Nerede yaşıyorsak, oradaki gelişmelere, ihtiyaçlara ve gerekliliklere ilişkin bir sözümüz olmalı. Düşüncelerimizi dillendirip sözümüzü herkes gibi söylemeliyiz ki, belirli bir tartışma zemini oluşsun ve halk için en iyi uygulama neyse o proje olgunlaştırılsın.
Çağdaş toplumsal yaşamın kurgulanması böyle bir düzlemde olur…
Ama, neredeeeee ?
Yaşadığınız kent için önemli olan çok sayıda proje önce kısıtlı bir biçimde yerel medya eliyle tartıştırılır gibi yapılıyor, ardından yandaş kamuoyunun baskısı o medya kuruluşları üzerinde etki oluşturuluyor ve birileri için rant ifade eden gerekli ya da gereksiz çok sayıda proje, toplamda benimsenmiş gibi hayata geçiriliyor.
AKP’nin ülke geneli ve yerelliklerde yaptığı uygulama bu…
Peki, bizlerin, kentlerde yaşayanların sözü olmamalı mı ?
Bu dayatmaları sessizce mi izlemeliyiz ?
Elbette ki hayır, elbette ki sözümüz olmalı ve bu sözleri yüksek sesle dillendirip, halk tarafından tartışılmasını sağlamalıyız. Bu yolla da, bizi etkileyecek projelere pozitif katkı sunmalıyız ya da o projenin uygulanmasını ‘’halk yararı yoktur’’ kanısını yaygınlaştıran biçimde engellemeliyiz.
Mesela, birkaç gün önce yerel gazetelere servis edilerek kentte kamuoyu oluşturulması istenen ‘’sağlık kampüsü’’ meselesi çok can alıcı konuların başında geliyor.
İzmit Cephanelik mevkiinde Kocaeli Entegre Sağlık Kampüsü yapılması planlanmış bile. Bu kampus için, danışmanlık hizmeti alınması amacıyla şartname de oluşturulmuş.
Sağlık Bakanlığı’nın, kampüsün yapım işleri ile ürün ve hizmetlerin temin edilmesi işine ilişkin izleme ve değerlendirme danışmanlık hizmeti satın alınması kararı Resmi Gazete’de yayımlandı. Buna göre 14 Ekim günü, Ankara’da danışmanlık hizmeti alım ihalesi yapılacak.
İyi de, bu kararın içeriği ne acaba ?
Şartnameye göre, ilk yatırım maliyeti asgari 80 milyon TL. İhaleye girecek olanların son 5 yıllık ortalama cirolarının 3 milyon TL’den düşük, bankalarda kullanılmamış nakdi veya gayrinakdi kredisi ya da üzerinde kısıtlama bulunmayan mevduatı ise 5 milyon TL’den az olamayacak.
Yani, tam bir adrese teslim ihalesi gibi görünüyor...
Benzerlerinde olduğu gibi bu yatırımın uygun olup olmadığı, ihalesinin biçimi ve tamamlanmasıyla halka nasıl bir yarar sağlayacağı bu aşamaya gelmeden çok önce tartışılıp, ortak görüş oluşturulmalıydı. AKP, dayattığı yeni bir projeyi daha gözlerden ırak hayata geçiriyor.
Bugüne değin sözümüz olamadı…
********
Okulların durumu
Yeni eğitim ve öğretim yılı öncesinde, 4+4+4 sistemi gereği gerçekleştirilen okul düzenlemeleri konusunda da bir sözümüz olamadı, oysa her birimiz öğrenci sahibi veliyiz, doğal olarak da söz sahibi olmalıydık.
İlimizdeki bazı okulların ilk ve ortaokul olarak dönüştürülmesine yönelik belirsizlikler ve kargaşalar daha okullar açılmadan sıkıntıları da beraberinde getirdi. Günlerdir kulaktan kulağa dedikodu üretildi ve belirsizlikler halen sürüyor.
