Merhaba. İleri Haber’de ilk yazım. Yazılarımın yolları birleştirme, mücadeleleri birbirinin enerjisiyle büyütme ve birleşik bir kurma iradesini örgütleme çabalarına fikri katkı vermesini isterim.
Tam da bu amaçla ilk yazıyı birincisi 30 Ağustos’ta Ankara’da gerçekleştirilen ve ikincisi bu Pazar yine Ankara’da gerçekleştirilecek olan, sol, sosyalist parti ve hareket temsilcileriyle milletvekili, yazar, aydın ve akademisyenlerin katılımcısı olduğu birlik tartışma toplantısına/girişimine ayırdım. Ben de katıldım, oldukça önemsiyorum; izlemeyi, değerlendirmeyi ve katkı vermeyi sürdüreceğim. Bu süreçte daha çok tartışmaya, açık tartışmaya; imkanları ve kısıtlılıkları en başta belirginleştirerek ve hedefi başta netleştirerek ilerlemeye ihtiyaç var. Bundan böyle hem İleri Haber’de hem de Pazar günleri BirGün Fikir ekinde bu temelde düzenli olarak yazacağım yazıların bu arayış temelinde gelişen tartışmalar olarak değerlendirilmesini dilerim.
Evet doğru, birlik tartışmaları açısından da “bu daha başlangıç” ve elbette başlangıç önemli; denir ya: “nasıl başlarsa öyle gider”; kimi zaman tersi çıkar; ama yine de katılıyorum. O yüzden başlangıca dair temel meselenin “neden birlik?” sorusuna verilecek yanıtlarda uzlaşmak ve tartışmaları bu uzlaşma temelinde “nasıl bir birlik” sorusuna doğru genişletmek olduğuna inanıyorum. Nasıl bir birlik tartışması epey önemli; bir yazıya sıkıştırmak da imkansız. Ancak birliğin “nasıl” olması gerektiğine dair vereceğimiz yanıtı, “Neden Birlik” sorusuna vereceğimiz yanıt belirleyecek.
Neden Birlik?
Öyleyse buradan başlayalım. Evet, bir yanda toplumun geniş kesimlerine karamsar/kötümser bir hava hakim; bu doğru. Fakat diğer yandan bu havayı dağıtıp umudu ve çıkışı örgütleyecek bir kurma iradesinin yokluğu da bu karamsarlığı, çıkışsızlık hissini, “bitti bu iş” çaresizliğini pekiştiriyor. AKP Rejimi yaşananları, baskılarını, iş cinayetlerini “kader-fıtrat” diyerek dinselleşen rejim içinden halka dayatırken; buna karşı harekete geçmemenin ve kabullenmenin de “kader”e razı olmak ya da uhrevi bir kurtarıcı beklemek anlamına geldiği muhakkak. Kaderci rejime karşıtlık, sadece iş cinayetlerinin kader olmadığını söyleyerek değil; rejimin “kaderimiz” olmadığını söyleyecek bir iradeyi örgütleyerek olur. Laiklik yolunda ilk adım; kurtarıcı beklemekten vazgeçerek kurtuluşa dönük adımları da dünyevileştirmekle atılır. O halde “neden birlik?”: kurtuluşu dünyevileştirmek için; “neden birlik?”: nasıl bir Türkiye kuracaksak, birliği ve mücadeleleri o ilkeler etrafında şimdiden, gecikmeden örgütlemek için.
Diğer taraftan farklı farklı direnme, müdahale ve mücadele gündemleri mahallede, sokakta, okulda, işyerinde açığa çıksa da, enerjilerinden bir toplam enerji üretecek siyasal, programlı, hedefli bir kurucu muhalefet eksikliği, bugün geniş halk kitlelerinde AKP Rejimi ile mücadele edilemeyeceği hissine katkı koyan temel faktörlerden birisi. Tam bu nedenle “neden birlik” sorusuna bir yanıyla “çünkü bu havayı dağıtacak, Haziranca bir özgüveni yeniden bilinçlere çıkaracak ve çaresizlik/karamsarlık hissini dağıtacak zeminin inşası bir zorunluluk, çıkışı örgütlememek de kurtuluşu “kader”e havale etmektir” diyerek yanıt vermeliyiz.
