Bugünlerde, kentlerin ve ülkenin gündemini işgal eden en ön emli madde yaklaşan 1 Kasım seçimleri.
Rusya’nın Suriye’ye müdahalesi, sonrasında Türkiye’nin ve NATO’nun takındığı tavır, mesaj trafiği ve geliştirilmek istenen ikili ilişkiler, savaş karşıtlığının örgütlenmesi ve AKP’nin dış politikasının beceriksizliğinin ülke kamuoyuna anlatrılması çabaları, seçim gündeminin gölgesinde kalıyor.
Ülkedeki bu durumu ve diğer gelişmeleri analiz edip değerlendirmelerini paylaşacak çok sayıda yazı bugünlerde size ulaşacak. Ben, o nedenle, konunun iller bazında seçim-huzur ikilemi ölçekli irdelemesini yapacağım. En azından, bulunduğum ildeki spesifik bir olayın seçim-huzur ikilemi için ne gibi bir veri tabanı oluşturduğunu görmenizi istedim.
Malum, seçim çalışmaları, propaganda düzeyinde aldı başını gidiyor. Özellikle TBMM’de grubu bulunan siyasi partiler açısından daha da önemli olduğu bilinen bu seçimler için AKP, CHP, MHP ve HDP hem ülke genelinde hem de yerelliklerde tüm olanaklarını seferber ediyor.
Mesele, AKP karşıtlığını örgütlemek, 13 yıllık tek parti hükümetleri döneminde yaşanan ekonomik ve demokratik kayıpların geri kazanımı için adım atma konusunda kararlı olanların, iktidar için yaşatılan savaş ortamına karşı çıkanların sesleri bu karambol içinde boğulmak isteniyor.
Ama, yağma yok. Hem illerde hem de ülke genelinde bu ses yükseliyor, seçime kadar da yükselecek. Bu nedenle, seçim birilerinin kabusu haline dönüşebilir. Çünkü, seçimde 7 Haziran benzeri bir tablo ortaya çıkması halinde kaos devam edecek ve belki de inisiyatif kullanma konusunda yaşanacak kargaşa, ülkeyi ve kentleri gerçek anlamda kargaşaya sokabilecek.
,Bu durumda huzurdan söz edilebilir mi ?
Elbette ki edilemez…
Bu noktada bilinmesi gereken önemli şeylerin başında, AKP’nin seçim sonrası için iller bazında farklı taktiklerle halkı sindirme politikası uygulama hazırlıklarıdır. Bunun için, merkezi yönetim temsilcileri, yerel yönetim temsilcileri ve AKP teşkilatları çok sayıda toplantı yapıp, 2 Kasım’da AKP aleyhine çıkacak tablo karşısında atılacak adımları netleştirmeye çalışıyor.
Hal böyleyken, AKP’nin mevcut oy potansiyelinin biraz daha aşayıya düşmesi sonrasında yaşanabilecek olası ısrarcı bir tutumuna karşı iller bazında ve ülke genelinde alınacak önlemleri şimdiden düşünmek, olası taktikleri netleştirme gereği vardır.
Yaşadığım kent açısından bu değerlendirmeyi yaparken, AKP karşıtlığı zemininde buluşanların, HAZİRAN’ın yarattığı sinerji ile yaşamı cehenneme çevirmeye çalışanlara izin vermeyeceğini rahatlıkla söyleyebilirim.
Bu anlamda, seçim sonrası huzurun sağlanması, daha sağlıklı ortamda yaşama talebini gerçekleştirmek yine yurtseverlerin, devrimcilerin, sosyalistlerin elindedir.
Çok önceleri söylemiştik, BU DAHA BAŞLANGIÇ, MÜCADELEYE DEVAM demiştik. İşte mücadele sürüyor, sürecek.
İllerde de kendi koruma alanlarını yaratan gerici zihniyet elbette yenilecek. Elbette halka zulmedenler kaybedecek. Kısaca, SARAY YENİLECEK, HALK KAZANACAK…
‘Huzurumuzu da kaçırdılar’
Son dönemde kent gündemine giren ve çok sayıda insanı rahatsız eden bir olay da, huzurla ilgili. Darıca ilçesindeki Gazeteciler Cemiyeti H. Memduh Kızılağaç Huzurevi'nin durumu ve üzerinden yürütülen tartışmalar huzur kaçırdı.
Gebze Teknik Üniversitesi (GTÜ); 1999 yılında yaşanan depremin ardından huzurevi binasının hasar gördüğü yönünde rapor düzenlemiş olmasına rağmen, huzurevi bugüne değin tahliye edilmemişti. Kocaeli Valiliği, rapora göre hasarlı durumda olan huzurevinde bulunan yaşlılar ve personelin geçici olarak başka bir yere tanışıp binanın yeniden yapılmasını talep ediyor.
Huzurevi Müdiresi Yıldız Özer de, GTÜ’ye ölçüm yapılması için başvuruda bulunduklarını, yapılan ölçümlere bağlı olan raporların açıklanmasını, ‘’Ramazan bayramı öncesi huzurevi sakinlerini daha fazla üzmeyelim’’ endişesiyle geç açıkladıklarını ifade ediyor.
O raporda, binanın çökme durumu olduğu ve can güvenliği taşımadığı bilgisi yer alıyor.
Bu rapor ve ifadeler gizlenmediğine göre, Gazeteciler Cemiyeti H. Memduh Kızılağaç Huzurevi'nde barınan gazeteci büyüklerimizin huzur içinde oldukları söylenebilir mi ?
Burada barınan büyüklerimizin kısa sürede
İzmit’teki Gündoğdu Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi'ne nakledilmesi önerildi ama bu öneriyi yerinde inceleyerek değerlendiren huzurevi sakinleri, tesisi beğenmedi. Bunun ardından, Gazeteciler Cemiyeti H. Memduh Kızılağaç Huzurevi'nin sakinlerinden 16’sı, rapor sonucunu da dikkate alarak huzurevinden ayrıldı ve endi olanaklarıyla barınabilecek başka yerlere taşındı. Halen hizmet alan 20 yaşlı insanın durumu ise belirsiz.
Yani, huzursuzluk had safhada…
Ne yapılabilir diye düşündüğümüzde,
Hizmet modeli biçiminde bir bina kiralanıp yaşlılar oraya taşınabilir. Bu ne kadar sağlıklı olur bilemiyorum. Ama, en azından mevcut huzurevi binasının yıkılıp yerine yeni bina yapılana kadar böyle idare edilebilir. Bina yenilendiğinde ise eski yerlerine dönebilirler.
İktidar ve güçlü yerel yönetimlerin görevlerinden biri de, burada barınan yaşlılarımızın yaşamsal ihtiyaçlarından olan barınmayı garanti altına alacak adımlar atmalarıdır.
Huzurevi ve sakinlerinin huzuru, seçimin gürültüsüne kurban gitmemelidir.