyatlarındaki artışların maliyet artışı kaynaklı olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu nedenle ekonomi yönetiminin gözünü ekonominin çeşitli sektörlerindeki (özellikle imalat sanayindeki) yoğunlaşmaya, tekelleşmeye ve oligopolleşmeye, daha önemlisi de kâr itilimli enflasyon olgusuna dikmelerinde yarar vardır. Fahiş fiyat artışlarının kaynağını doğru saptamaları gerekmektedir. Enflasyonun talep kaynaklı olduğu kabulü ile hareket etmek, yalnızca faiz oranlarını artırmayı enflasyona çözüm olarak görmek; yanlış teşhisle hareket etmek demektir. Asgari ücretin senede bir kez belirlenmesini öneren ve bunu da kemer sıkma politikalarının bir parçası olarak kurgulayan politika yapıcılar, enflasyonun kâr artışlarından kaynaklı boyutunu göz ardı etmektedir.
Her koşulda olan yoksula, emekçiye oluyor!
Her zaman ve her yerde olduğu gibi enflasyonu düşürme politikalarının bedeli emekçiye, dar gelirliye ve yoksula ödettirilmektedir. Yüksek enflasyon ortamında satınalma güçleri en fazla düşen kesim bu kesimlerdir. Ne yazık ki uygulanan politikalarda ise bu durum “bilerek” göz ardı edilmektedir. Üstelik başta bu kesimler olmak üzere toplumun büyük bir kesimi enflasyonun mevcut iktidar ve politikalarla düşürülemeyeceğini bildikleri için enflasyon beklentilerinde de bir düzelme olmamaktadır. Nitekim TCMB yıl sonunda yüzde 36 enflasyon beklerken TCMB piyasa katılımcıları anketine göre yıl sonu TÜFE beklentisi yüzde 44,16’dır. Ekonomi yönetimi bu beklentilerin neden kendi beklentileriyle uyuşmadığı sorusunun yanıtını vermek yerine, halkı daha fazla açlığa, yoksulluğa sokacak politika kararlarını almaya çalışmaktadır. Oysa izleyen grafikte çok açık bir biçimde görüldüğü gibi yaşamlarını devam ettirmek için gelirlerinin neredeyse tamamını gıda, kira ve ulaşıma harcamak zorunda kalan yoksul geniş halk kesimlerinin satın alma güçleri, gelirleri çoğunlukla sabit olduğu için, her ay TÜİK’in açıkladığı manşet enflasyondan daha fazla düşmektedir. Örneğin Mart 2024 manşet enflasyonu yüzde 68,5 iken gıda (halkın) enflasyonu yüzde 70,4; kira enflasyonu yüzde 124; ulaştırma enflasyonu ise yüzde 94,4 olmuştur.
Kaynak: TÜİK verileri kullanılarak yazar tarafından üretilmiştir.
Ortada bu gerçeklikler varken ekonomi yönetimi yoksul geniş halk kesimlerini daha nasıl yoksullaştırırız, onları daha nasıl açlığa mahkum ederizin yollarını aramaktadır. Oysa yapmaları gereken belli: Toplumun tüm kesimlerinin oydaşacağı, maliyetinin toplumun tüm kesinlerine eşit ve adil bir biçimde dağıtıldığı, enflasyonun gerçek nedenlerini iyi saptayan ve ona göre de çözüm önerileri içeren bir enflasyonla mücadele programı ortaya koymak. Ama daha önemlisi; şimdi uygulandığı söylenen sermaye yanlısı, sermayenin mutlak tahakkümünü öngören, geniş halk kesimlerini açlığa, işsizliğe ve yoksulluğa mahkum eden neoliberal politikalarla enflasyonun düşürülemeyeceğini, sürdürülebilir ve kapsayıcı büyüme sağlanamayacağını bu iktidarın ve potansiyel iktidar adaylarının öğrenmesi gerekir. Jeopolitik riskler, başta Rusya ve İran olmak üzere çok sayıda ülke için de var. Petrol fiyatları sadece bizim için sorun oluşturmuyor hemen hemen herkesin sorunu! Oysa bizdeki gibi enflasyonun kontrolden çıktığı az sayıda ülke var. Enflasyon liginde liderlik mücadelesi verdiğimiz ülkelere bakın ve enflasyon gerçekleri ile ülkeyi bu duruma getirenleri iyi anlayıp, iyi tanıyın!
***
Tüm emekçilerin 1 Mayıs Emek ve Dayanışma günü kutlu olsun.
[1] Merkez Bankası, bankalara ihtiyaçları olduğunda borç verir veya bankalar nakit fazlalarını Merkez Bankasına yatırabilir. Bu işlemlerde uygulanan ve Merkez Bankası tarafından belirlenen bu faize politika faizi denir.
[2] Karar metnine https://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Temel+Faaliyetler/Para+Politikasi/PPK/2024 adresinden ulaşılabilir.
[3] B-çekirdek enflasyonu, İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE’deki yıllık yüzde değişimi gösterirken; C-çekirdek enflasyonu, enerji, gıda ve alkolsüz içecekler, alkollü içkiler ile tütün ürünleri ve altın hariç TÜFE’deki yıllık yüzde değişimi göstermektedir.