Koru beni
Birileri ile ilgilenmek, sorumluluklarını hissetmek. Her zaman doğru, iyi ve güzele yönlendirmek. İyi, güzel ve sadık olabilmek. Kısaca iyi dost olmak bir sanattır.
Ayçe Abana
Sosyal medyada linç yemeyen kaldı mı? Kalmadı evet. İster birileri size arka çıksın isterse çıkmasın ¨bir gün her canlı sosyal medya linçini tadacaktır¨. Sigara içen de öldü, içmeyen de mantığı gibi; arka çıkılan da linç yedi, arka çıkan da. “-Hatalı konuşmuş ya da davranmış da olsa ne yapalım sonuçta benim arkadaşım, tabii savunacağım.”
Bu davranış biçimi son günlerde çok göze batmaya başladı. Akrabana önemli bir işin ihalesini vermenle aynı kandaşlık. Buradaki önemli ayrıntı ¨her ne şart ve durumda olursa olsun dostunun yanında ve arkasında dur¨ cümlesinin bu yönelimi kapsamaması gerekliliği. Dur tabii ama nerede duracağını bil. Fanatik bir histeriyle arkasında durma. Bütün farkındalığınla dur. Çünkü arkasında durmakla yanlışını savunmak arasında sersemlemiş bir kişilik bulunuyor. İnce bir çizgi evet. Ama suçlunun, suçunu üstlenmekle ya da paylaşmakla nasıl ki kavrama gücü gelişmiyorsa, korumakla da gelişmeyecektir. Oysaki her zaman demez miyiz “Bu adamın hiç mi dostu yok yahu şuna biraz öğüt versin, ‘bak’ desin, ‘bu gidişat normal değil, başını belaya sokuyorsun, devran döner bu yediğin hurmalar seni çok pis tırmalar’ desin¨. Hepimiz böyle birer dost olduğumuza kalıbımızı basmaz mıyız? Basarız elbette.
Çıkar dünyasının en kaliteli dostları biziz. Bizdeki arkadaşlık tanımı aileden gelir. Bütün ailemiz birbirine nasıl da kenetlenmişti, ha yalnız, dayımlar değil tabii, onlar biraz değişik, kime çektiler bilmiyorum… Bu böyle sürer gider. ¨Diktatör kılıklıların bir tane bile sağlam dostu yok be¨ demez miyiz? Adeta yapayalnız oluşlarına üzülüvereceğiz ne şerefsiz olduklarını bilmesek. Ama başımıza benzer olaylar geldiğinde bambaşka davranırız. Gerçek dost acı söyler ama dostuna karşı gelenlere. Bu ayrımın farkına varabildik mi? Şimdi şunu da kavrayalım, bu bir yandan suça iştiraktir. Aynı zamanda daha da ileri gidiyorum, teşviktir. Hatasını anlamasına olanak tanımamak, kafasında oturduğu hücreye onu iyice tıkıştırmak demektir. Hatta anahtarı yutmak demektir.
Oysaki gerçek dost akıllı adamdır. Ya da bize öyle öğretildi. Hatalarımızı görüp bizi doğruya çekiştiren kişidir.
Tabii bir fikri savunmakla kişi savunmak arasındaki fark da çok önemlidir. Son zamanlarda en çok yüzümüze gözümüze bulaştırdığımız konulardan biri. Harika fikirleri olan düzenbaz kişiler tanıyor muyuz? Belki bir sanatçı adi bir suç işleyip başkasının üstüne yıkmıştır. Bu tanıma uyuyor mu? Evet. Şimdi bu sanatçı dostumuzu eserlerini sevdiğimiz için savunmalı mıyız? Ya da eserleri bize göre kötü ise olası bir linçe ortak olmalı mıyız?
