Vetevendosye lideri Albin Kurti’nin 22 Mart’ta Kosova Meclisi’nden güvenoyu alarak hükûmeti kurmasıyla Kosova’nın, hatta Balkanlar’ın yeni bir döneme girdiği aşikâr. Görünen o ki Kurti Kosova’nın uluslararası siyasetini pragmatik bir dış siyaset anlayışı çerçevesinde ele alacak. Bu çerçevenin daha iyi anlaşılabilmesi için, öncelikle Kurti’nin Balkan siyasetine etkisini değerlendirmek gerekiyor.
Bir önceki yazımızı Kosova’daki siyasi değişikliği Trump sonrası dönemde AB, ABD ve Rusya’nın Balkan siyaseti bağlamında ele alacağımızı söyleyerek noktalamıştık. Fakat emperyalist odakların Balkan siyasetine göz atmadan önce, Kosova seçimlerinin Balkan coğrafyasında muhtemel etkilerine ilişkin bir ara yazının söz verilen yazı öncesinde gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Bundan önce bu köşede zaman zaman sürekli eleştirdiğimiz bir noktayı yeniden hatırlatmak istiyoruz: Kosova seçimlerinden sonra Batı medyasında bildik klişe başlıkları göremedik. Hâlbuki Balkanlar’da ne zaman önemli bir gelişme olsa Batı medyası “her an yeni bir savaşın çıkabileceğini” öne süren uzman görüşleriyle donanır. Bir süredir sağ-muhafazakârlığın hamasi zırvalıklarından bıkan Türkiye’deki Balkan uzmanları ise çoğunlukla bu coğrafyayı Brüksel ya da Washington üzerinden okur ve “Balkanlar’da her an savaş çıkabilir” hikâyesine düşer. Fakat bu sefer Kosova’da tartışmasız bir biçimde yeni bir döneme işaret eden, hatta eski UÇK komutanlarının sürdürdüğü savaş siyasetinin sonunun geldiğini müjdeleyen son seçimlerden sonra, siyasi programının en temel maddesi “Birleşik Arnavutluk” olan Vetevendosye ve mağrur lideri Albin Kurti’nin zaferi “Balkan uzmanları”ndan bildik “savaş naraları”nı çıkartmadı.
Kurti’nin kalkınmacı, sosyal adaletçi, devletçi ve hukukun üstünlüğünü savunan, yolsuzluk ve yoksulluğa karşı ciddi bir program ortaya koyması Balkan uzmanlarının pek umurunda değil ama içeride bu politikaları önceleyen yeni iktidarın Balkan siyasetine neler getireceği önemli. Muhtemelen yakın zamanda Kosova’daki siyasî değişikliğin Arnavutluk’ta sıkıntılara yol açacağını, Makedonya’yı karıştıracağını, hatta çıkması muhtemel siyasî krizin ucunun Bosna’ya bile dokunacağını ileri süren yazılar yaza varmadan piyasaya çıkar. “Birleşik Arnavutluk” erimiyle oluşturulan bir siyasî programı olan bir partinin Kosova’da iktidara gelmesinden dolayı bölgede tansiyonun artacağı bir gerçek. Ama artan tansiyon yeni krizlere ve hatta savaşlara gebe mi? Her yaz olduğu gibi bu yaz da Balkanlar’da bir savaş beklentisi ortaya çıkar mı?
Kosova siyasetine yeni ve bambaşka bir soluk getiren Albin Kurti’nin kurduğu hükumetin yeni döneme ilişkin verdiği ipuçlarına bakalım. Albin Kurti senelerdir Kosova’yı yöneten diğer partilere hükûmette yer vermedi. Açık açık Kosova’ya bağımsızlığını kazandıran süreçte baş aktör olan Rugova’nın partisi LDK ve eski UÇK lideri Haşim Taçi’nin partisi PDK’yi hükumet dışında tutan Kurti, Balkanlar’da geleneksel siyasî tarzdan uzak kalacağını çok açık bir biçimde gösteriyor. Nitekim 14 Şubat seçimlerinden zaferle çıkan ama 120 sandalyenin 58’ini kazanan Vetevendosye, şu anki cumhurbaşkanı Vjosai Osmani’nin partisi Guxo’ya (Cesaret); Sırp Listesi’ne, Kosovalı Romanların partisi IRDK’ye (Iniciativa e Re Demokratike e Kosovës: Kosova Yeni Demokrasi İnisiyatifi) ve Kosova Türk Demokratik Partisi’ne kabinede birer sandalye vererek 120 sandalyenin 10’una sahip olan azınlık partilerinden de destek alarak kabineyi kurmak için ihtiyacı olan 61 oydan daha fazlasını, 67 oy alarak güvenoyu aldı.
