Kolombiya dünyadaki en uzun iç savaşlardan birine ev sahipliği yapmasının yanında, gündelik hayatta da birçok şiddet olayıyla karşılaşılan bir ülke. Kolombiya’daki bu şiddet olgusu ve siyasi istikrarsızlığın tarihi ise, 1940’lı yıllara dayanıyor.
Daha önce hükümetin pek çok farklı kademesinde görev alan Eliecer Gaitan isimli Liberal Parti lideri, 1948 seçimlerinde başkanlık için adaylığını koymuştu. Gaitan, Kolombiya başkanlığı için favori isim olarak görülüyordu. Soğuk Savaş koşullarında, Gaitan’ın sosyal reform vaatleri ABD tarafından bir tehdit olarak görülmekteydi. Gaitan’ın destek aldığı işçi sınıfı, muhafazakar ve liberal geleneksel politikacıları da ürkütmekteydi. Gaitan, seçim kampanyasında büyük bir ivme yakaladığı anda uğradığı suikast sonucunda hayatını kaybetti.
Gaitan’ın öldüğü gün olan 9 Nisan’da başkent Bogota’da büyük bir isyan başladı. Bogotazo olarak bilinen ve Gaitan’ın ölümüne karşı başlayan bu isyan, yaklaşık 10 gün sürdü. Başkent, isyan sonucunda yıkık bir şehre döndü.
(Bogotazo’dan renklendirilmiş bir fotoğraf)
Bogotazo, 10 gün civarında sürse de Kolombiya tarihinde “La violencia” (Şiddet) olarak bilinen dönemi açan olay olarak yakın tarihi etkilemiştir. La violencia sürecinde, Kolombiya toplumu muhafazakarlar ve liberaller olarak bölündü; bu yalnızca siyasi bir ayrışma değildi. Ordu, kilise, futbol kulüpleri de dahil olmak üzere toplumun her alanında keskin bir ayrım ve karşılıklı şiddet dönemi başladı. Bu dönemde Komünist Parti de, liberallerle aynı taraftaydı. Köylüler özsavunma birlikleri kurdu, liberal gerillalar bu dönemde ortaya çıktı. Bu şiddet döneminin 1958’de, kimilerine göre 300 bin, kimilerine göre 3 milyon Kolombiya’nın ölümüyle birlikte sona erdiği söylendi. La violencia’yı bitirenin, 1958’de muhafazakarlar ve liberaller arasında sağlanan, iki partili düzene geçilmesine yol açan anlaşma olduğu söylenir.
Kolombiya’da şiddet, La violencia ile sınırlı kalmamıştır. 1960’lı yılların başında Kolombiya Komünist Partisi’nin gerilla kuvveti FARC kurulmuştur. Narcos dizisinde, Bolivar’ın kılıcını çalan M-19 isimli gerilla kuvveti de, 1970’li yıllarda ortaya çıkmıştır. 1980’lerde ise Kolombiya, uyuşturucu ticareti ve uyuşturucu savaşlarının merkezi haline gelmiştir. Gaitan’ın öldürülmesi ile önüne geçilmesi planlanan toplumsal hareketlilik son bulmamıştır. Gaitan’ın ölümü ile bir dönem açılmıştır. Kolombiya’daki toplumsal sorunlar azalmamış, aksine daha da artmıştır. Çünkü Gaitan’ın ölümüne yol açan sosyal reform vaatleri, yoksul ve topraksız köylülerin sorunlarını azaltmak amacıyla dile getirilmiştir. Gaitan’ın ölümüyle birlikte, sorunların çözülmemesinden kasıt budur: büyük toprak sahipleri (siyasi alandaki muhafazakarlar); yoksul köylülerin sesini kıstığını düşünmüş ve sömürüyü arttırmıştır. FARC, ELN gibi örgütler yoksul köylülüğün isyanıdır. Bu noktada, FARC’ın 2016’da Kolombiya devleti ile barış anlaşması imzalayarak silah bıraktığı; daha sonra da FARC içerisinden bir grubun eski gerillalara yönelik katliamları gerekçe göstererek yeniden silahlandığı hatırlanmalıdır.
Gaitan’ın öldürülmesi ve Kolombiya’nın bir şiddet sarmalının içine girmesinde ABD’nin etkisi yadsınamaz. ABD, SSCB’ye karşı Soğuk Savaş’ta bir önlem olarak Latin Amerika’daki etkisini artırmak için aldığı bir dizi önlem kapsamında Kolombiya’ya müdahale etmiştir. La violencia’nın başlangıcından itibaren Kolombiya ABD’nin Latin Amerika’daki en büyük karakolu haline gelmiştir. Neredeyse her seçim döneminde ABD destekli başkanlar iş başına gelmiştir. Bugün dahi Kolombiya, en çok ABD üssüne ev sahipliği yapan ülkelerden birisidir.
Sonuç olarak, resmi tarihin aksine Kolombiya’da Bogotazo olayları ile başlayan “La violencia” dönemi, belirtildiği gibi 10 yıl sürmemiştir. Muhafazakar ve liberal elitler tarafından sunulan “iki partili” çözüm önerisi, herhangi bir çözüm sunmamış; aksine sorunları daha da arttırmıştır. Böylece Kolombiya, Latin Amerika’da şiddetin en çok karşılaşıldığı ülkelerden biri haline gelmiştir. Bogotazo ile başlayan La violencia, bugün de devam etmektedir…