TİP'i de beğenmiyorsan artık!

Bir süre önce Türkiye İşçi Partisi'nin yeniden kuruluşu ve kuruluşa katılım çağrılarını okuduk. Kişisel olarak sadece heyecanlanmadığımızı, "işte budur" dediğimizi de belirtelim. Türkiye'nin sosyalizme ihtiyacı vardı, vardır, bir büyük sosyalist birliktelik için samimi bir çağrı yapılmıştır.

Daha önce "Birlik üzerine" yazılar yazdık ve açıkça TİP modeli üzerine durduk. Bu yazılarda, sıradan, diğer deyişle solun tarihinde bölünme sayısı kadar fazla olan birlik girişimlerini bir yenisi hakkında, yazmamıştık.

Yeniden TİP'i kurmak, on yıllardır bizi bekleyen işçi sınıfı için, halk sınıfları içindir. Tekrar yazalım: Türkiye halk sınıflarının, başta işçi sınıfının Türkiye politikasında temsilcisi, sözcüsü, arka çıkanı, yoktur. Var olan sosyalist partiler, çaresizce, küçük olanaklarıyla "politika" yapmaya çalışıyorlar. Ama, yapılana "politika" demek olanaklı değil. Politika, politika alanına girmektir. Biz, çoğumuz, aslında sadece "ideoloji" yapıyor, var olduğu kadarıyla kendimizi "yeniden" üretmeye çalışıyoruz. Küçük grupların entelektüel sosyalist kulüplerinden bir farkımız ne yazık, yoktur!

Hep çıkış, derlenme, toparlanma denmiştir, ama yerimizde sayıyoruz. Neyi, dünyanın bir yerlerinde yükselecek ve sonra dünyaya yayılacak bir sol çıkışı mı bekliyoruz? Diğer deyişle, yeni bir dışsal konjonktürün bize sunacağı "beleş" bir hareketlenmeyi mi?

Ya da, büyük bir bunalım bekliyor ve bu bunalımdan bir devrimci müdahalede bulunabilir miyiz acaba diye mi düşünüyoruz?

Tekrar ve açıkça yazalım: Eski ayrılıkların anlamı "politik" olarak kalmamıştır. Yeni ayrılıklarsa, dil, söylem, ve anı düzeyinde anlamlı olabilir. Örneğin, bir parti, "özgürlükçü sosyalizm" deyip durabilir. Bir parti, biz hala Sovyetçiyiz, bir diğeri, biz hala "halk devrimi" yönünde gidiyoruz, diyebilir. Hatta aşırı uca gidelim. Bir parti de "Bersteincı sosyalizm" daha gerçekçi diyebilir. O kadar da geniş değiliz ama, olabilir, yine de sosyalizmi düşünüyor, yollar konusunda ayrılıyor olabiliriz.

Pek çok parti, zaten ayrı olduklarına göre, pek çok farklı sözün sahibidir. Unutulansa, herkesin, Türkiye sosyalizminin içinde olduğu, herkesin Marksist sosyalizmi farklı vurgu ve yorumlarla benimsediğidir.

İşte, yeni TİP türü bir parti oluşumu, ayrılıkları, ayrım yerlerini değil, birlik ve birleşim yerlerini öne çıkarmak içindir. Parçalar bir araya gelmeli, bir bütün oluşturabilmeliyiz. "Birlik üzerine" yazılarımızda, kastettiğimiz, önerdiğimiz, federal sosyalist parti oluşumuydu. Dediklerimize bakılırsa, federal olmasa da, konfederal bir sosyalist partiyi düşündüğümüz de anlaşılabilir.

Okuyucumuz, sosyal demokratlarda bir dönem çok yaygın olan "birleşme" tartışmalarıyla bir ilgimiz olmadığını anlayacaktır. Ecevit'le Baykal'ı birleştirmeye çalışıp, "sosyal demokrat" oyları birleştirmeyi düşünenler çoktu. Ecevit'se, birleşmenin olanaklı olmadığını, kendilerinin "demokrat sol" olduğunu söyleyerek anlatmaya çalışıyordu. Bir de, iki partinin birleşmesi, oy kaybına bile neden olabilirdi. Bu saptamanın doğru olduğu sonradan daha da açığa çıkmıştır.

Oysa sosyalist solun böyle "mekanik birleşme" ve birleşme durumunda yaşayacakları sorunları yoktur. Sosyalist solun birlikteliği, birleşmesi, oyların bir araya gelmesinin  "yanında" ve "ötesinde", devrimci enerjinin birleşmesi, öncüsüyle işçi sınıfının ve halkın birleşmesi anlamına gelir. Kaldı ki, seçim başarısı bile sosyalist solun için başka bir mantığı takip eder. Eğer sosyalistler seçim politikası yaparsa, aritmetik toplamın bir geometrik artış sağlayacağını söyleyebiliriz. Nedeni malum, bir sosyalist tek tek oy değil, sınıfların büyük parçasını etkileyebilecek ideolojik donanıma, söylem gücüne, temsiliyet yeteneğine sahiptir. Çünkü biz birey olarak tek tek seçmenden öte, sınıfa, halka seslenmeyi biliyoruz. Sistemden yarım yüzyıl zorla dışlanmış olmamızın nedeni de bu üstünlüğümüzdür zaten.

Demek oluyor, yeni TİP, tıpkı eski TİP gibi, sadece bir parti değil, büyük bir yükseliş anlamına gelmektedir.

Söylediklerimizi beğenmeyenlere şunu söylemek gerek:

TİP'i de beğenmiyorsan artık!

Ee öyleyse,

Nietzsche'nin önerdiği gibi,

kaderini sevmeli insan!..

***

Türkiye sosyalist solunu birleştirmeyecek gibi "görünen" neler var, "Birlik üzerine" yazılarında değinmiştik. Tekrar etmiyoruz.

Tekrar öz olarak yazalım: 1960 ile 1980 arası  hızlı ve donanımsız yükseliş ve bu hız ve yükselişle gelen bölünmelerle doludur. Bölünmeler o kadar önemlidir ki, daha 1978 yılında sosyalist solun büyük güçleri parçalanmıştı bile. 12 Eylül bölünmüş, savunmaya geçmiş bir sosyalist hareketin çaresizliği üzerine bir son darbe olarak gelmiştir. 1980 öncesi sosyalizm tüm parlaklığına, meziyetlerine rağmen, kusurlu, eksik ve yanlış pek çok niteliğe de sahiptir. Ama en önemli eksiği, kusuru, her tartışmadan, her farklılıktan, bölünmeye gitmesidir.

***

Marks bir çalışmasında, devrimcilerin eski devrimin anılarıyla düşündüğünü söyler. Bir de, yeni bir devrim için eski devrimcilerin ölmesi gerek diye bir yorumda bulunur.

Umuyoruz, yeni devrimciler, yeni devrim için, eskilerin ölmesini beklemez!

Bunun için, eski birikimi eleştirel biçimde değerlendirebilmek, üç kuşağı bir arada, gelecek için örgütleyebilmek, gerek.

Bu nedenle, yine yeniden TİP!

***

Olmaz mı?

Ee o öyleyse,

Nietzsche'nin önerdiği gibi,

kaderini sevmeli insan!..