Hükûmetinde Kosova’daki Sırp azınlığa da yer veren Kurti’nin verdiği mesaj çok açık: Kosova sorununu Sırbistan’la değil, Kosova’daki Sırplarla, Kosova’daki Sırpları Kosova siyasetinde içselleştirerek çözme hedefini çok açık bir biçimde ortaya koyuyor.
Öncelikli hedefi, hatta siyaset sahnesine çıkma gerekçesi “Birleşik Arnavutluk” olan Vetevendosye’nin bu konuda atacağı ilk adım Arnavutluk’la ilişkiler olacak. Bugün (25 Mart 2021) yapılacak olan Arnavutluk seçimleri bu siyasetin belirlenmesinde önemli bir etkiye sahip. Hâlihazırda Arnavutluk’ta iktidarda olan PS (Arnavutluk Sosyalist Partisi) lideri Edi Rama’yla arası biraz soğuk olan Albin Kurti seçimi muhalefetin kazanmasını umuyor. Arnavutluk’ta “sol”u temsil eden partinin PS’den çok muhalefetteki LSİ’nin (Lëvizja Socialiste për İntegrim: Entegrasyon/Birleşme için Sosyalist Hareket) olduğunu not düşerek ve LSİ’nin ismindeki entegrasyon/birleşme vurgusuna dikkat çekerek, Vetevendosye’nin Arnavutluk’ta iktidarda LSİ’nin yer aldığını görmek istemesi şaşırtıcı değil. Vetevendosye’yle benzer bir siyasî programa sahip olan ve parlamentoya girdiği 2008 yılındaki ilk seçimlerde %8,4 oy alan LSİ en son 2017 seçimlerinde %14,3 oy aldı fakat kamuoyu yoklamaları bugünkü seçimde oylarının düşeceğini öngörüyor. Seçimleri Edi Rama kazansa bile Arnavutluk’un başında kim olursa olsun, Kurti hükûmeti “birleşme”nin yüzü suyu hürmetine Arnavutluk’ta hükûmette kim olursa olsun ilişkileri sıkı tutmaya bakacaktır.
Burada şuna dikkat çekmemiz gerekiyor: Her ne kadar “Birleşik Arnavutluk”un adresinin Arnavutluk olduğu sanılsa da, tarihsel olarak Arnavut ulusal hareketinin siyasî merkezi her zaman için Kosova olmuştur ve bu olgu günümüzde de gerçekliğini korumaktadır. Dolayısıyla Kosova siyasetinin Arnavutluk’taki siyaseti de etkilemesi, hatta yönlendirmesi şaşırtıcı olmayacaktır. Fakat Kurti Arnavutluk’ta siyasi bir kutuplaşmaya yer vermeyecek bir siyasetin takipçisi olacaktır. Gönlünde bir LSİ hükûmeti olsa da PS ile pragmatik bir ilişki kurmaktan kaçınmayacaktır.
Asıl sorunun Makedonya’da ortaya çıkmasına yönelik bir beklenti var ve bu beklentinin yabana atılmayacak gerekçeleri de var. Nüfusu 2 milyon olan Makedonya’nın yaklaşık dörtte biri Arnavut ve elbette “Birleşik Arnavutluk” projesi Makedonya’nın batısında nüfusun çoğunluğunu oluşturan Arnavutları da kapsıyor. Çiçeği burnundaki Vetevendosye hükûmeti Makedonya’daki Arnavutlarla ilgili henüz sarsıcı açıklamalarda bulunmadı ama Kurti 1-21 Nisan tarihleri arasında Makedonya’da 20 sene sonra ilk defa yapılacak nüfus sayımı için diasporadaki Makedonya vatandaşı Arnavutların nüfus sayımında sayılmaları için ellerinden geleni yapmaları çağrısında bulundu bile. Bu konjonktüre rağmen Kurti Makedonya’daki ılımlı Zaev hükûmetiyle çatışmaya girecek bir hareketten kaçınacaktır. Zaev’i Makedonya’daki şahinlere yem etmek Kurti’nin Makedonya’da kesinlikle tercih etmeyeceği bir strateji.
