Bu yazı, 16 Haziran 2015 tarihli “7 Haziran sonrasında BHH” başlıklı yazımın (*) devamı olarak okunabilir ve tekrarlardan kaçınmaya çalışacağım.
7 Haziran seçimlerinin sonuçlarını beğenmeyen Tayyip Erdoğan, kendi yönetme gücünü tümüyle ortadan kaldırmamakla birlikte sınırlandıracak olan (dahası, CHP’nin ve Kürt siyasal hareketinin seçimler sonrasındaki tutumları hesaba katıldığında, ulaşabileceği görülen) yeni bir dengeyi kabullenmek yerine, her tür provokasyona, hukuksuzluğa ve katliamlara başvurarak, kumar oynamaya karar verdi. Geçtiğimiz yıllarda işledikleri suçların hesabının sorulmasından (tıpkı Erdoğan gibi) korkan AKP yöneticileri, pek doğal olarak, bu karara karşı herhangi bir direnç sergilemedi.
Ne de olsa, işin içinde sadece yolsuzluklar değil, uluslararası savaş suçları var!
Dolayısıyla, Türkiye’nin gündemindeki temel sorunların çözülmesi konusunda, tek başına 1 Kasım seçimlerine bel bağlanamayacağı açık. Tayyip Erdoğan ve AKP, bu seçimler öncesinde ve sonrasında, her tür hukuksuz ve gayrimeşru yola başvurmaya devam edecek.
Peki, bu durum, 1 Kasım seçimlerinin sonuçlarını tümüyle önemsizleştiriyor mu? AKP’nin bu seçimlerde meclis çoğunluğunu elde etmesiyle etmemesi arasında hiçbir fark yok mu? Örneğin, “bu seçimlerde oyları korumaya çalışmak gereksiz, bırakalım her tür hile yapma girişimleri başarıya ulaşsın” diyebilir miyiz?
Herhalde, Birleşik Haziran Hareketi üyelerinin pek azı böyle düşünüyordur...
Kanımca, ilk olarak, Türkiye’nin gündemindeki yakıcı sorunlarla ilgili (“acil”) talep ve hedeflerimizi netleştirmeliyiz. Örneğin:
- Türkiye içinde tüm silahların şartsız olarak susturulması, ölümlerin durdurulması.
- Türkiye’nin Suriye iç savaşına yönelik müdahalelerine ve tüm sınır dışı operasyonlarına son verilmesi.
- AKP hükümetleri dönemindeki katliamların, siyasal cinayetlerin, savaş suçlarının ve yolsuzlukların gerçek sorumlularının açığa çıkarılması ve cezalandırılması.
- Cumhurbaşkanının dokunulmazlığının sınırlandırılması ve görevden alınmasının kolaylaştırılması.
- Hukuksuz bir şekilde inşa edilen ve varlığıyla bile büyük bir israf kapısı olan Kaçak Sarayın yıkılması.
- Seçimlerin hilesiz ve her tür baskıdan ve hukuksuz uygulamadan uzak bir şekilde gerçekleşmesinin sağlanması.
Halkın örgütlü mücadelesi olmadan bu hedeflere ulaşılamayacağı açık olsa gerek...
AKP hükümetleri döneminin yarattığı toplumsal tahribatın giderilmesi gereğini gözeten daha ileri hedeflerimizi de netleştirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Örneğin, şu tür hedefler:
- Güvencesiz çalışma biçimlerinin ve taşerona bağlı çalışmanın yasaklanması.
- Bugüne kadar özelleştirilmiş olan kuruluşların ve tesislerin yeniden kamulaştırılması.
- Başta İncirlik üssü olmak üzere tüm ABD ve NATO üslerinin kapatılması.
- Herkese eşit, parasız, bilimsel ve anadilde eğitim.
- AKP hükümetleri döneminde gerçekleştirilen ya da başlatılan ve doğayı tahrip etmenin ötesinde insan yaşamını ve sağlığını tehdit eden tüm altyapı projelerinin gözden geçirilmesi.
- Kürt sorununun, kardeşlik, birlik ve eşit yurttaşlık temelinde çözülmesi.
- Her tür cinsel ayrımcılığın, şiddetin, baskının ve kadın cinayetlerinin en ağır şekillerde cezalandırılması.
Dediğim gibi, bunlar sadece birkaç örnek... “Haziran Türkiye’sini kurma” çağrısında bulunan BHH’nin, halkı ne tür bir gelecek için mücadeleye çağırdığını daha somut bir şekilde tarif etmesinin gerekli olduğu kanısındayım. Seçim gündemiyle sınırlı kalmayan ve bağımsız hattımızı belirginleştiren bir “mücadele programı”na ihtiyacımız var.
Dahası, BHH’nin, mücadele programı konusunda ortaklaşabileceği en geniş kesimlerin birlikteliğini sağlamak ve halkın örgütlü mücadelesini güçlendirmek için yeni bir hamle gerçekleştirmesi gerekiyor.
Seçimlere de halkın örgütlü mücadelesini güçlendirme kaygısıyla yaklaşan bir BHH’nin, kendi bağımsız hattını korurken, Tayyip Erdoğan’ın ve AKP’nin geriletilmesine yönelik merkezî ve/veya yerel ittifaklara ve işbirliğine açık olması ve bu yaklaşım doğrultusunda girişimlerde bulunması gerektiğini düşünüyorum.
7 Haziran seçimleri öncesinde yeterince net bir tavır sergileyememesi, anlaşılabilir nedenleri bulunsa bile, BHH’yi bir hayli yıprattı. 1 Kasım seçimlerinin de benzer bir sonuca yol açmaması için çaba harcamalı, “Tayyip Erdoğan’ın ve AKP’nin geriletilmesi için ne yaptınız?” sorusuna somut cevaplar verebilecek durumda olmalıyız.
(*) BHH’nin “yeniden kuruluş” gereksinimi hakkındaki önceki yazım: http://ilerihaber.org/yazarlar/erkin-ozalp/7-haziran-sonrasinda-bhh/1313/