Birleşik Haziran Hareketi (BHH) politik açıdan oldukça zorlu iki ay geçirdi. Yeni oluşmuş bir hareket olarak iç örgütlenmeye yoğunlaşma ve kişiliğini oluşturma sürecine ihtiyaç duyarken, kendini birdenbire ülkemiz siyaset arenasının en belalı ve çatışmalı zeminlerinden biri olan seçim tartışmalarının ortasında buldu.
Her yönden, özellikle HDP’den ve o kadar olmasa da CHP’den tazyik gördü. Doğal olarak bocaladı, içinde farklı eğilimler oluştu, bütünlüğü tehlikeye girdi. Meclislerde yapılan iki aylık yoğun tartışmalar sonucunda geçtiğimiz hafta sonu seçimlere ilişkin bir bildirge yayınladı.
Bu açıklama, başta HDP’liler olmak üzere, ama BHH içinde yer alanlar da dahil, kimseyi tatmin etmedi. Hiçbir beklentiye tam olarak yanıt vermedi. Son derece doğaldır… Ötesini beklemek haksızlık olur. Bir yerlerde müthiş bir cin fikir vardı da bulamamış değiliz.
BHH yürütmesindeki arkadaşlar, meclislerdeki farklı eğilimleri de dikkate alarak, henüz hiç hazır olmayan gemiyi dalgalı denize sürmek yerine nispeten korunaklı bir bölgeye çekmeyi yeğlemişlerdir ve bence doğru yapmışlardır.
Eleştiriler geliyor ve daha da gelecektir. “Siyasetsizlik”, “aslında bir şey söylememiş olmak”, “net bir hedef göstermemek”, “sorumsuz davranmak” türünden eleştiriler alacaktır BHH. Bu eleştirilerin hepsinin haklı yönleri vardır. Ama BHH de haklıdır.
Yeni doğmuş bir çocuk, ne kurtlar/çakallar sofrasının ortasına atılır ne de beşik kertmesi yapılır. Üzerinde titrenilmesi, korunması, kollanması gerekir. BHH çok yeni, henüz hazırlığını tamamlamamış, ama büyük iddialar taşıyan bir hareket. Serpilmesi, büyümesi, bu iddialara yanıt verecek bir yapıya kavuşması gerek. Bunun için de zaman gerek. Yürütmedeki arkadaşlar bu gereği yerine getirmişlerdir.
Zorlu iki ay geçirdik. Ama önümüzdeki üç ay çok daha zorlu geçecektir, bunu da bilelim. Gemiyi çektiğimiz bölge açık deniz değil belki ama o kadar da korunaklı değil. Sadece bir dalgakıran oluşturduk. Fakat dalgalar dövmeye devam edecek ve seçim yaklaştıkça daha da büyüyecek. Hareketin bağımsızlığını korumak giderek daha da zorlaşacak. Uyanık olmak ve sağlam durmak zorundayız.
BHH’yi seçim sathı mailinde hazırlıksız bir biçimde açık denize çekip boğamadılar. Ama onu çok daha iddialı olduğu bir alanda, arazide, sokakta, erken bir hesaplaşmaya çekmeye zorlayabilirler. Düşmanda kumpas çok! Akşam gazetesinin herkesin dikkatini çeken manşeti çok manidar. Bu konularda da dikkatli ve uyanık olunmalıdır.
BHH bir seçim ittifakı (veya bir yerlere yedeklenmek) amacıyla kurulmadı; sanırım bunu da kanıtladı. BHH salt bir sokak muhalefeti de değildir; bir siyasal odak olmayı hedefliyor. Haziran Ayaklanmasından büyük sokak muhalefeti mi vardı? BHH bu çaptaki bir sokak muhalefetinin bile zaafını tespit edip, bu boşluğu doldurmak için kuruldu. Öte yandan BHH korunaklı bölgelerde “solculuk” yapmak için ise hiç kurulmadı. Hele biraz bekleyin, acele etmeyin, bunu da kanıtlayacak.
Türkiye’de herkes 7 Haziran’a değil, 8 Haziran’a hazırlanıyor. 7 Haziran’ın önemi 8 Haziran dolayısıyladır. Kozlar 8 Haziran’da açılmaya başlanacak.
Öte yandan Mart-Haziran arası da çok sıcak geçebilir. Hazırlanmak böyle bir şey… Örneğin ilkbahar aylarında kendimizi sıcak bir savaşın içinde bulabiliriz; IŞİD bahanesiyle Ortadoğu’ya yeni bir emperyalist müdahalenin eşiğindeyiz. Böyle bir savaşın belki de en can yakacak cephesi bizim “korunaklı” sandığımız metropollerimiz olabilir. “Kürt sorununun çözümü” konusunda ise manevralar çoktan başladı bile…
Bütün belirtiler AKP-Erdoğan döneminin sonuna gelindiğini gösteriyor. Toplumun en az yüzde 50’sinden tamamen kopmuş, dış politika alanında ise taşeronluk görevini eline ayağına dolaştırmış olan bir iktidarın, emperyalistler, küresel sermaye ve Türkiye büyük burjuvazisi açısından da sürdürülebilirliği kalmamıştır. Diğer yandan gitmemek için her türlü macerayı göze alabilecek diktatörlük heveslisi bir iktidarla karşı karşıyayız.
Belli yerlerde toplum mühendisleri fazla mesai yapmaya, seçenekli senaryolar üretilmeye, rol dağılımı yapılmaya başlanmıştır. Büyük olasılıkla halka da -kendisini başrol oyuncusu sanacağı çapta- bir figüranlık rolü verilecektir; çünkü bu iş “halksız” kotarılacak aşamayı çoktan geçti.
BHH, bu süreçte, Türkiye sosyalistlerinin ve emekçi halkının bağımsız müdahale aracı olmaya adaydır. Bu zorlu görev için kuruldu.
Kimse BHH’ye kendi pazarlığının figüranlığını dayatmaya kalkmasın, postacılık rolü de biçmesin. Figüranlar herkesin figüran olmasını istiyor. Bu tür tazyiklere en ufak bir prim bile vermeyeceğiz. BHH küçük senaryoların figüranı olmayacağı gibi, halkın büyük senaryolarda figüran yapılmasını da engelleyebilecek, emekçi halkın bağımsız hattını oluşturabilecek tek güçtür. Türkiye’nin şansıdır.
Demek ki: BHH’yi gözümüz gibi koruyup kollayacağız, kurda/çakala yem etmeyeceğiz ve hazırlayacağız. Sabırla, kararlılıkla ve ustalıkla… Ne için? Emekçi halkın bağımsız-devrimci müdahalesinin öncüsü olması için…
Günü geldiğinde orada olacaktır BHH. Kimin yanımızda kimin karşımızda olacağını da orada göreceğiz. Gezi’de gördük; ama orada biz de müdahil olamadığımız için hadi görmemiş sayalım. Ama ikinci raundun gongu yakındır ve o gongun tarihi 7 Haziran değildir.