Kurti’nin seçim zaferini ilk kutlayanlardan biri Saray Rejimi oldu. Türkiye hükûmetlerinin Kosova’ya ilişkin siyaseti çok açık: Her koşulda destek. Öyle ki, öğrenci sayısının yetersizliği nedeniyle Türk okullarının kapatıldığı, Türkçe isimlerinin sokak levhalarından kaldırıldığı, yeterli frekans olmadığı için Türk radyolarının kapandığı dönemlerde bile Türkiye Kosova hükümetlerine, iktidarda kim olursa olsun koşulsuz destek verdi. Kosova’nın bağımsızlığının tanınması sürecinde, özellikle de bağımsızlığın ilan edildiği 2008 yılında Türkiye’nin Müslüman ülkelerle ilişkileri göz önünde bulundurularak, bu koşulsuz destek Kosova için çok değerliydi. Albin Kurti ve Vetevendosye de Türkiye’nin Balkanlar’daki varlığını hâlâ önemsiyor. Hatta dışişlerinde elini güçlendirmek için İsrail büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma yönündeki beyanını Türkiye’nin verdiği tepkiden dolayı yeniden değerlendireceğini belirtti. Kosova Türk Demokratik Partisi’ne (KTDP) kabinede “Bölgesel Kalkınma Bakanlığı’nı vermiş olması da Türkiye ile ilişkilerde olumlu katkı sunacaktır. En azından beklenti bu yönde. Bu beklenti gerçekleşir mi sorusunun yanıtı ise biraz muallakta.
2008 yılından bu yana çok şey değişti. Türkiye’nin o dönemdeki gücünün esamisi bile okunmuyor artık. Dahası 2018’de Kosova’da 6 Türk’ün derdest edilerek MİT tarafından kaçırılması çok büyük tepki toplamıştı. KTDP’ye verilen bakanlığın da Türkiye ile ilişkiler gözetilerek değil, Kosova’nın iç barışı ve uyumu sağlamaya yönelik programının bir parçası olarak değerlendirmek daha sağlıklı olacaktır.
İç siyasî hamlelerini yolsuzluk ve yoksulluğa karşı savaş ve kalkınmacı ve sosyal adaleti sağlamaya yönelik bir programla şekillendiren, bölgede ise kutuplaşma ve çatışmadan kaçınan bir siyasî hat izleyeceği belli olan Kurti hükûmeti, yukarıda belirttiğimiz gibi küresel ölçekteki dış politikasını ise gayet pragmatik ve rasyonel bir çerçevede şekillendirecektir. Bu bağlamda İsrail ve Türkiye arasında seçim yapmak zorunda kalırsa, tercihini de bu çerçevede değerlendirecektir. İleride Kosova’nın Balkanlar’da güvenilir ve stabil, üstelik de çoğunluğu Müslüman olan bir ülkeyle iş birliği yapmaya kesinlikle “hayır” demeyecek ve uluslararası siyasetteki ağırlığını Kosova’nın lehine kullanabilecek bir İsrail’i, dış politikada iyice köşeye sıkışan Türkiye’nin desteğine tercih etmesi şaşırtıcı olmamalıdır.
Bir sonraki yazımızda başta ABD olmak üzere, Kosova’nın yeni süreçte uluslararası aktörlerle söz konusu pragmatik bir dış siyaset çerçevesinde ne tür ilişkiler geliştirebileceğine bakacağız.
Özgür Dirim Özkan’ın İleri Portal’dan önce yayınlanan yazıları için:
http://yugoslavyayazilari.blogspot.com.tr/
Bazı yazıların İngilizce çevirileri için:
http://lettersfromyugoslavia.blogspot.com.tr/