Şiddetin sosyolojik inşası üzerine başka türlü bir hikâye

Dışarısı. Hayat. Gelgitler. Karmaşa. Bedeli ağır ödenen özgürlük. Mücadele. Kavga. Örgütlü kötülük. Bitmeyen iyilik arayışı. Bazen bir insanda, tek bir kişide toplaşan ütopya...

Metin Turan’la geç tanıştık. Eksiklik bendedir.

Üç yıl kadar önce, 2019 Ümit Kaftancıoğlu Öykü Ödülleri töreninde tanışmıştık aslında kendisiyle. Ben izleyici koltuğundaydım, “Öbürkü” adlı öyküsü birinciliğe değer görülen Metin Turan’sa mahpusluğunun on sekizinci yılında. Ödülü Turan adına bir yakını almıştı.

Son zamanlarda içeriden gelen edebiyat dosyaları ve hasta tutsakların ölüm haberlerinden anlıyoruz ki içeride yirmi yılı devirmiş, bazısı otuz yılı geçmiş çok sayıda tutsak var. Turan da onlardan biri.

2000 yılında siyasi nedenlerle tutuklanan ve “Hayata Dönüş” operasyonunda görme yetisini büyük ölçüde yitiren Turan, içeride inatla dışardaki hayatla olan bağını sürdürmeye devam etmiş. Çocuklar (Keşfetmenin Güzelliği) ve büyükler için öyküler (Siyah Gökkuşağı, Ama Bir Gün Bir Şey Olur) kaleme almış ve bir roman (Her İnsan Bir Zamandır) yayımlamış.

Yeniden tanışmamıza vesile olan Başka Türlüsü adlı uzun öyküsü Turan’ın yayınlanan beşinci kitabı.(1)

Başka Türlüsü’nde öykünün başkişisi Miray’ın yaz dediğini yazmış Turan. O, nefes nefese anlatmış, Turan soluğu kesilerek yazmış.

Hikâyemiz, başına neyin geldiğinin ipuçlarını veren bir sayıklama hali içinde, kendine dışarıdan bakan bir kadının anlatımıyla başlıyor. Kendi kanında boğulmak üzere. Ne olduğunu anlamaya, olup biteni anlamlandırmaya çalışıyor. “Pes etme” diye havlayan köpeğin çağrısına uyarak hayata tutunuyor. Hayatla arasında duran o kalın, ışıksız camı yumruklayarak sarsıyor. “Beni kim, neden öldürmek istesin?” sorusuyla birlikte -aile, okul, eş, mahalle baskısı-  olarak seçikleşen bukağıları koparıp atmak için verdiği mücadeleyi aşama aşama hatırlıyor.

Bu hatırlama girdabı içinde geriye dönüşlü kesitler üzerinden ilerleyen hikâye, Yozgat Boğazlıyan’da bir süre konakladıktan sonra İstanbul’un değişik semtlerindeki ikâmetini takiben Ayazağa’da son buluyor.

Metin Turan’ın  uzun öyküsünün esin kaynağı Eddie Green’in(2) “A Good Man Is Hard To Find” adlı şarkısı.(3)

Başka Türlüsü, “Yeniden başlama cesareti gösteren kadınlara” ithaf edilmiş. Sarsıcı.

Kitabı hiç ara vermeden tek bir seferde okudum. Bitirdikten sonra soluklanmak için sosyal medyaya çekildiğimde karşıma çıkan ilk haberin başlığı şöyleydi: “Beylikdüzü’nde kadına şiddet: ‘Başında erkek yok, seni muhatap almıyorum!’”

Güzelyurt Mahallesi’nde büfe açmak isteyen kadına kira kontratına ek olarak taahhütname imzalatmak isteyen dükkan sahibi, bu talebinin kabul edilmemesi üzerine “Başında bir erkek yok, seni muhatap almıyorum. Bir erkeği muhatap alırım” dedikten sonra “Sen zaten Kürt Kürt düşünüyorsun, sen teröristsin zaten” gibi ırkçı söylemlerde bulunmuş, ardından da Şükran A. adlı kadına saldırmıştı.

Sosyal medyada dolaşmaya devam ederken ikinci haber bir feryat biçiminde önüme düştü. Darp edilme görüntülerini paylaşan bir kadın kişisel hesabının altına şunları yazmıştı:

“Dün boşanmak üzere olduğum eşim tarafından çocuğumun gözü önünde darp edildim ve ilk kez değil defalarca şikayet ettim. Elini kolunu sallayarak gitti. Ben öldükten sonra mı gelecek adalet!”

Başka Türlüsü kitabına eklenen “sonsöz”de, Metin Turan’ın “mektup arkadaşı”, ODTÜ Sosyoloji Bölümü öğretim görevlisi Besim Can Zırh’ın “şiddetin sosyolojik inşası” olarak nitelediği durum, okuduklarımın etkisi henüz geçmemişken somut iki olay olarak karşıma çıkmıştı. Besim Can’ın öyküyü değerlendirirken; “hayatın genişlediği alanlarda karşımıza dikilen” -özellikle kadınlara yönelik- “çizilmiş olan sınırlardan daha ileri gidilmemesi gerektiğini söyleyen korkuluklar” olarak nitelediği saptama, iki ayrı haber nezdinde somut bir gerçeklik olarak ete kemiğe bürünmüştü.

