Sempatik Hırvatistan'ın Dünya Kupası

Final maçında Fransa’ya 4-2 yenilen ve dünya ikincisi olan Hırvatistan’ın Dünya Kupası’nda elde ettiği başarının yarattığı sempati malûm. Fakat Hırvatistan’daki kutlamaların açık bir neo-faşist ayine dönüşmesiyle, bu sempati yerini antipatiye bıraktı.

Aslında Hırvatistan’da futbol ve faşizmin ilişkisi sır değil. İkinci Dünya Savaşı’ndaki Nazi kukla devleti Ustaşe’nin ve Yugoslavya’dan bağımsızlığını ilan eden Hırvatistan’ın futbolu çok iyi istismar ettiği biliniyor. Sosyalist Yugoslavya’da kukla Nazi rejimiyle işbirliği içinde olan, özellikle Bosna’daki Hırvat futbol kulüplerinin sosyalist Yugoslavya döneminde yasaklandığı ve kapatıldığı bilinir. Bu kulüpler Yugoslavya dağıldıktan sonra yeniden açılmıştır.

Yugoslavya’nın dağılmasında futbolun oynadığı rol önemlidir. (1) Hatta Yugoslav iç savaşının başlangıç tarihi 13 Mayıs 1990’daki olaylı Dinamo Zagreb – Kızılyıldız maçı olarak kabul edilir. Yugoslavya’nın dağılması sürecinde, futbolun Hırvat ulusal kimliğinin inşasında oynadığı rol ise apayrı bir yere sahiptir. Hırvatistan’ın tanınmasının en önemli kilometre taşlarından birisi Hırvatistan ve ABD arasında oynanan ulusal futbol maçıdır.

Hırvatistan’da futbol ve faşizmin bu kadar sıkı fıkı bir ilişkiye sahip olmasına rağmen 4 milyondan biraz fazla bir nüfusa sahip olan bu küçük ülkenin Dünya Kupası’ndaki başarısı birçok futbolseverin, özellikle de Dünya Kupası’nda futbol folklorunun peşinde koşan birçok futbolseverin ilgisini ve sempatisini topladı.

Bu arada bir parantez açarak, Yugo ekolüne teşne olan içimizdeki Yugoslavların Hırvatistan’a ayrı bir sempati duymuş olmasındaki çelişkiye de dikkat çekmek gerekiyor: Hırvatistan Yugoslavya’nın antitezidir!

Takımın Hırvatistan’a dönüşü tam bir karnavaldı. Takımı taşıyan üstü açık tur otobüsü havaalanından Zagreb merkeze tam beş saatte gelebildi. Adeta bütün ulus, takımı karşılamak için sokaklara dökülmüştü. Fakat asıl ismi Marko Perkoviç olan ama Balkanlar’da Thompson lakabıyla bilinen tescilli faşist şarkıcının kutlamalarda ön plana çıkmasıyla Hırvatistan ulusal takımının çirkin yüzü ortaya çıkmaya başladı.

Thompson başta Luka Modriç olmak üzere Hırvat futbolcular tarafından tur otobüsünün üzerindeki platforma davet edilmişti. Zagreb şehir merkezindeki kutlamalar Thompson’un söylediği ırkçı-faşist şarkılarla devam etti. (2)

Bir not daha ekleyip Thompson’un takma adını Yugoslav iç savaşında kullandığı makinalı tüfekten aldığını belirtelim.

Thompson’un oyuncularla birlikte kutlama etkinliklerinde yer alması sadece birkaç kafasız topçunun desteğiyle gerçekleşmedi. Aslen Bosna’nın Hırvat yoğunluklu Livno şehrinden olan teknik direktör Zlatko Daliç, Thompson’un kutlamalarda ön plana çıkmasına “çıktıysa çıktı, ne olmuş?” gibi bir tepki verdi. Hırvatistan futbol federasyonu ve hükumet ise sessiz kalmayı tercih etti.

Hırvatistan galibiyetiyle faşizm sadece Zagreb’de hortlamadı. Teknik direktör Zlatko Daliç memleketi Livno’ya gittiğinde Thompson da Daliç’e eşlik etti. Nüfusu 40 bini bulmayan Livno’da Daliç ve Thompson’u 50-60 bin kişi karşılamaya geldi ve Ustaşa sloganlarının atıldığı kutlamalarla savaştan bu yana kesintisiz bir siyasî krizle cebelleşen Bosna’nın kriz gündemine bir yenisi daha eklendi! (Bosna’da krizleri hep Bosnalı Sırplar’ın çıkardığı zannedilir ama Bosnalı Hırvat milliyetçileri de bu konuda tescillidir. Bu ayrı bir yazı konusu.)

