Sistem-yapı-özne ve sosyalist politika II

Geçen yazımızla kısa bir giriş yaptık. Belirlenme kademelerini belirttik. Sosyalist politikanın son on yıllarda yaşadığı kan kaybının önemli bir nedeni olarak da, "tepkisellik" olduğunu iddia ettik. Yazının sonuna doğru da, esas yaşamsal soruna, Marks ve Lenin'in "neo" biçimlerinin geliştirilmesi sorununa değindik. Bunun için de, Marks ve Lenin'in "düşünme biçiminin, ürettikleri somut çözüm ve politikaların önünde olduğunu yazdık.

Şimdi biraz daha açarak ilerleyelim:

Marks (Engels) ve Lenin düşünüp yazarken önce, "çatışmaya" bakıyorlar. Sonra, bu çatışmanın "çelişkiyle" ilgili olup olmadığına. Sonra da, bu çelişkinin "diyalektik" olup olmadığına.

Marks (Engels) ve Lenin, bu "diyalektik çelişkinin" tarihsel, toplumsal olup olmadığına, diğer deyişle, bütünsel olup olmadığına bakıyorlar.

Marks (Engels) ve Lenin, "diyalektik çelişkinin" önce "sistem", sonra "yapılar" düzeyinde nasıl yaşandığını tespit edip, öznel müdahale olanaklarına yoğunlaşıyorlar.

Marks (Engels) ve Lenin, çelişkiye bakarken, aynı zamanda çelişkinin çözümüne de baktıklarından, çelişkiye bakışlarında olumlu bir yaklaşım bulunuyor. Çelişki yapısal düzeyde kendiliğinden ya da özneler düzeyinde müdahale ile çözülebiliyor. Yapıların kendiliğinden çözülmesi, öznel müdahale gereğini azaltıyor.

Marks (Engels) ve Lenin, kapitalizmin yarattığı gelişmelere bakarken, sadece diyalektik çelişkiyi değil, bu çelişkinin sosyalizm için ne anlama geldiğini düşünüyorlar. Sadece kapitalizmin eleştirisiyle sosyalizmin övgüsünü yapmıyor, kapitalizmin sosyalizmin alt-yapısını, koşullarını nasıl yarattığına, ya da o yapı ve tarih kapsamında yaratıp yaratmadığına da bakıyorlar.

İlgi ve çalışma alanlarını da hep sosyalizm ilişkisi belirliyor. Lenin, sosyalizmi ve sosyalist devrimi ilgilendirmese, ne ulusal sorunla, ne emperyalizmle, ne de bilinç sorunuyla o denli ilgilenirdi. Esas sorun ve paradigma sosyalist devrimdir ve bu devrimi önceden bu güne bakarak anlamaya çalışmak esastır.

Şimdi bazı örnekler:

Kapitalistlerin sosyalistlere yaptığı eleştirilere Marx ve Engels'in verdiği yanıtlarda özel bir düşünme biçimi vardır. Sosyalistler mülkiyete mi karşı, özel mülkiyeti kaldırmaya mı çalışıyorlar? Evet ama, bunu sosyalistlerden önce kapitalizm zaten yapıyor! Yığınların özel mülkü yok, kapitalizm zaten mülksüzleştiriyor!

Bir diğer Marks-Engels örneği: Sosyalistler aile kurumuna karşı! Evet, ama aileyi kapitalizm sosyalizmden önce kaldırmıyor mu?


 

Düşünme biçimiyle ilgili olukça yararlı bir örnek de Lenin'den: Sermaye merkezileşme ve yoğunlaşma dinamiklerine sahiptir. İşte bu iyi bir gelişme! Çünkü Lenin, sosyalist ekonominin örgütlenmesi için bu merkezileşmeyi, yoğunlaşmayı olumlu gözle görmenin yanında, zorunlu olarak da görüyor.

Şimdi de son on yıllara gelelim ve Marks, Engels ve Lenin biçiminde ve düzeyinde bir "düşünme biçimine" sahip olunamamasının sonuçlarına bakalım:

Küreselleşme!

Gösterilen "ulusal" tepkiler oldu. İyi de, sosyalizmin "küresel" altyapısı da kurulmuyor muydu? Kapitalist neo-liberal ekonomik küreselleşmeye karşı "sosyalist küreselleşme" düşüncesi neden geliştirilmesin!

