Geçtiğimiz hafta AKP Balıkesir Milletvekili Tülay Babuşçu’nun Cumhuriyet’i Osmanlı İmparatorluğu’nun reklam arası olarak nitelendirdiği sözlerine şahit olduk. Vekilin reklam arasında olduğumuzu söylediği filmin yine vekilin söylediği gibi 2023’de devam edip etmeyeceğinden bağımsız olarak bir takım fragmanların hazırlanıp bu halka izlettirilmeye başlandığını çok iyi biliyoruz. Cumhuriyet referansı üzerinden artık açık ve çok yaygın bir şekilde bu ülkenin aydınlanmacı birikiminin tamamına saldırıldığını görüyoruz.
Aydınlanmacı birikime saldırmanın en etkili yönlerinden birisi kadınlara saldırmak ve kadın düşmanlığını ayyuka çıkartmak. Bu artık o kadar aleni bir şekilde ve sürekli yapılıyor ki seceresini tutmak bu nedenle olanaksız hale geldi diyebiliriz.
Öyle ki dinci gericiliğin kendisine biçtiği role karşı çıkan her kadın artık her şekilde saldırıya uğruyor ve bu meşrulaştırılıyor. Kadınlara dair çok sevdikleri deyimle “Değerler sistemi” bu şekilde zıttı ile çerçevelendiriliyor. Kadın ne yapmazsa makbuldür, el üstünde tutulmalıdır, ne yaparsa başına gelecek herşey mübahtır. Aslında her gün okuduğumuz haberlerden, verilen fetvalardan anlaşılması gereken mesaj bu. Kadın olarak toplumda, evde, erkekler arasında vs kabul görmek istiyorsan kurallarına göre oynamalısın. Aslında herşey böyle başlamadı mı? Türban yasağına karşı “kadınlar bu şekilde toplumsal yaşamın parçası haline geliyorlar, tersi durumda eve kapanacaklar, işte bu nedenle türbanı kadın özgürlüğü için savunmak lazım” diyen liberal tezlerle gelindi bugünlere.
İşin bir başka boyutu ise ilericilik-gericilik kavgasının verildiği en önemli alanlardan birisi kadınlar ve bu nedenle kadınlar bu alanda çarpıcı bir şekilde nesnel olarak ön plandalar. Dün haberlere düşen iki olaydan bahsedeceğim. Birincisi ellerinde plaket tutan çarşaflı kadınların resimleri ile okuduğumuz “78 kızımız Alime oluyor” haberi. Batman Alimler ve Medreseler Birliği, 4 yıllık dini eğitimini tamamlayan “müslüman bayanlara” mezuniyet belgelerini vermiş. Törende konuşma yapan kişi “cehalete inat ilimle yoğrulmuş bir neslin yetiştiği”ni ifade etmiş. Cehalete karşı bayrak açan bu kadınların en özgür kadınlar olarak da kendilerini nitelendirirlerse şaşacak birşey olmamalı. Bu vesileyle kavramların kendinden menkul olmadığı, altının nasıl doldurulacağının çok önemli olduğu da unutulmamalı.
İkinci olay ise Bahçeşehir Üniversitesi’nde konuşma yapan AKP’li Mehmet Metiner ile Cumhuriyet Gazetesi’ne sahip çıkan CHP’li kadınlar arasında çıkan tartışma. Tartışmanın gelişiminden çok Metiner’in kadınlara “Cumhuriyet artıkları” diye bağırmış olmasının geldiğimiz noktayı göstermesi açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Ne demiştik, fragmanlar, bunlar da her tür fragman var...
Bir kere daha tekrar etmek gerekirse, ilericilik-gericilik kavgasında kadınlar bu kavganın en yoğun sürdüğü noktalarda nesnel olarak, yani ister istemez ön plandalar.
Önemli olan bugün bu kavgada taraf olan ama ilericilik bayrağını da taşımaktan gurur duyan kadınları ön saflarda mücadeleye çağırmaktır.
Bu nedenle ilerici kadınlar bir adım daha ileri!