Bir yerden bir yere ulaşabilmek için saatler harcamayan,
tehdit olarak ellerinden otobüs seferleri alınmayan,
toplu taşımayla belirli bir saatten sonra hareket edemeceği için evinde oturması salık verilmeyen,
önüne mega proje diye alelacele sunulan ulaşım alternatifinden dolayı bir yerden bir yere taşınırken can güvenliğinden yoksun olmadığımız,
rant projelerini değil halkın yaşamını kolaylaştıran,
dahası ömrümüzün yarısını geçirdiğimiz ulaşım istasyonlarında, metrolarda birbirimize sarıldık ya da sevdiğimizi dudağından öptük diye uyarılmadığımız ve dövülmediğimiz insanca bir ulaşım ve kent talebiyle bedenlerimiz yan yana Ankara’da. Kalbimiz, aklımız ise Kadıköy’de, Validebağ’da ve Yırca’da. Kısacası yaşamın ve insanın savunulduğu, öne çıkarıldığı her yerde.
Adı: Ankara Ulaşım Dayanışması.
Dayanışma amacımızı “hızlı, güvenli, ucuz, 24 saat, engelsiz, çevre dostu, insan odaklı ve çağdaş bir ulaşım sistemi” olarak özetlemek mümkün, arkadaşlarımla henüz konuşmadım ama ben buradan “sevgi ve halk düşmanı olmayan” maddesi eklemeyi öneriyorum!
Ankara Ulaşım Dayanışması’nın kuruluşunu ve hedeflerini kamuoyu ile paylaştığı basın açıklamasının hemen ertesi günü Ulaştırma Bakanı Elvan’ın gazetelerde boy göstermesi tesadüf değil. Bakanın Ankara’nın 3. havalimanına 1.5 saatte bağlanacağı yeni hızlı tren projesini açıklaması, İstanbul’un trafik sorununun çözümüne yönelik aralık ayının sonunda gerçekleşecek, sır gibi saklanan iki mega projeden bahsetmesi ve ulaştırma yatırımlarına ağaç kriteri gibi başlıkların eklenmesiyle gündemler tamam oluyor. Yani nerede bir kent suçu projesine, bir yağmaya, bir ağaç kıyımına, bir haksızlığa karşı direniş varsa, nerede insanlar yan yana gelmişse yandaş medya da devreye giriyor, görevini yapıyor. Sanırım en tipik örneğini Gezi Direnişi günlerimiz ve penguen belgeselleri oluşturuyor. Şu an düzenin en güçlü yöntemlerinden birisi medya üzerindeki kurgular ve yasaklarla kendini gösteriyor. Yürütmesi durdurulan veya iptal edilen mega projelerin tam da mahkeme karar dönemlerinde yoğun reklamlarla gündeme sokulması arasında bir korelasyon olduğunu örneklerle açıklayan bir çalışma bile var. Öte yandan yine geçtiğimiz günlerde 17 ve 25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmalarıyla ilgili haberlere getirilen yayın yasağını hatırlayalım.
Bizlerin yasak tanımayan medyası, sokak sanatı, sokaklara taşan şiirleri, ülkenin dört bir yanına üretim yapmış afiş atölyeleri geçmişimiz var. Orantısız zekamız, yaratıcılığımız ve yöntemlerimiz var. Kendi sözümüzü ve eylemimizi kendi yöntemlerimizle görünür kılmaya bu saatten sonra her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
Talebimiz: “Sevgi ve halk düşmanı olmayan” bir ulaşım sistemi ve kent. Az mı?