Geçen sene Bosna-Hersek’te, Mostar’da Thompson’ın konseri Hırvat faşizminin gövde gösterisine dönüşmüş ve yaklaşık 8000 kişi İkinci Dünya Savaşı’nda Hırvat Ustaşa’nin “Za dom spremni” (anavatan için hazır) sloganını atmıştı. Thompson’ın konserleri hali hazırda Hollanda, Almanya, İsviçre ve Slovenya’da yasaklanmış durumda.

Zagreb merkezli solcu web portalı Novosti’de Tomislav Yakiç “Biraz Değişik bir hikaye” (3) başlıklı yazısında ilginç bir analoji yaparak Hırvatistan’daki neo-faşist atmosferin tehlikesine dikkat çekiyordu. Yakiç bir hikaye kurgulayıp kadın Alman şansölyesinin aynı Kolinda Grabar-Kitaroviç gibi Alman formasıyla hop aşağı hop yukarı Hırvatistan’ın bütün maçlarını takip ettiğini, maçtan sonra bütün futbolcuları tek tek öptüğünü, takım Berlin’e geldiğinde Sieg Heil sloganlarıyla ve neo-Nazi bir şarkıcı tarafından karşılandığını, üstelik bu neo-Nazi şarkıcının takımı taşıyan tur otobüsünün üstünde futbolcularla beraber neo-Nazi şarkılar söylediğini kurguladı. Kuşkusuz böyle bir durumda dünya ayağa kalkardı. Ama Adriyatik kıyısındaki bu sevimli ülkede bu yapılanlar göze batmadı.

Kuşkusuz davulun sesi uzaktan hoş geliyor. Hırvatistan’ın başarısının ülke çapında bir milliyetçi hezeyana dönüşmesinden rahatsız olanlar Hırvatlar da var ve bu rahatsızlığı dile getirenler baskı altında. Özellikle gazeteciler ciddi tehditler alıyor. Hırvat faşizmi ise görünmezlik zırhına güveniyor. İkinci Dünya Savaşı’nda Alman Naziler’i bile hayrete düşüren katliamlar, Yugoslav iç savaşında toplama kampları, Bosna köylerindeki Ustaşe katliamları… Bunların hepsi görmezden gelinmişti. Yine ona güveniyorlar.

Fakat konu futbol olunca biraz daha göz önünde oluyorsunuz. Hırvat ulusal takımının hemen hemen bütün oyuncuları yurtdışında oynuyor. Örneğin, Barcelona’da oynayan İvan Rakitiç Thompson’la olan samimi pozlarını Barcelona taraftarına nasıl açıklayacak, bilemiyoruz. Veya tüm dünyada anti-faşistlerin gözbebeği olan Barcelona takımı ve taraftarlarının böyle bir talebi olacak mı acaba?

Dünya gözünü kapatmış olabilir ama Hırvatistan’da sadece futbolun ırkçı-faşist yönünden değil, yolsuzluğa batmasından da ciddî anlamda rahatsızlık duyan bir kitle var. “Yugoslav Futbolu” bloğundaki “Hırvatistan: Bazılarının Millî Takımı” başlıklı yazıda çok güzel anlatılmış. (4) Ulusal takımı boykot eden, ulusal takımla aralarında duygusal bağ olmadığını belirten vatandaşlar var. Fakat dünya kupasının kutsal atmosferinde bunlar elbette görmezden gelinebiliyor.

Bu da alıştığımız bir şey. Küreselleşen, bilginin bu kadar çabuk yayılabildiği bir dünyada aklı başında zannettiğimiz kişi ve kurumların bile olayları ve olguları nasıl da akılsızca okuduğuna şahit olabiliyoruz. Maduro’nun RTE konusundaki aymazlığı ve KKE’nin Türkiye siyaseti ile ilgili akıl dışı duruşu ve bu konudaki aptalca inadı gibi örnekler var önümüzde.

Bu yüzden Yugoslavya’nın anti-tezi olan Hırvatistan’da ofsayta düşmemek içindir bu yazı.

1. Yugoslav iç savaşında futbolun oynadığı rol için: “Yugoslavya’da Futbol: Tribünlerden Siperlere”(http://yugoslavyayazilari.blogspot.com/2015/12/yugoslavyada-futbol-tribunlerden.html)

2. Kutlamalardan görüntüler için: https://www.youtube.com/watch?time_continue=32&v=yIKwZae2Fgo

3. Yazının Hırvatça orijinal sürümü için:https://www.portalnovosti.com/sasvim-neobicna-prica

4. Yazı için: https://yugoslavfutbolu.blogspot.com/2018/06/hrvatistan-bazlarnn-milli-takm.html

 

[email protected]

Özgür Dirim Özkan’ın İleri Portal’dan önce yayınlanan yazıları için:
http://yugoslavyayazilari.blogspot.com.tr/