1968, dünyanın birçok bölgesinde gençlik eylemleriyle anılan yıl oldu. Fransa’da başlayan eylemler, ülkemiz de başta olmak üzere yakın tarihe damgasını vurdu. 68, Latin Amerika’da da yaşandı. Bu eylemlerden en dikkat çekeni Meksika’nın başkenti Mexico City’de gerçekleşen Tlaletolco Katliamı oldu. Birçok ödül kazanan “Roma” filminde de bahsi geçen bu katliam, film sonrasında yine gündeme geldi…
Öncelikle 1960’lı yıllarda Arjantin başta olmak üzere, Latin Amerika’nın birçok ülkesinde “kirli savaş” olarak anılan antikomünist imha politikalarının gerçekleştiğini bilmek gerekir. Bu saldırılarda, binlerce komünist, sosyalist, yerli ve köylü katledilmiştir. Meksika’da gerçekleşen Tlatelolco Katliamı’nın gerekçesi ise, öğrencilerin 1968 Meksika Yaz Olimpiyatları’nı protesto etmesi olarak gösterilmektedir; katliam olimpiyatlara 10 gün kala gerçekleşmiştir. Katliam gününe geçmeden evvel, birkaç ay öncesine dönelim: yaz aylarının başına. O yıllarda “kirli savaş” politikaları ve kaçırmalar oldukça sık şekilde gerçekleşmekteydi. Bu kaçırmalardan en ünlüsü, Küba’da devrimi gerçekleştiren 26 Temmuz Hareketi’ni anmak ve hükümeti protesto etmek isteyen bir grubun kaçırılıp öldürülmesiydi.
Devlet Başkanı Gustavo Díaz Ordaz’ın sağcı ve anayasal hakları kısıtlayan politikaları toplumsal muhalefet tarafından ciddi tepki çekiyordu. Eylemlerin olimpiyatlarla anılmasının sebebi ise, ülkedeki ekonomik krizdi; halk, ülke kriz içerisindeyken, olimpiyatlara büyük harcamalar yapan devlet politikalarını eleştiriyordu. Bugünün parasıyla, 1 milyar dolarlık bir harcama yapan devlet, bu duruma tepki gösteren sendika ve çiftçi örgütlerini baskı altında tutuyordu.
Meksikalı öğrencilerin ise bu savaşa tepkisi Meksika Özerk Üniversitesi (UNAM) ve Ulusal Politeknik Enstitüsü’nü (IPN) işgal etmek olmuştu. Bu işgallerden sonra öğrenci hareketinin ivmesi yukarı doğru çevrilmeye başladı. Ordunun tepkisi ise sert oldu söz konusu üniversitelere birliklerini gönderdi ve eylemler bastırıldı: ta ki 2 Ekim tarihine kadar. Bu tarihte bir eylem gerçekleştirileceğini haber alan ordu birlikleri eylemin gerçekleştirileceği Tlatelolco semtinin Tres Culturas Meydanı’nda konuşlandı. Ancak öğrenciler eylem için toplanmaya devam etti. Bazı kaynaklara göre 5 bin, bazı kaynaklara göre ise 15 bin arasında değişen öğrenciler yine de eylemin yapılacağı meydanda toplanmaya devam etti.
Ordu birlikleri, polis ve Batallón Olimpia isimli paramiliter grup, eyleme katılmak için gelen öğrencilere, hocalara, işçilere ve Ordaz’ın politikalarını protesto etmek için toplanan halka kurşun yağdırmaya başladı. Eylemler sonucunda 1500 civarı kişi tutuklanırken, görgü tanıklarına göre 300 ila 400 arasındaki kişi katledildi. Meksika devletine göre ise bu sayı “30’dan fazla, 40’tan az” idi.
https://www.youtube.com/watch?v=OBu8o6AlQlA
(Katliamla ilgili bir arşiv kaydı…)
(Katliamın gerçekleştiği gün ordu birliklerinin bir fotoğrafı: bir asker bazuka taşıyor.)
Bu katliam, ülkedeki toplumsal muhalefe, kırsal bölgelerde yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlayan gerilla hareketlerine, sendikalara, çiftçi örgütlerine, öğrencilere bir “mesaj” olarak yorumlandı. Katliam tıpkı ülkemizdeki örnekleri gibi faili meçhul olarak kaldı; sorumlular bulunup cezalandırılmadı. Devlet Başkanı Díaz Ordaz, eylemleri kınadı; ordu ve polisin “düzeni” sağlamaya devam edeceğini söyledi. Tlatelolco Katliamı’nın ardından ülkedeki üniversitelerin bir kısmı greve gitti.
Meksika halkı, katliamın ardından geçen 50 yılı aşkın süredir; baskıcı devlet politikalarına boyun eğmedi. Chiapas bölgesindeki EZLN hareketi daha da güçlendi; 2018 yılında ilk defa bir solcu başkan seçildi… Ancak Meksika halkı, 52 yıldır, “kirli savaş” döneminde kaybedilen yakınlarını arıyor ve her 2 Ekim’de, Tlatelolco Katliamı’nın yıldönümünde binlerce kişi, katliamda hayatını kaybedenleri anıyor.
(Soldaki pankartta: “Ağla ama unutma”; sağdaki pankartta ise “2 Ekim bayram değil, mücadele ve protesto günü” yazıyor…)