Toplum yaşamında, bu yaşama yön verme iddiasında olanlar ve yaşamın içinde debelenip duranların ne yaptığı, her zaman bir diğerini önceleyen merak konusu olmuştur.
Bizler de, çokça projelerin vaat edildiği seçim dönemlerinin ardından, seçilmiş konumda görevde bulunanların ne yaptığını hep merak etmişizdir. Kocaeli, bu merakın en üst düzeyde yıllardır tekrarlandığı, sanayinin ve işçi toplamının can damarı bir kent.
O yüzden, ‘ne yapıyorlar’ sorusu çok daha anlamlı…
Ne yapıyorlar dedik ya, bakalım şimdi. Mesela, Büyükşehir Belediyesi, ulaşım sorununu çözmek için ne yapıyor ?
Ya da tersinden ne yapmıyor ?
Sorunun önemli bir bölümünü gidermeyi sağlayacak olan (Bir türlü verimli çalıştıramadıkları için bu düşünceme karşı çıkabilirler) deniz ulaşımından elini çekiyor.
Anlayacağınız, İzmit Körfezi’ndeki deniz ulaşımı da, özelleştiriliyor…
Kentteki ulaşım sıkıntısı gittikçe büyürken, çözüm yerine çözümsüzlük üreten AKP’li Büyükşehir Belediyesi, alternatif ulaşım seçeneklerini ortadan kaldırıyor.
Bundan böyle, özelleştirme sonucu kamusal hizmet veren deniz otobüsleri ve vapurların yerine tekneler kullanılacak.
Oysa, 30 Mart 2014’teki seçimler öncesi yayımlanan seçim kitapçığınızda, deniz ve hava ulaşımını geliştirmek için projeler üretileceği vaadi yer alıyordu.
Neymiş efendim, Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Daire Başkanlığı’na bağlı olarak kamusal hizmet gören deniz otobüsleri, yıllık 14-15 milyon lira zarara yol açıyormuş.
İyi de, nasıl kara geçirileceğini bulmak ve o yöntemi uygulamak sizin asli görevleriniz arasında yer almıyor mu ?
Neyse, bu konudaki özelleştirme dayatmasının içeriği de önemli…
Büyükşehir Belediyesi, bir süredir deniz ulaşımında 3 adet tekneyi deniz otobüsü ve vapur seferlerine ek olarak kullanıyor. Tekne sahipleriyle yıllık sözleşmeler imzalanıyor ve her ay 24 bin lira civarında ödeme yapılıyor. Teknelerin yakıtı Büyükşehir tarafından karşılanıyor.
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?
Özelleştirmenin sonucunda da yine halkın cebinden çıkan parayla oluşan kamusal kaynağın bir bölümü tekne sahiplerinin cebine hortumlanacaksa, neden deniz ulaşımını onların ellerine terk ederler ki?
Ne yapıyorlar dersiniz?
Söyleyeyim,
Alternatif ulaşım araçlarına daha çok ihtiyacı olduğu bu dönemde deniz otobüsünü kullanan yüz binlerce kişiyi mağdur edecekler.
Bu durum günlük yaşamdaki mağduriyetle sınırlı kalmayacak, yarattığımız ekonomik değerden oluşan kamusal kaynağımızın bir bölümünü de özel sektörün cebine rant olarak boşaltacaklar…
**********
‘Dediğim dedik’ uygulamaları
Kamulaştırma yapıyorlar, parselasyon ayarlaması yapıyorlar, işletmelere ceza kesiyorlar. Kısacası, ‘ALİ KIRAN BAŞ KESEN’ gibi davranıyorlar…
Bu işlerin tamamına, Büyükşehir Belediyesi Encümeni’nde karar veriliyor. Encümen kararıyla mülkiyeti Büyükşehir Belediyesine ait iş yerleri için kiralama ihalesi yapılıyor. Devamında işletmelere idari para cezası kesiliyor (Son olarak 42 işletme) ve parsel parsel kamulaştırma kararı alınıyor.
Nedir bu kanun, neyi içeriyor ?
2012 yılında kabul edilen 1608 Sayılı Umuru Belediyeye Müteallik Ahkâmı Cezaiye Hakkında 486 Numaralı Kanunun Bazı Maddelerini Muaddil Kanunu’nun yeni metni şöyle:
MADDE 1- Belediye meclis ve encümenlerinin kendilerine kanun, nizam ve talimatnamelerin verdiği vazife ve salahiyet dairesinde ittihaz ettikleri kararlara muhalif hareket edenlerle belediye kanun ve nizam ve talimatnamelerinin men veya emrettiği fiilleri işleyenlere veya yapmayanlara belediye encümenince Kabahatler Kanununun 32. maddesi hükmüne göre idarî para cezası ve yasaklanan faaliyetin menine karar verilir. Bu kararda ilgili kişiye bir süre de verilebilir.
Belediye encümeni kararında belli bir fiilin muayyen bir süre zarfında yapılmasını da emredebilir. Emredilen fiilin ilgili kişi tarafından yapılmaması hâlinde, masrafları yüzde yirmi zammı ile birlikte tahsil edilmek üzere belediye tarafından yerine getirilir.
Bu madde hükümleri ilgili kanunda ayrıca hüküm bulunmayan hâllerde uygulanır.
MADDE 2- Belediyelerin karar organları veya ilgili komisyonlar tarafından mevzuata uygun olarak belirlenen yolcu nakil araçlarına ilişkin ücret tarifelerine uymayan kişi, belediye encümeni tarafından 250 TL’den 5 bin TL’ye kadar idarî para cezasıyla cezalandırılır.