Dolayısıyla “Neden Birlik?” sorusuna vereceğimiz ilk yanıt “çözümsüzlüğü, kötümserliği dağıtmak; farklı direnme potansiyellerinin yerele ve yer yer ekonomik taleplere sıkışan enerjilerini birleştirerek onlara ama mutlaka onlarla kanallar açmak; yukarıdan ya da dışarıdan değil, birlikte ilerlemek, enerjiyi yeni bir Türkiye kurma iradesinin etrafında siyasallaştırarak Haziranca birliktelikleri genişletmek ve çıkışı örgütlemek” olmalı ve ilk toplantının sonunda perspektifin böyle olduğuna/olacağına dair iyimser ama ihtiyatlı bir izlenime sahibim.
Burada uzlaşmak önemli; çünkü birlik tartışmasının ilerleyeceği yolda karşımıza hemen bir tabela çıkıyor ve bu ilk tabelada “Neden Birlik?” yazıyor. Soruya vereceğimiz yanıta göre yol çatallanıyor, ikiye ayrılıyor. Fiili, direngen, gayrinizami ve yeni rejimle uyumlu olmayan bir “kurucu muhalefet” hattı sola; nizami, parlamenter zemine sıkışmış ve rejimle uyumlu, sadece “protesto” karakterli muhalefet hattıysa sağa, çıkmaz sokağa ayrım veriyor.
Bir Uyarı
Ancak bir uyarı olarak belirtelim: Birliğin “sol” karakterini bileşenlerin kendilerini nasıl tanımladıklarından daha çok, sorunlar ve somut/maddi durum/olgular karşısında tarihe nasıl bir mücadele programıyla müdahale edileceği; özetle geniş bir çıkış merkezini örgütlerken, farklı öfke ve özgürlük potansiyellerinin enerjisini yeni siyasallaşma dalgasına katarken birliğin ortaya koyacağı, somut durumun somut tahliline dayalı olması gereken, dışarıdan değil, mücadelelerden yükselen ilkeler belirleyecek.
Ve dolayısıyla tarihe bu aşamada müdahalenin yönü; taleplerin somut, mücadelelerin içinden çıkan karakteriyle, somut taleplere soyut slogan ve beklentilerin dayatılmamasıyla ve bu mücadelelerin önünü açacak güçlü bir siyasallığın inşasıyla tayin edilecek. Bu nedenle bu girişimi sosyalistlerin kendi aralarında niceliksel ya da sandık merkezli birlik girişimi olarak görmeyelim; çıkışı “asgari bir halkçı, demokratik devrim programı” etrafında geniş halk kitleleriyle buluştıracak bir niteliksel kurma iradesinin öncelikle örgütlenmesinin bugün “sosyalist” bir görev olduğunun bilincinde olan bir birliktelik girişimi olarak tarif etmek, kanımca daha doğru.
Yolun sağdan devam eden kısmı daha karanlık, önümüzü görmek pek mümkün değil. Ve yolun çıkmaz olduğu da tahmin edilebiliyor. Bu yola girersek sadece imkansızlığın, karamsarlığın ve kötümserliğin dayatması olarak bir birlik okuması yapacağız. Kuşkusuz ölüyoruz, öldürülüyoruz. Baskı görüyor, sürülüyor, soruşturuluyor, susturulmak isteniyoruz. Ancak toplumsal karamsarlığı bir birlik zeminine dönüştürmek için değil; birlikte direnmenin, yeniyi kuracak iradeyi bugünden örgütlemenin, rejimin yakın ve olası sıkışmalarına dair farkındalığın enerjisiyle; zorlukları bilerek ama bu zorluklar karşısında umudu örgütleme iyimserliğini birleştirip toplumsal karamsarlığı dağıtacak şekilde birlik zeminini inşa etmeliyiz. Dolayısıyla yolun soldan devam eden kısmı daha aydınlık, şartların zorluğunu biliyoruz; ancak dayanışma ve birlik zemininde ilerlerken yol üstünde el verecek, güç verecek yeni ışıkların da farkındayız.
