Siyasette, algıyı yöneten isimler zaman zaman karşı karşıya gelebilir. Bu durumun çok sıklıkla yaşandığı bir sürecin ardından sudan bahanelerle (ki genellikle insanlık gereğidir) yan yana gelmek konusundaki omurgasızlık, sınır tanımaz noktalara ulaşabiliyor.
İşte, onlardan birini daha yaşadık. Kent halkının gözünün içine sokarcasına, AKP’lisi, CHP’lisi, MHP’lisi yan yana durup sözde ‘vefa gösterisi’ ile bir gerçeği anımsamamıza yardımcı oldular. O gerçeğin mesajı, ‘’siyaseten omurgasız olmak’ üzerineydi ve çok netti.
Konuyu biraz açmam lazım…
CHP saflarında 60 yılı aşkın süredir siyaset yapan, bu süreçte partisinden Belediye Başkanı ve Milletvekili seçilen, partisinin büyük kurultay başkanlığı görevini de üstlenen, düzen siyasetinin en azından bizim kentimiz için önemli ve renkli simalarından Erol Köse’den söz ediyorum.
Mesele, ‘baba dostum’ olan Erol Köse’nin hoşgörüsü ve siyaset anlayışının ‘omurgasızlık’ olarak tanımlanması değil. Mesele, Köse’ye ‘saygı gösterme’ adına omurgasızlığıa imza atan daha genç kuşak siyasetçiler. Bunların içinde CHP’li de var, AKP’li de var, MHP’li de var.
Ama, öne çıkanlar AKP’li olanlar.
Onlardan biri de, uzun yıllardır AKP’nin Kocaeli’ndeki en önemli patronu olan Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu.
Saygı göstermesi, eski bir belediye başkanı ve milletvekiline sahip çıkması elbette omurgasızlık olarak nitelendirilemez. Ama, yazar Mustafa Küpçü tarafından kaleme alınan “62 Yıllık Siyasi Hayatında Erol Köse” isimli kitabın imza gününe katılıp, "Erol Köse’yi kimlik ve duruş olarak örnek alıyorum" demesi, tam bir OMURGASIZLIK…
Nasıl mı?
Erol Köse’nin belediye başkanlığı döneminde ülkeye örnek olan projeleri, halkçı belediyecilik anlayışının ürünüdür. Oysa, Karaosmanoğlu’nun 3 dönemdir ülkeye örnek oluşturmaya çalıştığı projeler ise ‘rantçı belediyecilik’ anlayışının ürünüdür.
Bu nasıl örnek alma?
Gerçek tabi ki böyle değil. Söyledikleriyle yaptıkları arasındaki uçurumu anlatabilecek tek sözcük ise ‘OMURGASIZLIK’tır.
Neymiş efendim;
Erol Köse, siyaset sahnesinde olan kişilere model alabilecek örnek şahsiyetlerden birisiymiş.
Herkesin kucaklayabileceği sevgi dolu, ön yargısız, herkese eşit davranabilen bir insanmış.
Zor bir dönemde belediye başkanlığı yapan Erol Köse hakkında, çok vatandaştan minnet ve şükran ifade eden laflar duymuş.
Görevden sonra böyle güzel anılmak herkese nasip olmuyormuş…
Sizde ‘rantçı’ değil ‘halkçı’ politikaların takipçisi olun, sizden de 30 yıl sonra bile ‘örnek şahsiyet’ diye söz edilsin.
O kadar zor mu ?
**********
Yiğit kamçısı
Toplumumuzun geleneğine yansımış sözler, tanımlamalar vardır. "Borç, yiğidin kamçısıdır" ifadesi de onlardan biridir.
Denilebilir ki;
"Hiç rahat yüzü görmedik. Doğduk doğalı borç içinde yaşayan bir toplumuz..."
Elbette öyle, uluslararası tekelci sermayenin Türkiye’ye ve insanına biçtiği misyon bu olduğu için böyle yaşıyoruz.
