Yaşadığımız hayatın söz sahibi dinamiği biziz. Ama, yaşadığımız yer ve dönemin sahibi açısından bakıldığında dinamikler birden fazla, hatta onlarca olabilmektedir.
Bir kentin ve nüfusunun yaşamını belirleyen dinamiklerin başında yerel yönetimler gelir. Doğal olarak siyasi yapılar, ekonomik kurumlar, meslek odaları ve demokratik kitle örgütleri de söz sahibi dinamikler olarak sıralanabilir.
Bu kent açısından bakıldığında da, söz sahibi dinamikler, ülkedeki siyasi dalgalanmaya eşit biçimde yer değiştirir. Ama her dönem söz sahibi olabilen dinamiklerden biri aydınların ve entelektüellerin örgütlü olduğu Kocaeli Yüksek Öğrenim Derneği (KYÖD); diğeri de sanayicilerin örgütlendiği Kocaeli Sanayi Odası (KSO) olarak gözükmektedir.
Önce KYÖD’ün nasıl bir dinamik olduğuna bakalım…
1946’da kurulan dernek, bu sezon 69. Çalışma sezonunu açılışında da söz sahibi olan bir dinamik görüntüsü verdi. Kendi bünyesindeki kurullarında görev yapanlar, üyelerinin bir bölümü, kentin siyasi, ekonomik ve diğer sivil gruplarını temsil edenler, yanlarındaydı.
Bir tek, AKP temsiliyeti söz konusu değildi ki, o da şaşırtmadı…
Taşıdığı sorumluluk ve KYÖD’ün aydınlanmacı, cymhuriyet değerlerine sahip çıkan misyonunun farkındalığı tartışılmayacak olan dönem başkanı, “Gönül isterdi ki, 70. yılın arifesinde KYÖD’ün projelerini konuşalım. Bunlar yerine kaygılarımızı, cumhuriyet değerlerinin yok edilme çabalarını, darbe girişimlerini konuştuğumuz bir dönemden geçiyoruz. Her şeye rağmen demokrasinin kurumsallaşması, geliştirilmesi ve yaşadığımız kentin yaşam koşullarının geliştirilmesine dair sorumlulukla çalışmalıyız” diyerek, yerelde ve genelde yaşanan kaotik ortama işaret ediyordu.
“Ne yandaşız ne de muhalifiz” sözleriyle de değişik bir perspektifin altını çizen KYÖD Başkanı, dönemsel değil her koşulda etkin ve söz sahibi bir dinamik olma niyetlerini ortaya koyuyordu.
Bu durum, kent açısından çok önemli çünkü AKP’nin ve kadrolarının kuşattığı kentte nefes alacak alanları açması gereken kurumlar olması çok önemli.
Aydınlar ve entelektüel üyeler topluluğu olan KYÖD, genelde emek eksenli politikalara verdiği destek ve demokrasi mücadelesine sunduğu katkılarla anılan bir kurum. O nedenle de, söz sahibi dinamikler arasındaki yerini koruması çok önemli.
Bir başka söz sahibi dinamik de, sermaye grubunun temsilcisi KSO’dur. Biz, benimsesek de benimsemesek de gerçek budur.
Üstelik bir üretim merkezine de sahiptir. Hem de, engelliler üretim merkezi. Engellileri topluma kazandırmak, onlara istihdam alanı oluşturmak için 2006 yılında kurulan Bizimköy Engelliler Üretim Merkezi'nde çalışan 70 engellinin ürettiği konfeksiyon ürünleriyle 50 ülkeye ihracat gerçekleştiriliyor.
Yani, fonksiyonel olarak sermayenin temsilcisi bir kurumdur ama sosyal projeler ölçekli sorumluluklarda da öne çıkan bir meslek odasıdır.
İşte bu durumu da, KSO’yu, kentte söz sahibi dinamik haline getiriyor.
Peki, hal böyleyken, bu kentin sosyalist dinamikleri, emekten yana tavır koymaktan çekinmeyen sosyal ve siyasal başka dinamikleri yok mu derseniz ?
Elbette var, ama henüz yeterince kabuğunu kıramamış dinamikler.
Mesela, binlerce Alevi yurttaşın yaşadığı bu kentte, Alevi demokratik kitle örgütleri, öngörüldüğü kadar söz sahibi dinamik olamıyorlar.
Yüzbinlerce işçinin aileleriyle birlikte yaşadığı bu kentte, ne yazık ki işçilerin üye oldukları ekonomik-demokratik mücadele örgütleri olan sendikalar da söz sahibi dinamik olmanın çok uzağındalar.
Uzun dönem, esnaf ve tüccarın temsilcisi olarak varlığını hissettiren, bilimsel ve gerekli çalışmalarını aksatmadan kentte söz sahibi olan dinamiklerden birisi de en eski haliyle İzmit Ticaret ve Sanayi Odası idi. Bu oda 1993 ikiye ayrılınca yoluna İzmit Ticaret Odası olarak devam eden meslek kuruluşu da, geleneği devam ettirerek söz sahibi dinamikler sıralamasında ilklerde yer almayı başarmıştı. Ancak, isim ve kapsama alanı değişikliği sonrası Kocaeli Ticaret Odası (KOTO) olarak anılan bu kurum, özellikle FETÖ/PDY operasyonları kapsamında gözaltına alınıp tutuklanan başkanı Murat Özdağ’ın ardından, meclisinde ve yönetiminde adeta düşman kardeşler mücadelesinin yürütüldüğü bir görüntüye sahip oldu.
Şimdilerde bu görüntüden sıyrılmak için çok çaba sarf ediyorlar ama kimin kiminle ittifak yaptığı pek belli olmadığı için, her gün doğuşunda odaya farklı bir yaklaşımla bakılabiliyor.
Yılların etkin ve söz sahibi bir dinamik, yine kendi üyelerinin beceriksizliği dolayısıyla adeta dinamik olmaktan çıkıyor.
Yukarıda da söylemeye çalıştığım üzere, AKP’nin 14 yıldır ülke geneline ve kentlere yaydığı ekonomik, sosyal ve politik iklim dolayısıyla gelişim olmasa da değişim ve dönüşümün etkisiyle, söz sahibi odak noktalarında ve dinamiklerinde de ciddi anlamda erozyon yaşanıyor.
Buradan çıkış yok mu?
Elbette var, ama herkesin kendi gücünü görmesi ve reel siyaset üzerinden örgütlenip gerçekliği olan işlere imza atabilmesi için, temel örnek seçtiğim KYÖD ve KSO benzeri programlarla görünür hale gelebilmesi lazım.
Aksi halde, söz sahibi dinamik gibi görünülse bile aslında çok dar bir kitleye bile etki edemeyen sözde dinamikler oluşmuş hale gelecek.