O halde “neden birlik?” sorusuna vereceğimiz yanıtta uzlaşalım: Çaresizlik ve kötümserliğin dayatmasıyla değil; objektif düzeyde rejimin iktidarıyla ve uyumcu muhalefet tarzlarıyla birlikte sınıfsal, siyasal, jeopolitik sıkışmalarına dair net ihtimalleri hesaba katan; subjektif düzeyde bu sıkışmaların kendiliğinden “çöküş” ya da düzen içi restorasyon çözümleriyle ortadan kaldırılamayacağının bilinciyle sürece fiili, gayrinizami ve yeniyi kurucu bir program etrafında mücadeleleri birleştirmeyi hedefleyerek müdahaleyi amaçlayan, sandık ittifaklarına, seçimden seçime selamlaşmaya dayanmayan Haziranca bir birlik zorunlu da ondan.
Bundan Sonrası?
Karamsarlıkta birleşmeyen; toplumdaki karamsarlığı birlik zeminlerine taşımak yerine; birlik zemininin inşasından doğan umudu toplumdaki karamsarlığı dağıtmak için enerjiye dönüştüren bir “kurucu muhalefet”. İlk toplantıda bu yönde bir umudun örgütlenmesine dair hem iyimserliği ve umudu hem de karamsarlığı birlikte gördük. Bu ölçülü karamsarlığın sürecin birlikte direnmeyi dayatan diktacı yanlarına dair nesnel bir bakışa ve tarihsel deneyimlere dayalı uyarıcı nitelikte öngörülere dayandığı ölçüde, “aşırı” iyimserliğe ve iradeciliğe karşı dengeleyici olacağı muhakkak. Bu açıdan ilk toplantı “Neden Birlik?” sorusunun yazılı olduğu tabelayı gördüğünde yönünü soldaki ayrıma doğru çevirdi; buna karşın hız tutkusuna kapılıp “acele”yle bir yol kazasına maruz kalmamak için de hızını ayarladı. Hem araçtakilerin yolu daha iyi görmesi için; hem de henüz dışarıdan bakanların araçtakileri gözlemleyebilmesi için ilk toplantının makul, hızı yerinde, önü açık ve aydınlık bir geleceğe umudu taşıdığı açık.
Diğer taraftan “neden bir birlik?” tartışmasını açarken, bugünkü girişimin hem geçmişteki başarılı, başarısız birlik deneylerinden hem de güncel birlik inşa süreçlerinden farklılaştığı yerleri de özellikle ideolojik ve siyasal olarak netleştirmeliyiz. Unutmayalım, “neden birlik?” sorusunu daima “neden başka bir birlik?” sorusu ve “işte şurası var ya, siz de gelin” yorumları izler, toplantıya verilen ilk tepkiler arasında bunun ön sıralarda yer alması bu açıdan doğal; ancak aceleci de. Bu sorunun yanıtı “neden birlik” sorusunun yanıtlarında değil, “nasıl bir birlik” sorusunun yanıtlarında gizlidir; somut durumun teşhisi, önerilen çözümler ve strateji/mücadele araçları düzlemindeki farklılıklar ve yolların bu doğrultuda birleştirilmesine dair “kapıları kapatmayan” niyetler iyi anlatılmadığındaysa “neden başka bir birlik?” sorusu ısrarla sorulmaya devam edilir.
Dolayısıyla “Neden Birlik?” sorusuna verdiğimiz yanıt kadar, nasıl bir birlik sorusuna vereceğimiz yanıtlar da önem kazanıyor. İkinci toplantının “neden birlik?” sorusuna dair akıllarda kalan son notların paylaşılacağı ve “nasıl bir birlik” tartışmasına dair fikirlerin daha belirgin şekilde tartışılacağı bir zeminde gerçekleşeceğini düşünebiliriz. O halde biz de “nasıl bir birlik?” sorusunu “kimlerin birliği, hangi programda birlik, hangi stratejide birliktelik” sorularını da merkeze alarak bir sonraki yazıda yanıtlayalım. Halkçı, kamucu, gerçekten laik, demokratik, bağımsız, Haziranca yeni bir Cumhuriyet için nasıl bir “kurucu muhalefet” hattı geliştirmeliyiz; bir sonraki yazıda tartışalım.