Bu haftaki yazıda ücretsiz izin nedir? Pandemi öncesi ve pandemi sonrası yasal mevzuat açısından ne gibi değişiklikler oldu ve bu değişiklikler neyi ifade eder? Sorularını cevaplandırmaya çalışacağım.
Soruların cevaplarına geçmeden önce ikili bir ayrım yapmak gerekiyor. Bu ayrımı KOVİD-19 salgını öncesi ve sonrası olarak ikiye ayırabiliriz. Bu ayrım iki açıdan önemli: İlki elbette teknik olarak bilgi sahibi olmak, hakkımız nedir, nasıl kullanırız bilmek; ikincisi ise KOVİD-19 ile birlikte açlığa mahkum edilen işçinin günden güne yaşayamaz hale gelirken yasal düzenlemeler ile patronların nasıl korunduğunu anlamak açısından önemli.
Pandemi öncesi yasal düzenlemede ücretsiz izin nasıl kullanılıyordu?
Pandemi öncesi işçinin ücretsiz izne çıkmasını hukuki olarak değerlendirecek olursak; 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 56. Maddesinde düzenlenen “yıllık iznini başka bir şehirde geçirecek olan işçiye, işçinin talebi halinde verilen 4 günlük yol izni” ve 74. Maddede düzenlenen “doğum izni” olarak iki tür ücretsiz izin düzenlemesi olduğunu söyleyebiliriz. Bunlar dışında işyerinde toplu iş sözleşmesi yapılmış (TİS) ve ayrıca bu sözleşmede ücretsiz izin ile ilgili düzenlemeler (yasaya aykırı olmamak koşulu ile) yapılmış olabilir.
Bu sayılanlar, dikkat edilir ise işçinin mevcut durumundan kaynaklı olan ve işçinin talep ettiği, patronun da kabul etmek zorunda olduğu ücretsiz izinlerdir.
Patronun işçiden ücretsiz izne çıkmasını istemesi hali ise pandemi öncesi işçinin onayına bağlı kullanılabilen bir izin türüdür. Yani yukarıda anlatılan doğum izni, yol izni gibi izin türleri dışındaki ücretsiz izinler işçinin onayına tabi idi. Nedeni ise patronun bu talebinin “çalışma koşullarında esaslı bir değişiklik” oluşudur.
Ücretsiz izin talebinin işçinin onayına bağlı oluşunun nedeni nedir?
Düşünün ki işçiden ücretsiz izne çıkması istendi, bu durum o zaman zarfında ücret almama gibi temel bir haktan yoksun kalma sonucunu doğuracaktır. İşçi neden çalışır? Ücret alabilmek ve yaşamını devam ettirebilmek için... Bu nedenle patron tarafından gelen bu talep işçinin yaşamını, çalışma koşullarını değiştirecek bir hal olduğundan ancak işçi kabul ederse kullanılabilecek bir haktır. Çünkü işçi kağıt üzerinde hâlâ bir işyerinde çalışmakta iken fiilen işsiz ordusunun bir üyesidir. Çalışma hakkı, fesih hakkı, işçinin çalışıp çalışmama iradesini kullanma hakkı ile doğrudan bağlantılı olan bu hakkın sonucunda işçi dilerse ücretsiz izin talebini kabul etmez.
İşçinin ücretsiz izne çıkarılma talebini kabul etmemesi halinde ise bu durum patronun iş akdini tek taraflı feshi anlamına gelip, işçinin tazminat haklarının ödenmesini gerektiren bir durumdur.
Pandemi sonrası neler değişti? Ekonomik önlem paketindeki ücretsiz izin düzenlemesinin sonuçları nelerdir?
Pandemi ile birlikte ise işten çıkarmaların artması, işçilerin maaşlarını alamaması sorunları ile beraber “ekonomik önlem paketi” adı altında yapılan ve krizin bedelini sermayeye değil işçiye ödetmek için getirilen yasal düzenleme ile birlikte yukarıda anlatılan tablo değişmiş ve patronlara işçiden herhangi bir onay almadan ücretsiz izne çıkarma hakkı verilmiştir. Bu ücretsiz izin süresi içerisinde iş sözleşmesi askıda kalır, işçinin çalışma, patronun ücret ödeme yükümlülüğü ve işçinin SGK primi ödenmesi yükümlülüğü de ortadan kalkar. 17.04.2020 tarihinde yapılan ve hâlâ devam eden bu değişiklik ile özünde işçinin anayasal bir hakkı olan çalışma hürriyetine ve işten ayrılma iradesine de bir saldırıda bulunulduğunu kabul edebiliriz. Çünkü işçiyi ücretsiz izne çıkarmak isteyen patron işçiden onay almak zorunda değildir, işçi ücretsiz izne çıkarıldığında bunu kabul etmek ya da tazminatlarını almaksızın işten ayrılmak zorunda kalmaktadır.
Tabii pandemi ile birlikte patronun işçiyi izin almaksızın ücretsiz izne çıkarabilmesi de pek çok işyerinde patronların işçinin kıdem haklarını gasp edebilmesinin önünü açmıştır.
Nasıl mı?
10 kişinin çalıştığı bir işyerini düşünün, bir kısmı ücretsiz izne çıkarılıyor, bir kısmı ise çıkarılmıyor. Bu ücretsiz izne çıkarılanlar genellikle kıdem süresi uzun olan yani daha uzun yıllardır o işyerinde çalışan işçilerden, kadınlardan ve belki sendikalı olan işçilerden seçiliyor. Aylık 1177 lira ile geçinemeyen bu işçi çoğunlukla işten ayrılmak zorunda kalıyor. Pandemi öncesi ücretsiz izni kabul etmeyen işçinin tazminat alma hakkı var iken bu süreçte olmadığı için hukuki olarak işçinin işten ayrılması “istifa” olarak kabul ediliyor ve tazminat hakları elinden alınıyor. Dolayısı ile patron yıllardır yanında çalışan ve “işten çıkarsam tazminat yükü çok olur” diye düşündüğü işçiden hiçbir bedel ödemeden kurtulmuş oluyor. Diğer taraftan kıdem süresi, cinsiyet vb. ayırımı yapmadan tüm işçilerin ücretsiz izne çıkarıldığı tabloda da durum değişmiyor. Bir ayda eline geçen para ile yaşayabilmesi olanaksız olan işçinin başka bir iş aramaktan ve o işyerinden ayrılmaktan başka şansı kalmıyor. Sonuç olarak bu düzenleme ile patron hem maaş yükünden hem de kıdem-ihbar tazminatı yüklerinden kurtulmuş oluyor. Pandemi öncesi-sonrası olarak ayırarak anlattığımız ücretsiz izin ile ilgili değişiklikler sermaye sınıfının yükünün azaltılması için yasal düzenlemeler getirildiğinin açık bir göstergesi olup kağıt üzerinde hâlâ bir işyerinde çalışan olarak görünen işçinin eline geçen gelire bakıldığında fiilen işsiz ordusunun içerisine dahil olduğunun net bir tablosu olarak karşımızda durmaktadır.