Ama, öyle borçlar vardır ki, "yüz kızartıcı" da sayılabilir…
"Ele verir talkımı, kendi yutar salkımı’’ deyimi de herkesçe bilinir ve sıklıkla kullanılır. AKP Kocaeli İl Teşkilatı da, tam buna uygun bir davranışa imza atmış. Bunu, il merkezlerinin bulunduğu binanın yöneticisinin bir talebi üzerine öğrendik.
Tam da "yiğit kamçısı" içeriğinde bir duyuruydu bu…
Binanın yöneticisi olan şahıs, binada kullanılan reklam tabelalarının indirilmesini istemiş. Nedeni de, AKP’nin duvarındaki devasa reklam tabelaları için binaya ödemesi gereken parayı, 12 yıldır hiç ödememiş olması.
Çıkartılan borcun miktarı, tam da ‘yiğit kamçılayan’ cinsten. Toplam 480 bin TL…
Yönetici, "AKP’li il ve ilçe yöneticilerinin binaya asılan tabela, afiş, poster, parti bayrak ve flamaları kullanarak, bedelsiz ve izinsiz olarak reklam yaptıkları" ve bunun bedelini bina yönetimine ödemedikleri gerekçesiyle borç çıkarıldığını noter aracılığıla ihtar etmiş.
Son ödeme tarihinin 25 Kasım olarak belirtildiği bu ihtarnamenin bir örneğinden AKP Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’na da gönderilmiş. Başbakan’a gönderilen bilgi notunda, "Belirtilen taleplerin yerine getirilmemesi durumunda tabela ve afişlerin indirileceği" ifadesine de yer verilmiş.
Bina yönetimi haklı, çünkü, binanın o yüzünün reklam amaçlı olarak kullanılması için çok sayıda başvuru yapılmış ve hatta bir firma yıllık 90 bin TL’lik teklifte bulunmuş.
Şimdi, borç yiğidin kamçısıdır diyerek halkı yoksullukla terbiye etmeye çalışan AKP zihniyeti, kendi borcunu kapatmazsa, sorunun büyüyeceği ortada.
MHP İl Teşkilatı’nın İl Özel İdaresi’ne olan kira borcunun uzun süre tartışılmasından sonra yeni ve nurtopu gibi yerel bir gerginlik başlığı daha çıktı.
Eee, ne de olsa borç yiğidin kamçısıdır. İyi de, borcuna sahip çıkmamak da bir OMURGASIZLIK örneği değil midir ?
**********
Bu kez sessizlik
Hıristiyanlık dininde önemli bir yere sahip olan Santa Barbara, tüm dünyayla aynı gün düzenlenen törenle anılır. Bu törenlerden biri de, İzmit’te yapılır. Çünkü, ölümünün gerçekleştiği tahmin edilen Şehitlik Korusu’nda bulunan kale kutsal kabul edilir.
Bu anmalar, uzun yıllardır yapılır aslında. Ama, Refah Partisi, Fazilet Partisi ve devamı olan partiler ile AKP, genellikle "Hıristiyan propagandası" olarak baktığı için tepkisel yaklaşmıştır hep.
Şimdilerde ise sanki ‘devir değişti’ dedirten bir yaklaşımları var…
Evet, o anma törenlerine yine katılmıyorlar ama önceki dönemlerde olduğu gibi tepkisel de davranmıyor, açıklama yapmıyorlar.
Dedim ya, devir değişti, şimdi sessizlik hakim. Ya da, siyaseten OMURGASIZLIK sergilemekten hicap duyulmuyor…
Bu bölümü bitirmeden, Azize Santa Barbara hakkında bildiklerimi paylaşayım.
Hıristiyanlık dinini seçtiği için Şehitlik Korusu’nda bulunan kalede, 4 Aralık 235’te babası tarafından başı kesilerek öldürülmüştür. 1453 yılından sonra Avrupalı gemicilere papalık tarafından 'Denizcilerin Azizesi' olarak da bilinen Barbara'nın kemikleri, dünyada isminin verildiği 45 şehire götürülmüştür.
