TSK’nin esasen iç politikayı dizayn etme amaçlı sınır ötesi operasyonu, sözde muhalefetin, iktidarın değirmenine su taşıyan tavrını bir kez daha gözler önüne serdi.
CHP, İyi Parti ve Saadet Partisi’nden müteşekkil “Millet İttifakı”, önce savaş tezkeresine onay verdi. Operasyona ilk günden destek veren “muhalefet” en büyük gürültüyü “ABD dur deyince neden durdunuz?” sorusu üzerinden çıkarmaya çalıştı.
Bu partilerin tavrı, operasyona karşı olan veya bu harekâtla ilgili soru işaretleri olan milyonlarca kişi üzerindeki iktidar baskısının artmasına; muhaliflerin, gazetecilerin, belediye başkanlarının gözaltına alınıp tutuklanmasına kapı araladı. Tabii günah bununla sınırlı kalmadı… Saray’ın aslında ne yapmak istediği, yayılmacı emelleri, TSK’nin destek verdiği grupların işledikleri savaş suçları vb. gündemler, iktidarı rahatsız edecek çapta tartışılamamış oldu. Sözde muhalif bu partilere yakın medya kuruluşları da zaten ilk gündem öyle ya da böyle hizaya geçmiş oldu.
Şimdi İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Suriye'ye yönelik askeri harekat ile “AKP’nin oyunu artırmadığını” söylemesi kendisinin ve kurduğu ittifakın suçlarını örtbas etmiyor. Henüz AKP’nin oy artırıp artırmadığını bilmiyoruz ancak CHP ile birlikte kurdukları ittifakın tavrının Saray Rejimi’ne kendini yeniden toparlamak için imkan verdiğini gayet iyi biliyoruz. Türkiye’de Saray Rejimi daha fazla sorgulanacak, daha fazla emekçi iktidarın gerçek niyetini anlayacaksa bu Meral Hanım ve Kemal Bey sayesinde değil onlara rağmen olacak.
İLGİLİ HABER | Meral Akşener: Tencere Erdoğan'ı götürür
İLGİLİ HABER | AKP'li Mahir Ünal'dan mektup savunması: 'Cumhurbaşkanımız duygusallık mı yapsaydı?'
Operasyona ilk günden itibaren “hayır” diyen toplumsal muhalefetin gerçek temsilcileri ise dün Diyarbakır’daydı. Belediyelere atanan kayyumlara ve belediye başkanlarının tutuklamalarına karşı milletvekilleri ve halk bir araya geldi. HDP tarafından başlatılan eyleme katılan TİP Genel Başkanı Erkan Baş konuşmasında “Saray iktidarı her sıkıştığında aynı bayat numarayı bir kez daha sahneliyor. Bir kez daha Kürtleri hedef tahtasına yerleştirerek, milliyetçiliği, ırkçılığı, halk düşmanlığını estirerek kendi iktidarını koruma kaygısı içine girmiş durumdadır” ifadelerini kullandı.
İLGİLİ HABER | Kayyum ve tutuklamalara karşı Diyarbakır'da üç günlük oturma eylemi başladı
İktidar ve yandaşlarının mezhepçiliğe, ırkçılığa tutunması yalnız askeri yöntemlerle olmuyor. En ciddi saldırılardan birinin eğitim alanında yaşandığını biliyoruz. Zorunlu din dersleri uygulaması, yalnız Alevilere bir baskı aracı olmakla kalmıyor, “kindar, dindar nesil” hedefinin de en ciddi araçlarından biri haline geliyor.
Adıyaman'da bir lisede, Alevi öğrencilere namaz kılın baskısı yapan müdür ve rehber öğretmen hakkında, suç duyurusunda bulunuldu.
İLGİLİ HABER | Alevi öğrencilere namaz baskısı: Hz Ali kılıyordu, siz niye kılmıyorsunuz?
Dünyanın dört bir yanında halklar, neo-liberal iktidarlar eliyle uğradıkları ağır ekonomik yıkıma “hayır” diyor. Şili, Uruguay, Lübnan, Azerbaycan gibi örneklere her geçen gün yenileri ekleniyor. Özgür Yılmaz, bundan böyle her hafta kaleme alacağı Latin Amerika yazılarından ilkinde, Şili’deki durumu anlattı.
İLGİLİ HABER | Şili: Neoliberalizm doğduğu yerde ölüyor mu?
Can Soyer ise Suriye’de Rusya-ABD-Türkiye arasındaki yeni denklemin nasıl oluştuğunu yazdı. Soyer’in yazısındaki şu bölümler dikkat çekiyor:
“Sahte anti-emperyalizm naralarıyla girilen bir operasyonun Türkiye’yi getirip bıraktığı yer, sahada ve masada dominant hale gelmiş Rusya karşısında ABD’nin kollayıcılığına mecbur kalmak oldu. Türkiye’ye, hiçbir biçimde sürdürülemez bu pozisyonda Rusya ve Suriye tarafından sıkıştırıldıkça, ABD’ye daha fazla yanaşmaktan başka yol kalmadı. ABD, sanki, Suriye’yi Rusya’ya verip, Türkiye’yi aldı.”