Bazı cümleler siyasi hat gösterir. Gerçeklikle sadece kısmen uyuşsa bile, bu gerilimden bir yön göstererek beslenir, taban dinamizmi yaratır. Örneğin ‘en az üç çocuk’ bahsi, ailenin yüceltilmesine, tutuculuğa, günümüz kapitalizminde nüfus artışının, nüfusun genç kalmasının iyi bir şey olmasına, kadının pasifizasyonuna, ucuz işçilik arzına, yani AKP için uygun siyasi hedeflere özet vurgu yapmaktadır. Yoksulların üç çocuk bakamayacak durumda olması ve oy tabanının yoksullara dayanması çelişkisi, bu mottoyu boşa düşürmez, gerilimi artırır ve konuyu popülerleştirir.
Peki ya bunlar?
‘Enflasyonu dizginlemek için faizleri indirelim, enflasyonun kaynağı yüksek faizdir’
‘Emevi Camiinde namazımızı kılacağız’
‘Şanghay İşbirliği Örgütü’ne katılabiliriz’
Bu üç motto ise, girişte bahsettiğim çocuk mottosunun aksine, gerçeklikle arasındaki ilişki bakımından gerilim bile yaratamayacak durumdadırlar çünkü büsbütün kopukturlar! Örneğin faizin düşmesi gerektiği, islamcı tabana verilmiş şeriat hedefiyle mevcut ekonomik sorunları bağdaştıracak bir ara gazı olarak görülebilir. Ama sonuçta AKP’li esnaf, boş dükkanda doları 3,40’ta seyrederken, seçime en çok üç sene kala yanlışın nerede olduğunu sormaya başlamıştır bile.
Potansiyel ve ciddi bir sorundur. Yarın merkez bankası faiz kararı alacak, hafta başından beri AKP kurmayları “faiz yükselten fetöcüdür” mesajları göndermekteler. ABD kısa vadeli faizleri sıçradı ve neredeyse ikiye katladı. Eğer bizde de sert yükseltilmezse ekonominin başı nesnel olarak belada olacaktır. İstendiği kadar sabotaj densin, kabı eğerseniz su akar.
Emevi Camiinde namaz kılmak da böyledir. Sorsalar Rusya ile itişmek zorunda kalınacağı, oraları bilen güvenilir dostları tarafından söylenebilirdi. Gerçekliğe uyumsuz bir mottoydu. Nitekim faturası ödendi, bir yıl boyunca Suriye hava sahasında Hizbullah bile sürekli dron uçururken Türkiye tek bir uçak uçuramadı. Turizm ve tarım çöktü.
Şanghay İşbiriği Örgütü’ne gelince, durum daha da yalın. Bu cümle sarsıcı ve maliyetli bir skandala yol açmamak adına ‘NATO’dan çıkalım’ yerine ve aynı anlamda kullanılmıştır. NATO kendini iki kutuplu dünyanın ABD merkezli savaş aygıtı konumundan bugünlere zor getirdi. Emperyalizmin krizi, onu da sarsıyor. En son Trump’ın kampanyasında ‘gereksiz bir masraf kapısı’ olarak gündeme gelmesi vehameti tüm çıplaklığıyla açık etti. Çin-Rusya ilişkisinin ABD karşıtı bir bloğa doğru dönüp dönmeyeceği NATO’nun nereye evrileceğini belirleyecek. Yani henüz kartlar yeni karılırken RTE bu meselede peşin bir hamleyle daha büyük rol istiyor.
Mesaj, NATO temsilcileri İstanbul ziyaretindeyken ve yeni ABD başkanı göreve başlamamışken verildi. Şanghay İşbirliği Örgütü ifadesi, NATO karşıtı bir pozisyonu değil, NATO ve ABD müttefikliği olmadan hayatta kalınabileceği referansını ifade ediyor. Çünkü altı otokratik devletin doğuda ve komşu olmaları dışında tek ortak özelliği (belli ki doğal kaynak zenginliği ve gelişkin altyapıları sayesinde); ABD müttefiği olmamaları, yani ABD tarafından hedef alınma ihtimalleri. O dünyada Türkiye’ye yer yok.
Hatırlarsınız Rusya ve Çin, krizin en derin noktalarından birinde şayet avrodan çıkma kararı verirse, Yunanistan’a yeni bir ekonomik sisteme geçiş için kredi desteğinde bulunabileceklerini açıklamışlardı. İşte Rusya ve Çin referansı, RTE için ‘ABD ve Almanya’sız hayat mümkün’ mesajından başka bir şey değil.
Peki gerçekten öyle mi? Bu soruya Çağdaş Oklap Pazartesi günkü yazısında yanıt verdi. Trump’a verilen ‘NATO krizde, yeniden yapılanacaksa bizi biraz daha gör’ mesajı önemli. Burada Saray’ın Trump ile önceki hükümetten daha iyi anlaşabileceği hayali/yanılsaması baskın çıkmakta.
Bu üç şımarıkça ve cahilce kurgulanmış, gerçekten kopuk mottonun ardında yatanlar böyle. Elbette bu cesaretin ardında cehalet var. Doğal karşılanabilir, çünkü hiç bedel ödemediler. Evet dolar 3,5 liraya dayandı, Suriye üzerinde uçak uçuramadılar ve en büyük ihracat pazarları, döviz borçlusu oy tabanları risk altında. Ama kazançları önceki dönemlerde hep maliyetlere baskın çıktı. Şimdi bedel ödeyecekleri dönem yeni başladı.
Erdoğanomics bu bedeli imleyen en güzel mottolardan biri! Yani gerçek, fiziki, ölçülebilir dünyaya aykırı, iktisadi yasaların alternatifi olarak buyurulan bir sihir. Kaçınılmaz şekilde ellerinde patlayacak. Bunu bekleyelim, bedel ödesinler, halı ayaklarından kaysın sonra bakalım diye yazmıyorum. Öyle düşünenler olduğunu biliyoruz ve krizde dağılma riskiyle karşı karşıya olan bu ülkenin yoksul kitlelerinin onların doğrularına akacağını sanarak pek derinden yanılmaktalar.
Bu ülkede seçmen, seçtikleri yüzünden bedel ödediğini çok seyrek hissetti. 1970’lerin ikinci yarısı bu his yüzünden cuntaya sessiz kaldı. 1998-2002 arası başına gelenlerle yepyeniye şans verelim havasına girdi. Benzer olmaya aday bir üçüncü döneme, oyun peşindeki doğrucu davutlar nedeniyle yetersiz hazırlandık. Önceki ikisinde ağır baskı dönemlerine teslim olduk. Bu sefer başka türlüsü mümkün. Demek ki krizle boğuşması bitmeyecek iktidar “kural ihlalleri”nin bedelini öderken doğruları söyleyenler değil, doğruyu gösterenler, işaret edenler dinlenecek.
@ErgunCagl