Bunun gibi aslında son derece basit görünen kültürel ya da ahlaki pek çok kavramı ya da düşünceyi artık elimizden kaçırdık. Sanki her şeyin meşrulaşması düşünce ve yaşam özgürlüğüymüş gibi. “İnsanlık öldü” şablonuyla idare ederken insanlığın nerelerde sıkıştığını nasıl göz ardı etmeye başladık? Bilgi vermek değil, hatırlatma yapmak bu. Unutuyoruz bazen bunları. Yaşamın hızı deli dolu bir nehirde öyle bir sürüklemeye başlıyor ki durup bakamıyoruz bazen neler yaptığımıza.
Asıl konuya şimdi geldik. Nasıl durup bakacağız hayatımıza? Bu artık bir lüks gibi. Oysa en gerekli ihtiyaçlardan. Yemek yemek, soluk almak, güvende hissetmek gibi. Aksi: Bitkisel hayat. Durabilmek çok zor bir beceri haline geldi. Enerjiden, sürtünmeden oluşan dumanı koklamanın müptelasıyız artık. Kendimize bakabilmek, başkasına bakabilmekten çok daha zor. Bu yüzden “iyi dost” olmalı. Kişi bunu yapamayacak durumda ise dostu yapacak. Aile burada devreye giremez çoğunlukla. Ya aşırı hoşgörülüdür ya da aşırı hoşgörüsüz. Çok fazla yakındadır çünkü. Ehliyet sınavındaki sorunun yanıtı gibi:
-Neden önümüzdeki büyük bir aracı çok yakından takip etmemeliyiz?
+ Çünkü görüş alanımız bozulur.
Biraz geriye çekilip bakarak. Hep böyle. Yapabiliyorsak kendimizi de. Hafif sınıra çekilip bakarak. Zor tabii çok zor. Ama yakınımızda iyi dostlarımız varsa ve biz bundan dolayı olan şansımızın farkındaysak daha kolay.
Dostluk bağlantıdır, sevgi ve ilgi ile beslenen canlı bir organizma gibidir. Kim olduğumuzu rahatlıkla gösterebileceğimiz kişidir. Bazen kendimizden bile sakındığımız yanlarımızı anlatabileceğimiz kişi, dinleyendir. Koşullar ne olursa olsun ihtiyacımız olduğu anda dinleyen. Bütün savunmasızlığımızla önünde saydam durabildiğimiz kişidir. Konunun başında söz ettiğim gibi bizi destekleyendir ama yarattığımız hataları desteklemek zorunda olmadan. Onları şüphesiz ki bize gösterecektir. Hayatımızda dostlarımızın olması stresi azaltır, fiziksel ve zihinsel olarak daha sağlıklı bir kişi olmayı sağlar. Adeta uzun yaşamanın sırrıdır iyi dostlar. Her zaman yanındadır, iyi günde de kötü günde de acı söyler çünkü hatalarını görüp düzenlemene destek olur, seni farklılıklarınla seven kişidir dost. Son derece güvenilirdir.
Dostluk da tıpkı tiyatro sanatı gibidir. Yanındakine etkisi vardır, eğlendirir, bilgi vericidir, hep yanında olduğunu hissedersin, onunla zaman zaman özdeşleşirsin ve sorumluluğu vardır. Sana doğruları söyleme sorumluluğu. İlgi alanı bizizdir. Üzüldüğümüzde bizi eğlendirmek için elinden gelen her şeyi yapar.
Nasıl dost olunduğunu bile unuttuğumuz bir zamanda yaşıyoruz. Güvenecek kimse kalmadı diyoruz ve birilerinin bize güvenmemesine içerliyoruz. Sevdiğimizi iddia ettiğimiz insanlara zaman ayırıp dinlemek, ihtiyaç duyduklarında yanlarında olabilmek için zaman yaratamıyoruz. Oysa bunu yaparken kendimizi de daha sağlıklı bir konuma taşırız. Birileri ile ilgilenmek, sorumluluklarını hissetmek. Her zaman doğru, iyi ve güzele yönlendirmek. İyi, güzel ve sadık olabilmek. Kısaca iyi dost olmak bir sanattır. Hepimizin ruhundan taşıp gelen bir sanat…