Birinci olayda şiddete kaynaklık eden erkek egemen ideoloji, en pespayesinden ırkçı şovenist bir söylemle harman olmuş biçimde kendisini ortaya koyarken ikinci olayda doğrudan “sahiplik hakkı”yla sahne almıştı. Her ikisi de sosyal-kültürel bir olguydu ve her ikisiyle yarın öbür gün tekrar karşılaşmak pekala mümkündü. Peki o zaman benzer bir hadiseyi, yani, gündelik şiddet sıradanlığından “olağan kesitleri”, anlatısına taşıyan Metin Turan’ın öyküsünü etkileyici kılan neydi? Hiç kuşkusuz ki edebiyat! İyi edebiyatın gücü!

Metin Turan, “biz zaten bunu biliyoruz, tanıdık bir hikâye” diye başladığımız bir anlatıyı, adım adım, ilmik ilmik ören bir merak halesi içinde bizi taraf olmaya, içselleştirmeye zorlayan “başka türlü” bir hikâye haline getirmeyi başarmış. Şaşırtıcı mı? Yazarın yirmi bir yıldır hapishanede ikâmete mecbur edildiği bilgisinden yola çıkarsak belki. Ancak tam bu noktada Nâzım Hikmet’i anarsak eğer Metin Turan’ın dışarıdaki hayatla, o hayatın yaygın bir kesitini oluşturan kadına yönelik şiddetle, o şiddetin sosyolojik olarak nasıl örgütlendiğiyle ilgili olarak öyküyü kurgulaması şaşırtıcı gelmeyebilir.

Ne demişti Usta, “Yaşamaya Dair” adlı şiirinde:

“Diyelim ki hapisteyiz,

yaşımız da elliye yakın,

daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.

Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,

insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgârıyla

                                                               yani, duvarın ardındaki dışarıyla.”

Dışarısı. Hayat. Gelgitler. Karmaşa. Bedeli ağır ödenen özgürlük. Mücadele. Kavga. Örgütlü kötülük. Bitmeyen iyilik arayışı. Bazen bir insanda, tek bir kişide toplaşan ütopya...

A good man is hard to find...

İyi adam/insan bulmak zor mu?

Metin Turan, bu sorunun yanıtını hikâyenin sonunda veriyor, bıçak yaralarının kesintiye uğrattığı masa yeniden kuruluyor; anlatı, Cesar Pavese’nin sözleriyle tamamlanıyor:

Yaşamak güzel; çünkü yaşamak başlamaktır; her zaman, her an.


DİPNOTLAR:

(1)Metin Turan, Başka Türlüsü, Favori Yayınları, 2021.

(2)Eddie Green: 1896 ABD Baltimore doğumlu, Afrikalı-Amerikalı söz yazarı, besteci, caz piyanisti, oyuncu, yönetmen. Mücadele içinde geçen bir hayat yaşadı. Şarkıları sonraki blues ve caz sanatçı kuşaklarına esin vermiş olan Green’in “A Good Man Is Hard to Find” (İyi İnsan Bulmak Zor) adlı şarkısı, Aralık 1918'de yayımlanışından itibaren geniş dinleyici kitlelerine ulaşarak aralarında Sophie Tucker, Bessie Smith, Louis Prima ve Frank Sinatra’nın da bulunduğu 150'den fazla sanatçı tarafından yorumlandı. Green, 19 Eylül 1950'de Los Angeles, California'da 54 yaşında yaşama veda etti.

(3)“A Good Man Is Hard To Find”: Şarkının sözlerinin Türkçesi şöyledir: İyi Adam Bulmak Zor // Kalbim keder dolu ve yapayalnızım / Erkeğim bana kötü davranıyor / Pişmanım doğduğum güne / Ve karşılaştığıma bu adamla // Bugün daha da az neşem / Kalbim kırık, diyorum ki bu yüzden / Tanrım, iyi adam bulmak zor / Hep başka türlü biridir bulduğun // Tam dostun olduğunu düşündüğün an / Bakarsın ve yaşlı bir kızla eğlendiğini görürsün onun / O zaman çılgına dönersin, büyük bir arzuyla / Mezarında görmek istersin onu // Yani erkeğin iyiyse eğer şudur tavsiyem: / Sabah kucakla onu, gece öp / Bol bol sevgi ver ona; iyi davran iyi adamına // Ah, iyi adam bulmak öyle zor ki / Hep o eski yontulmamış kaba türü düşer bize / Tam dostun olduğunu düşündüğün an / Seversin ve yaşlı bir kızın peşinde görürsün onu // O zaman çılgına dönersin, büyük bir arzuyla / Mezarında gebermiş yatarken görmek istersin onu // Yani erkeğin iyiyse eğer şudur tavsiyem: / Sabah kucakla onu, gece öp / Bol bol sevgi ver ona madam,  iyi davran adamına. (Çeviri: Emirhan Oğuz)