Tarih boyunca hoşgörü ve sevginin başkenti olduğu söylenen İzmit ise bu yönünü ülkeye ve dünyaya anlatamamıştır.
**********
Bize rağmen
Bu kenti yönetenler, halka rağmen, halkın yaşam alanlarının sermayeye peşkeş çekilmesini sağlıyor ve kent üzerinde yeni baskı unsurları oluşturuyor.
Bu durumu özetleyen iki yeni gelişme var.
Doğal yaşamın dengesini bozacak bu olayların ilki, kuruluşunda on binlerce ağacın katledildiği BRİSA Lastik Fabrikası’nın genişlemek istemesidir. Bunun için gereken alan işgalini resmileştirmek adına yatırım yapacağını söyleyen şirket, o bölgenin insanına adeta "nereye gidersen git" deyip sürgün yaşam öneriyor.
Bilindiği gibi Kocaeli sanayiye doydu. Bu yüzden, Brisa Lastik Fabrikası’nın yüzde 20 kapasite artırımına gitmesi için yatırım yapacak olması, artık bizi ilgilendirmiyor.
Ama, bu yatırım için yapılması gereken Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) toplantısı, sırf bu yüzden gerginlik başlığı oldu. Tepki göreceğini bilen şirket ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İl Yetkilileri, toplantıyı iptal edip olay yerinden ayrılmak istedi. Ama, tutanak tutulmamıştı ve bölge halkı bu duruma itiraz etti. Sonunda, sermayeyi korumak konusunda sınır tanımayan polis devreye girdi ve arbede yaşandı. Gözdağı için de, kısa süreli gözaltılar yapıldı.
Buradaki mesaj net, SİZE RAĞMEN YAPACAĞIZ diyorlar…
İkinci olay ise Yarımca’da, ölümcül tehlikesi bulunan amonyak tankları kurulması çalışmasıdır.
Burada da, hem doğayı hem de insan yaşamını hiçe sayan bir projeden söz ediliyor. Durdurulamazsa, bölge insanının yaşam hakkı ellerinden alınacak.
Bize yani halka rağmen yapılan bu işlere sessiz mi kalacağız. Elbette ki HAYIR…
Bu işlerin herkes için bir bedeli vardır.
Öyle ‘ben yaptım oldu’ demekle olmuyor.
**********
Rüşvette sınır tanımıyorlar
Öğrencilere karşılıksız burs yardımında bulunulması, pek karşı çıkılacak bir şey değil. Ama, 12 yıllık iktidarları döneminde yaşam hakkı tanımadıkları öğrenciye, seçime yakın bir dönemde, ikinci cumhuriyet için dönüm noktası sayılacak referandum öncesinde böyle bir projeyi gündeme getirmek, açıktan bir siyasi rüşvettir.
Kocaeli Üniversitesi’nde 65 bin öğrenci var. Bunlara bir defaya mahsus geri ödemesiz 12 bin liraya kadar para verildiğini düşünelim bir an, toplamda ayrılacak kaynağı hesaplayacak makine bile bulmakta zorlanıyor insan.
Hükümet, Resmi Gazete’de yayımlanan genelgeyle öğrenci burslarını 5 katına kadar artırma yetkisini de aldı. Buna göre, 2015’te aylık 200 lira olan geri ödemesiz burs, yönetmelikle birlikte aylık bin liraya çıkabilecek.
Bunun adı, rüşvette sınır tanımamazlıktır.
Çünkü, ekonominin parametreleri, kaynağı olmayan bir paranın dağıtılamayacağına işaret eder.
Yeni rektör, yeni yapılanma derken yeni bir rüşvet ağında hükümet-öğrenci buluşması.
OMURGASIZLIK sonrası yapılanların üzerini örtmek için atılacak en önemli adımlardan biri GENÇLİĞE RÜŞVET vermektir. Çünkü, sivri uçları ve muhalefeti törpülemenin önemli yollarından biri yeni kuşakları rüşvete alıştırmaktır.
Dedim ya, OMURGASIZ DURUŞTA sınır tanımıyorlar…