Trabzon’da yaşıyorsanız sakin geçen bir günün sonunda veya ertesinde sürpriz olaylara hazırlıklı olmalısınız. Yaşanan ilginç olaylar sizi şaşırtmamalı. Geçtiğimiz günlerde bir belediye başkanının bir iş yerini belediye zabıtalarıyla basıp ¨Trabzon’u yeniden Türk yurdu yapmasını¨ yaşadık.
Bu coğrafyadan ilginç haberler duymamak mümkün değil. Güldüklerin de olur, kızdıkların da. Gülmekle kızmak arasında kalırsın zaman zaman. Bu kez konu bir şapkanın etrafında şekillenmişti. Evet evet şaşırmayın! Bize göre masum ama bir belediye başkanına göre şapka bu sefer milli birlik ve beraberliğimizi tehdit eden milli güvenlik sorunu olup çıkıvermişti.
Biz “şapkayı” yıllarca bildik, onunla yıllarımızı heba ettik, tam da bugünkü gibi. Ama bu kez konu başkaydı. Çünkü şapkaya yapılan acımasız faşist bir saldırı vardı. Sıradan faşizmin yakma semptomu nüksetmiş ve şükür yaratana, yakacak bir hedef bulmak zor olmamıştı.
Olayın olduğu ertesi sabah sert bir tartışmanın ortasında erkenden kalkmak zorunda bırakıldım. Cenaze dolayısıyla ağırladığım üç misafir yakınım arasında beni uykumdan eden bir şapka konusu hararetle tartışılıyordu. O an konuya hâkim değildim, dedim ya daha yeni uyanıyordum ve evde bir tartışmanın ortasına düşmüştüm.
Siyasi çizgileri aynı olan ama siyasetin son zamanlarda ülkede yarattığı ayrımın etkisi ile ayrı yerlerde aidiyetleri bulunan milliyetçi, liberal ve dönemin şartlarına göre, reisin dönüşlerine göre pozisyon belirleyen tipik, etrafımızda ne tarafa dönsek gördüğümüz AKP’li seçmen profilini temsil eden bir başkası. ‘Bir başkadır benim memleketim’ deyip mevzuya daldım.
Şapka, Kürt ve Kürdistan kelimeleri havada uçuşurken konunun ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Tam bir komedi yaşanıyordu. Herkes geçmişini unutmuş, bugününe dair oluşan siyaset üzerinden Kürtlere ve Kürdistan kelimelerine ateş püskürüyordu. Birlik ve beraberliğin tecellisiyle şahlanan muhabbetin Viyana kapılarına dayanması an meselesiydi.
‘Osmanlı torunu’ olduklarını söyleyenler Osmanlı’nın o bölgeye verdiği ismi unutmuş, reisin takipçileri daha güncel olan yakın geçmişte liderlerinin Kürt ve Kürdistan diye kurduğu cümleleri inkâr ediyordu. Liberal olan ise onları bu kafayla ülkeyi nereye kadar götüreceklerini sorguluyordu. Zamanımda yayınlanan bir reklamdaki gibi "ağzı olan konuşuyor" beyni olan dumura uğruyordu.
Konuşmada Trabzon kelimesi geçtiğinde canım memleketim yine nasıl bir olaya karıştı acaba dedim. Sessizce haberlere bakınca MHP’li belediye başkanının bir ‘fatih’ edasıyla mehter marşıyla bir şapka üretim atölyesini bastığını üzülerek öğrendim.
Peki ne olmuştu yine Trabzon’da;
Trabzon’un Şalpazarı ilçesinde şapka üretimi yapan Anadolu Şapkacılık adlı fabrikaya "Kürdistan şapkası" üretiliyor gerekçesiyle MHP'li Şalpazarı Belediye Başkanı Refik Kurukız ve belediye ekipleri tarafından baskın yapıldı. Çünkü belediyecilik bunu gerektirir!