İşte, ‘’Büyükşehir Belediye Encümeni ne iş yapıyor’’ diye meraklananlara verilen yanıt karmaşık kanun maddesi içinden sağlanan çıkarsamalarla gizleniyor. Yani, yetkiyi eline alan ‘’dediğim dedik’’ anlayışıyla, kimsenin anlam veremediği idari para cezalarına hükmediyor.
Hem de, itiraz edebileceğiniz bir organ bulamayacağınız biçime dönüştürerek.
Şimdi söyleyin bakalım, ne yaptıkları çok açık ve ortada değil mi ?
**********
Onlar da, direniyor
Ne yaptıkları her sözleşme döneminde bilinen ama sonralarında sessizliğe gömüldükleri için pek anlaşılamayan işçiler ne yapıyor dersiniz ?
Çoğu, önlerine gelen tabloya biat ederek yaşamını sürdürüyor.
Az bir kısmı, ‘’bu kadar da olmaz ki’’ serzenişini sürdürüyor.
Başka bir kısmı da, yeni haklar elde etmeyi adeta unuttukları sözleşme dönemlerinde, sözde direnişlerle mevcut haklarını korumaya çalışıyor.
Sınırlı ve üretimi asla etkilemeyen eylemliliklerle, sözde direniş odağı haline gelip hak arayışını sürdürüyorlar.
Mesela, grup sözleşmelerinde, her dönem sermaye yandaşı sendikalar eliyle metal işçisini köşeye sıkıştıran patron örgütü MESS’in üyeleri, dayattıkları sözleşme taslağına tepki gösteren başka sendikaların üyesi işçilerin ‘servis araçlarına binmeme’ ya da ‘’işe geç başlama’ türü sözde eylemliliklerine göz yumup, üretimden gelen gücün kullanmasının önünü tıkıyor.
Zaten, işçilerin de bu gücü kullanmaya pek niyeti olmadığı görülüyor.
Hal böyleyken, işçiler ve üye oldukları sendikalar ne yapıyor dersiniz ?
Baktığınızda, ‘bunlar da direniyor’ dedirtecek görselliklere imza atıyorlar. Hepsi bu…
**********
Para gömmeye (hortumlamaya) devam
Yıllar önce, ‘’yerin altına 12 milyon TL gömdük’’afişleriyle, altyapı yatırımlarının reklamına bile milyonlarca lira kaynak aktaran AKP zihniyeti, ilk yağmurlar sonrası altyapının patlaması üzerine, özür bile dileme cesaretini, saygısını göstermemişti.
Sonrasında, kaynak hortumlayıcı yatırımları öne çıkaran projelerle süslediler kentin yoksul ve dar gelirli ailelerinin hülyasını.
İlçelerde, köylere yakın yerlerdeki dere ıslahları da, kaynak gömülen ve kuyuya attığının paranın nereye gittiği belli olmayan sözde projelerdir. Onlardan birini daha bugünlerde gündeme getiren Kocaeli Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü, Başiskele sınırları içinden geçen ve birçok derenin sularının bağlı olduğu Sarıdere’nin ıslah çalışmalarına başlamış.
Betonarme kesit içerisine alınarak düzenli akışı sağlanacak olan Sarıdere’nin toplamda 1.850 metrelik bölümdeki ıslahı için harcanacak para 14.5 milyon TL’yi bulacak.
Ne güzel değil mi, dere ıslahına bile bu kadar para aktarılıyor…
**********
Ne gerekiyorsa yapıyorlar
‘Ne yapıyorlar’ sorusuna yanıt ararken ortaya çıkan gerçekler, aslında ‘’yargılanmak için ne gerekiyorsa yapıyorlar’’ dedirten cinsten.
AKP’nin ‘’Büyük Başkan’’ sıfatıyla diğer illerin önemli bir bölümündeki belediye kadrolarına örnek olarak sunmaya çalıştığı Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu, ne yapıyorlar sorusuna, ‘daha ne olsun, her yaptığım işten yargılanıyorum’ yanıtını verebilir.
Cumhurbaşkanlığı makamında oturan Recep Tayyip Erdoğan’ın bile ‘’İbrahim Ağabey’’ ifadesiyle siyasi koruma altında tuttuğu başkana, son darbe Danıştay’dan geldi. Danıştay, İçişleri Bakanlığı’nın soruşturma izni vermediği bir dosyaya ilişkin kararında, Karaosmanoğlu ve bürokratlarına yargı yolunu açmış oldu.
Olay, Büyükşehir Belediyesi’nin D-100 karayolunda yaptığı çalışmalar kapsamında inşa ettirdiği Mimar Sinan Köprüsü’nün tarihi değerdeki Yenicuma Camii’nin silüetini kapatmasıdır.
Dönemin Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nde CHP Grup Başkanvekili olarak görev yapan Av. Fahri Örengül dava açmış, mahkeme de, cami önünü kapatan kısımların yıkılmasını istemişti.
Mahkeme kararı uygulanmayınca, sorumlular hakkında açılması gereken soruşturmaya İçişleri Bakanlığı izin vermediğini 7 Ocak 2014 tarihinde açıklamıştı. Sonrasında, konu Danıştay’a taşınmıştı. Bu kez, Danıştay 1. Dairesi 4 Kasım 2014’te mahkeme kararını iptal etti. İşte, bu iptal kararı yargı yolunu açtı.
Anlayacağınız, her yere, her koşulda, anlamlı ya da anlamsız projeleri dayatıp inşaatlar yaparak, yargılanmak için ne gerekiyorsa yapmaktan geri durmuyorlar.
Bunun adı siyasi gücün yarattığı pervasızlıktır…