“Gerçek İslam bu değil!” Bu slogana dikkat. Hangi kılıf ve hangi gerekçe ile söylenirse söylensin, ister IŞİD’e karşı mücadele, ister AKP’yi devirme, hatta ister laiklik hedefiyle, bu sloganın söylendiği yerde başımıza yeni bir çorap örülüyor demektir.
Özellikle -liberallerden başlayarak- şaşkın solculara attıracaklar bu sloganı. Onlar da İslam’ın bir eksiğini bulduklarını sanıp kendilerini kandıracaklar. “Gerçek İslam”ın askeri yapılacaklar!
Hatta “gerçek İslam’ı” solculara bulduracaklar. İslamcılar “gerçek İslam”ı bulamıyor, bulsa bulsa solcular bulur! Solcuları “gerçek İslam”ı bulma yarışına sokacaklar.
İslam’a gerçek özgürlüğü de biz verirmişiz… Mevcut özgürlüğü yetmedi, bizim vereceklerimize muhtaç kaldı! Zaten bu “gerçek özgürlük” ile “gerçek İslam” hep kol kola yürümüştür.
Kendi aramızda teorik takıldığımız sıralar bize “gerçek sosyalizmi” arattırıyorlardı. Şimdi yavaştan politikaya girdik ya, “gerçek İslam” arayışına zorlanıyoruz. Korkarım yakında “gerçek sosyalizm” ile “gerçek İslam”ın aynı şey olduğunu söyleyenler de çıkacaktır
13 yıl önce yaşadık benzer bir senaryoyu. Eskimiş İslam’ın temsilcisi Erbakan Hoca’ya karşı isyan eden “genç”, “ılımlı”, “demokrat”, “özgürlükçü” İslam’ın bayraktarlığını yaparak geldi Tayyip’ler ve Gül’ler… Artık onlar da eskidiler, miatlarını doldurdular.
Demek onlar da “gerçek İslam” değillermiş. Daha gerçeğini bulmak lazımmış. Daha “demokrat”, daha “özgürlükçü”, daha “ılımlı”, daha “laik”, hatta daha “solcu” bir İslam!
Laf aramızda, günümüz “Amerikancılığına” daha uygun bir İslam!
On yılda bir, önceki “gerçek İslam”ın foyası meydana çıkıyor; gelsin İslam’ın daha “gerçek” olanı… 1500 yıllık bir ideoloji olarak İslam’ın o kadar çok yüzü var ki, biri diğerinin bahanesi yapılıyor. Bu geçişin katalizörü de liberal solcular.
Peki, neden illa da yeni bir İslam arıyoruz? Gerçekçi olalım, başka neyi arayabiliriz ki?! “Müslüman bir ülkede yaşıyoruz”, “Müslüman bir ülkenin devrimcileriyiz”…
İşte bu slogana da dikkat: Müslüman bir ülkede yaşıyoruz!
Ne kadar olgucu ve gerçekçi bir saptama değil mi? Müslüman bir ülkede yaşıyor olmanın gereklerine uyacağız! Böyle bir ülkede İslamcılığa bulaşmadan veya onunla uzlaşmadan politika yapılabilir mi hiç?
Müslüman bir ülkede yaşıyoruz, eteğinin boyuna dikkat et!
Müslüman bir ülkede yaşıyoruz, kız başına minibüse binme!
Müslüman bir ülkede yaşıyoruz, sevgilinle el ele dolaşma!
Müslüman bir ülkede yaşıyoruz, çocuklar okulda dinlerini öğrenmesin mi?
Müslüman bir ülkede yaşıyoruz, bu ülkenin solcuları halkla kaynaşmak istiyorlarsa İslam’la iyi geçinmeli!
Bilindiği gibi, Türkiye Cumhuriyetinin laiklik kavramı ile serüveninde ulaştığı son durak “inanç özgürlüğü” idi. Bu da yetmedi. Şimdi laikliğin yeni bir tanımı peydahlanabilir: “Gerçek İslam”! Demedi demeyin… “İnanç özgürlüğü”nü yedirenler bu tanımı da yedirebilirler. Liberaller, özgürlükçüler iş başına!
Gerçek İslam arayışları, ilahiyatçılar arasındaki entelektüel bir tartışma olsaydı, belki ilgiyle izler, bir şeyler de öğrenirdik. Ama bu arayışın merkezi, benim bildiğim 40 yıldır ABD. Yok Türk-İslam Sentezi, yok Ilımlı İslam, yok Kürt-İslam sentezi… şimdi de Gerçek İslam.
Gerçek İslam, ülkemize ve bölgemize hep emperyalist saldırı ve komplolarla geldi; bunların bahanesi oldu. Şimdi bu arayış tekrardan ısıtılıyorsa, yeni bir restorasyon hazırlığı kapıda demektir. Ve bu seferki biraz daha “laik” ve “özgürlükçü” olacak gibi…
Bu coğrafyanın ezilenleri, emekçileri 1500 yıldır İslam’ın bin bir çeşidini gördüler, yaşadılar. Son 100 yıldır da emperyalist olanlarını… Savaşlara sürüldüler, kırdılar, kırıldılar, ezildiler, sömürüldüler, köle-cariye yapıldılar, haremlere tıkıldılar, tepelerine binlerce ton bomba yağdırıldı; hep bu gerçek İslam arayışı için…
Bu ülke biraz olsun karanlıkları yırtabilmişse, bu, “bağımsızlık, laiklik, devrim, sosyalizm” sloganlarıyla gerçekleşebilmiştir. Biz bu sloganları toplumsallaştıralım, bırakalım İslamcılar bağımsızlığın, laikliğin, devrimin ve sosyalizmin gerçeğinin hangisi olduğunu tartışadursunlar.
Rahmetli babaannem namazında niyazında bir kadındı. “Ah evlatlarım” derdi, “sırat köprüsünün başında bekleyeceğim, hepinizin elinden tutup geçireceğim”. 1965 genel seçimlerinde Akçakoca’da TİP’e 1 tane oy çıkmış, onu da babaannem vermiş. Nedenini sorduğumda “doğruyu söylüyorlardı” demişti.
İşte gerçek İslam, benim sevgili babaanneminkidir ve rahatsız edilmeden sırat köprüsündeki mübarek yerinde kalmalıdır.