Hızırreis ve İnkılap İlkokulu’nun velileri, dedikodular üzerine huzursuzluk yaşadıkları için Valiliğe giderek yetkililerden açıklama ve çözüm bekledi. Ancak Vali ve Milli Eğitim Müdürü ile görüşemeyen boyun eğerek oradan ayrılmak zorunda kaldı.
Hızır Reis İlkokulu öğrencileri için sorun, eğitimin devamı için Ulugazi ilkokuluna bu yıl geçiş yapılacak olması. Bu, aslında bir duyum ama gerçeği açıklayan olmadığı için herkes huzursuz. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü yetkilileri bu konuda bir nabız yoklaması yaptı ama uygulamanın ne olacağı konusunda halen suskunlar.
İnkılap İlkokulu velileri de aynı sorunun mağduru. Okulun kapatılarak tamamen ortaokul olması ve 4 şubesinin Mehmetçik İlkokulu'na gönderilmesi, veli ve öğrencileri mağdur etti. Veliler, konutlarına yakın Gültepe İlkokulu yerine uzaktaki Mehmetçik İlkokulu’na kayıt yaptırmak zorunda kalmalarına isyan ediyor.
Her iki okulun velileri muhatap bulamıyor ve yanıt alamıyor. Gün geçtikçe daha da büyümesi beklenen sorun ise orta yerde duruyor.
Bu yüzden sesimiz gür çıkmalı ve mağduriyeti giderici önlem alınması sağlanmalı.
********
Hava ulaşımı
İzmit’in, kara ve deniz ulaşımı konusunda pek sorunu yok. Ama, hava ulaşımı konusundaki sorun gittikçe kriz halini alıyor ve bir türlü yeterli rant sağlayamadığı için çözülemiyor.
Bir havaalanımız var. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı bünyesindeki Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü’ne bağlı olan Cengiz Topel Havaalanı’nın ihalesi 1994 yılında yapıldı ve inşasına 1995’te başlandı. İnşaatı Mayıs 1999’da tamamlandı ve açılış planlaması yapılırken yaşanan 17 Ağustos 1999 depremi sonrasında terminal, apron ve pisti hasar gördü. Deprem sonrasında lojistik ve dağıtım hizmetleri için kullanıldı.
Havaalanı 2012 yılında büyük umutlarla sivil uçuşlara açıldı. İlk seferin Trabzon’a yapıldığı havaalanından son zamanlarda sadece Ankara’ya uçuluyordu. Diğer illere Ankara aktarmalı seyahat edilebiliyordu.
30 Mart yerel seçimlerinden 15 gün önce haftada 7’ye çıkarılan seferler, seçimden hemen sonra haftada 4’e düştü. 50 dakikalık yolculuğun bedeli ise 60 liraydı.
Büyük havaalanları kategorisindeki Cengiz Topel’den, 2012’de 1.178 iç hat, 3 dış hat uçuşu gerçekleştirildi. Bu uçuşlardan 62 bin 311 yolcu yararlandı ve 349 bin lira hizmet satış geliri elde edildi.
İşte, bu rakamlar havaalanının kar etmesine yetmedi.
Ama, ilgililerin beceriksizliği ve “Ben yaptım oldu” mantığı yüzünden hava yolu ulaşımında istenilen verim elde edilemedi. Uçuş yapan tek şirket Anadolujet ise bu faaliyetini 10 Eylül’de sonlandırdı.
Bu kadar katma değer yaratan bir kent, artık hava ulaşımı sağlanamayan bölgeler arasında yer alıyor.
********
Nereden çıktı bu festival
İzmit ve Kocaeli, AKP zihniyetinin yoktan var etmeye çalıştığı bölgesel altyapısı olmayan festival ve etkinlikleri gülümseyerek izliyor. Bu etkinliklerden biri de, İzmit Belediyesi’nin bu yıl ilk kez düzenleneceğini açıkladığı Üzüm Festivali.