Sendikal harekette gerileme! Sanayi sektöründen hizmetler ve mali sektörlere kayış!

Mavi yakalıların azalışı, bedensel emekten entelektüel emeğe geçiş, post-fordist üretim örgütlenmesine geçiş, sosyalizm için neden düşünülmesin? Proletarya kendisini ortadan kaldırmak isteyen bir sınıf değil miydi? Bedensel iş yükünün azalması sosyalizmin hedeflerinden değil mi?

İşsizlik oranlarında artış ve yapısal ve kronik işsizliğin artışı!

Ne güzel! İş saatleri artık sekiz saat olamaz! Sosyalizm herkes çalışsın az çalışsın, özgür zaman artsın değil mi?

Politik İslamın yükselişi ve iktidara gelişi! Evet ama, İslam politika, ideoloji ve devlet olduğunda, kendini bitirmez mi? Politik İslam'ın ardından "de-politik İslam" gelişmez mi?

Kemalizmin bitişi! İyi de bu, burjuva devriminin tarihsel olarak da bitişi değil mi? Bu bitişin son darbelerini neo-liberalizm ve politik İslam yaptı ve yapıyor diye, Kemalizme sahip çıkmak sosyalistlik mi oluyor? Gericilere karşı Kemalistlerle ittifak yapılabilir. Ancak, ittifak, sahip çıkmak, savunmak, kısmen de olsa bile "benimsemek" anlamına gelmemelidir. Başkalarıyla ittifak başka, başkalarının devrimine sahip çıkmak başkadır.

Marks (Engels) ve Lenin, çelişkileri görüp formüle etiklerinde, mutlaka kapitalizmden sosyalizme geçişi düşünüyorlardı. Onlardan sonra sosyalist bir çizgi, bu çelişkilerle birlikte yaşama, bu çelişkileri yumuşatma, bu çelişkilere uyum sağlama tercihinde bulunmuştur. Bir başka grup, çelişkilerin devrimci çözümünü sosyalist politikanın hedefi olarak görüp, haliyle sosyalist devrim politikasına yoğunlaşmışlardır.

Bizde hakim olan çizgiyse, eski devrimin (burjuva) kazanımlarını korumaya çalışarak sosyalist politika yapmaya çalışmak diye özetlenebilir. Temel düşünme ve eylem biçimi ise, zorunlu olarak "savunmacı" ve "tepkisel" oldu. Bir sosyalist hareketin mevcut olanlar içinde bu kadar çok şeyi "savunmaya" çalışması, tarihinin büyük kısmını bu amaçla harcamış olması ve hala harcamaya devam etmesi, kendisi olmasına izin veremez. Bir sosyalist hareket, kapitalizmle ilişkisini sadece "eleştiri" ve "tepki" düzeyinde kurarsa, kapitalizmden geçişin dinamiklerini anlayamayacağı için, gerekli "öznel" müdahalede de bulunamaz.

Küreselleşme mi? Durduramayız! Bunun sosyalist biçimini, sosyalizmle ilişkisini düşünmeliyiz. Küreselleşmenin neo-liberal biçimine karşı çıkmak başka, kendisine karşı çıkmak başkadır. Hatta, neo-liberal düzeyde bile olsa, sosyalist mücadeleyi küreselleştirmek de, fena fikir, fena çıkış sayılmamalıdır.

Kemalizm bitti mi? Evet, bir araya gelip bitirdiler! Bitsin de! Sosyalist bir cumhuriyet kurmak isteyenler kendi sosyalist politikalarını Kemalizm'den ve Kemalizmin "kazanımları" dışında düşünemezler mi? Onlar bir laikleşme politikası benimsediler. Bizim görevimiz bu politikanın kendi sorunlarıyla mı sınırlı kalacak?

Sendikal hareket bitti! Evet, emeğin örgütlenmesi, hak mücadelesi demek başka ortam, kurum ve araçları gerektiriyor. Hem bu arada, sosyalistlerin sendikalizmle sorunları zaten vardı, hepten unuttuk mu?

Sistem-yapı-özne seviyelerinde sosyalist politika üzerine yazmaya devam edeceğiz.