İşkencedere Vadisi'nde İyidere Lojistik Liman inşaatına dolgu taşı temini için yapılmak istenen taş ocağına karşı köylülerin ve sivil toplum kuruluşlarının mücadelesi devam ediyor.
20 Nisan'dan bu yana Rize’nin İkizdere ilçesinin İşkencedere mevkiinde İyidere Lojistik Liman’a dolgu malzemesi için Cengiz Holding tarafından açılmak istenen taş ocağına karşı direnen bölge halkı gelen bilirkişi raporuyla terörist olmadıklarının sevincini derin bir ‘oh’ çekerek karşıladılar. Artık resmi belgelerle ‘vatan haini’ olmadıkları tescillenmiş oldu.
Yaşam alanlarını bir holding patronunun o güzelim (!) hayallerine heba etmemek için yaklaşık 200 gündür yağmur çamur demeden bulundukları bölgeyi asla terk etmediler. Orası Cengiz’den çok, onların yaşamları boyunca kendi hayatları için hayallerini kurdukları, geleceklerinin planlarını yaptıkları yaşam alanlarıydı.
Bu doğa harikası vadi bir şirketin talan hayallerine terk edilemezdi. Talan edilecek olan kendilerinin yaşamıydı. Bu yüzden hiç vaz geçmediler. Direnişlerinin ilk kazanımını bilirkişi raporunun lehlerine gelmesi ile yaşadılar. Raporda ‘dosyaların yetersiz olduğu’ kararı verildi. Taş ocağı açılmasına tepki gösteren köylüler, açıklanan bu karardan şimdilik mutlular. Çünkü daha bu ilk adım ve karşılarında siyasi iktidarın beşli çetesinden biri olan, dolar hayalleriyle yaşayan koca bir holding var.
Mehmet Cengiz'in sahibi olduğu Cengiz İnşaat tarafından projelendirilen Rize İyidere Lojistik Liman inşaatında kullanılması amacıyla açılmak istenen taş ocağına karşı yurttaşlar yürütmeyi durdurma istemiyle Rize İdare Mahkemesi'ne dava açtı. Dava kapsamında vadiye gelen bilirkişi heyeti keşif yaptı. Vadide keşif yapan alanında uzman yedi bilirkişinin hazırladığı raporda ‘ÇED gerekli değildir’ kararının teknik olarak yeterli ve uygun olmadığına karar verildi.
Raporda, şirketin sunduğu proje tanıtım dosyasının eksik ve yetersiz olduğuna, ocağın bölgenin ekosistemine ve tarımsal üretimine zarar verileceğine dikkat çekildi. Dosyada bölgedeki orman varlığına ilişkin eksik bilgiler yer aldığını belirten bilirkişi heyeti, dosyada yer almayan kızılçam gibi yirminin üzerinde yapraklı ağaç bulunduğunu ve oluşacak tahribatın yöre halkı açısından yaşam alanları yönüyle kabul edilemez olduğu vurgulandı.
Bu karara ‘en çok üzülen’lerden biri de sanırım AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı’dır. Direnişin başladığı günlerde bölgeye gelerek hemşerilerini, şirketin projesine ikna etmek için çeşitli yanlış bilgilerle manipüle ederek direnişi kırmak istemiştir. Bunun için siyasi iktidarın elindeki devlet erkini de kullanarak direnişçileri terörist olmakla itham etmiştir.
Cengiz ailesinin o muhteşem (!) hayallerine AKP- Saray rejiminin elinde tuttuğu devlet gücünü de kullanarak katkı sağlamak istemiştir. Hayalleri birbirine benzeyen ve doğada gördükleri her şeyi dolara çevirmek isteyen AKP’nin talancıları şimdilik direniş karşısında mevki kaybettiler. Hayallerini İşkencedere için biraz ertelemek durumundalar şimdilik.
Taş ocağına karşı direnişini sürdüren İkizderelilerin avukatı Yakup Okumuşoğlu, “Üç taş ocağı için de bilirkişiler proje tanıtım dosyalarının yetersiz olduğu görüşünü vermişler. Bu rapora davalı Ulaştırma Bakanlığı ve işletici firmalar itiraz edeceklerdir. Bu itirazların sonrasında mahkeme dava hakkında önce yürütmeyi durdurma konusunda, sonrasında da davanın esası hakkında bir karar verecektir. Bilirkişi raporlarına göre bu kararların bizlerin lehine olması beklenir. Yürütmeyi durdurma kararı verilirse çalışmalar 30 gün içinde durmak zorunda” dedi.
Evet, hukukun gereği avukatın dediği gibidir. Ama AKP-Saray Rejimi kendi çıkardığı kanun hükmünde kararnameler ve içinde hukuk olmayan kanuni uygulamalar ile devleti yönetiyor. Hukuksuzluğun hukuk sayıldığı bu dönemde benzer uygulamayı Adalar ilçesinde mahkeme kararını tanımayan kaymakamın, devletin polisini devletin başka bir kurumuna karşı bir vakfın yanında pozisyon aldırmasında gördük.
Elinde mahkeme kararı olan belediye görevlilerinin son zamanların gündem konusu olan TÜGVA’nın, işgal ettiği Büyükada İskelesi’nin tahliye edilmesi için mahkeme kararını hiçe sayan kaymakamın AKP-Saray Rejimi’nin kendi hukukunu uygulayarak polisi belediye çalışanlarının karşısına çıkartıp darp ettirmesi...
Aynı hukuksuzluğun benzerinin pek çok yerde gördük. Mahkeme kararlarına rağmen devam eden projeler ülkenin her yerinde bir şekilde devam etti ve bitirildi. Bu durum bize vadideki direnişin kazanımlarının bir kararnameye kurban edilebileceği ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyor. Çünkü AKP patronlarının hayalleri ülkeyi yönetenlerin hayalleriyle ortak. Hayaller ortak olunca kazanılan da ortak oluyor tabi.
Bu yüzden Cengiz ailesinin hayalleri ile AKP–Saray rejiminin hayalleri aynı; yalan, talan, katliam… Bize de kalan imtihan. Türkiye halklarının, emekçilerinin, işçilerinin şirketlerin bu acımasız sömürüsüne karşı verdiği bir imtihan. Eğer bu sömürünün karşısında halkımız içinden geçtiği bu imtihanı kazanamazsa kaybeden bütün canlılar olacak.
Vadilerde yaşam alanlarını savunan tüm yaşam savunucularının hayali ise şu; başka bir dünya mümkün. Yaşam alanlarımızın sermayenin rüyalarını süslemeyecek bir dünya. Bu rüyalarını kabusa çevirmek elimizde.