İçeriği hakkında eleştirmeye bile gerek yok. Ama, İzmit Belediye Başkanı Nevzat Doğan’ın, bu sözde festival için yaptığı değerlendirmeler hakkında birkaç sözüm olacak.
Doğan, “İzmit’te 432 ton üzüm üretiliyor. 1 milyon lira gibi de toplamda gelir elde ediliyor. Biz bu festivalle üretimi arttırmayı hedefliyoruz. Bu rakamları beş katına çıkarabiliriz” demiş.
İyi de, nerede ve nasıl ?
Birinci derecede tarım arazisi olan toprakların uluslar arası sermayeye devasa sanayi kuruluşları inşa etmeleri için peşkeş çekilen kentin hangi yönünde bu yetiştiriciliği özendirip canlandıracak, onu söylemiyor, söyleyemiyor.
‘’Kentin bir değerini parlatmaya çalışıyoruz’’ demiş, üzerindeki demir tozlarıyla birlikte mi parlatacak, onu söylememiş.
‘’İzmit’in övüneceği bir değeri daha fazla hissettirmek istedik’’ diyor da, İzmit’in asıl değerlerini yaşatmaktan kaçındığını söylemiyor, söyleyemiyor.
‘’Amacımız, bir anlamda köylümüzün elindeki ürünlerini daha değerli kılmaktır” demiş. Üretimi artırmayı hedeflediklerini, Kocaeli Üniversitesi’ni de devreye sokarak üretimi gerçekleştireceklerini, teşvikler yapacaklarını, bu yolla da köylünün kalkınmasına yardımcı olacaklarını söylemiş.
İyi de, kentin doğusu ve batısında köylüyü verimli tarım arazilerini terk etmeye zorlayan AKP’nin makro ekonomik planları varken, bunu nasıl sağlayacak onu söylemiyor, söyleyemiyor.
Halen, ‘’Kocaeli coğrafyası içerisinde yüzde 20’lik bir tarım alanımız var. Köylü için toprağın üretim cazibesinin azalması, o bölgelerin bir kısmının da imara açılmasına yol açtı. Ama mümkün olduğu kadar, tarım alanlarını başka kullanımlara açmamak gerekiyor. Vatandaşı da kendi arsalarını satmaması için teşvikler uygulayacağız. Üzerimize düşen tüm yardımı çiftçilerimize yaparak, tarım alanlarının bozulmamasını sağlayacağız” diyebiliyor.
Yakın zamanda, birinci derecede tarım arazisini uluslar arası sermaye devi POSCO grubuna devretmek için her yolu deneyen AKP zihniyetinin bu göz boyama hamlesine ‘’nerden çıktı bu festival’’ sorusunu yöneltmekten daha doğal ne olabilir.
Kentsel yaşam konusundaki duyarlılıklar elbette çok önemlidir. Bizlerin de, yukarıda değindiğim konular üzerine sözü olmalı…
Diyebilmeliyiz ki;
‘Sağlık kampüsü’, sağlık hizmetlerinin her geçen gün daha fazla piyasacı anlayışın tekeline terk edildiği bir dönemde, rant yaratan projedir. Halk yararına değildir…
Okullarda, eğitim-öğretim dönemi öncesi yapılan değişiklikler, eğitim sistemi içerisinde yeni bir dayatmadır, halk yararı yoktur, mağduriyeti artırıcıdır…
Kent halkı, çağdaşlığın ölçütü sayılan ve bir yerden başka bir yere giderken süreyi kısaltan hava ulaşımından mutlaka ve yeniden yararlanabilmelidir…
Ve festival, ‘’biz de bir festival icad ettik’’ demek için festival yapılmaz. Üzüm üreticiliği bu bölgenin işi değil, daha öncelikli tarım ürünleri ve diğer meyvelerin yetiştiriciliği varken, Üzüm Festivali fantastik kalır. Halk yararı yoktur…
Varın, gerisini siz düşünüp kararınızı verin…