Yerel medyaya yansıyan bilgilere göre, Irak’ta 10 Ekim'de gerçekleşecek seçim için gelen sipariş üzerine üretim yapılırken fabrikaya gelen Başkan Kurukız, üretimin 'yasa dışı' olduğu iddiasıyla zabıtalara şapkaları toplattırdı. Toplanan şapkalar yol ortasına atılarak yakıldı.
Fabrika yetkililerince yapılan açıklamada da Irak’ta önümüzdeki günlerde gerçekleşecek seçimler için siparişlerin hazırlandığına değinilerek yasal koşullar içerisinde üretim yapıldığı kaydedildi.
Başkan Refik Kurukız olayın ardından yaptığı açıklamada, “Burası Şalpazarı. Çepni Kültürümüzü, atalarımızın mirasını burada yaşatıyoruz. Burası öz be öz Türk yurdudur. İlçemizde böyle bir hadisenin yaşanması tüm ilçe halkımız gibi beni de derinden üzmüştür. Belediyemiz olaya anında müdahale yaparak şapkaları imha etmiştir” dedi. Şapkaların imhasıyla şahlanan yerli ve milli faşizmin 3 halidir; yak-yık-yok et.
Türk yurdunda, üzerinde Kürdistan yazan ve her şeyi kanunlara uygun ticari anlaşmalarla yapılarak şapka üretmek nasıl bir vatan hainliği olabilir? Olur olur, mesele Kürt olunca olur… O başkanın bozkurt arkadaşları Kürdistan bölgesinde çeşitli ticari faaliyetlerde bulunurken, onların Kürdistan denilen bölgeden para kazanmalarını hangi vatanseverlikle açıklanır? Açıklanır tabi; parayı kazanan kardeşleri nasılsa, orada bir beis yok…
Siyasette tek argümanları Kürt olgusu kalmış bu anlayış, kendini artık Kürt kimliği üzerinden yaptığı siyasetle var etmeye çalışıyor. Sağın sığ sularında kulaç atmak gün geçtikçe zorlaşıyor.
Birkaç yıl önce bir benzeri olay yine Trabzon Uzungöl’de yaşanmıştı. Barzani’nin bölgesinden gelen bir grup turist, fotoğraf çektirirken Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) bayrağını açmışlardı. Yine aynı sorunlar yaşanmış. Olay neredeyse işgal kuvvetlerinin bayrak açmasına yurtsever direniş (!) olarak yerel basına yansımıştı. Bu da yerel basınımızın acınacak hali olarak kalsın.
Tüm gelirini neredeyse turizme bağlayan Trabzon ekonomisi bu olaydan sıkıntılar yaşamış, olaya devletin üst kademeleri el atmış yaşananlar için özür dilenmişti.
Son olayın yansımalarını araştırırken ülke gündemini şu sıralar meşgul eden CHP’nin Kürt sorunu açılımına denk düşen, yaşanan olayı kınayan CHP İl Örgütü’nün bir açıklamasına denk gelmedim. Yapmışlar mıdır acaba? Yoksa dengeler ilkesizliği politikası yüzünden kör ve sağırları mı oynadılar? Sanırım öyle yaptılar.
Ama bu sadece CHP’nin sahiplenmesi gereken bir sorun değildi. Çeşitli sol siyasi partilerin, sendikaların ve STÖ’lerin de bir açıklaması olmadı. Günler sonra sanırım merkezin uyarısı üzerine AKP İl Başkanlığı, olayın yanlışlığına ticari kaygılar üzerinden vurgu yapan bir açıklama yaptı.
Evdeki tartışma mı ne oldu? Olaya, ¨sosyalizm bütün bu sorunların panzehridir¨ diye küçük bir müdahalede bulununca hepsi aynı taraf oldu. Tartışma kendi aralarında tatlıya bağlandı.
Milliyetçilik hastalığını bahane ederek yaptıkları skandallarla bu güzel kente zarar verenler aslında yaşadıkları bölgeye ihanet içindedirler. Milliyetçilik virüsü kontrol altına alınmadıktan sonra bu bölgede bu sorunları yaşayacağız.