Olağanüstü Hal Uygulaması’nın (OHAL) siyaset, ekonomi, sosyal ve kültürel yaşamın iktidar tarafından kontrol altında tutulması, YENİ TÜRKİYE’nin hedeflerine ters düşecek muhalif çıkışlar ve duruşların bertaraf edilmesi için ilan edildiği artık kesinleşmiştir.
Bunu nereden çıkardığıma ilişkin düşüncelere hemen yanıt vereceğim…
Kocaeli İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi Girişimi, geçen yıl 89 kişinin iş kazalarında (iş cinayetlerinde) yaşamını yitirdiğini açıkladı.
Girişimin komisyon üyesi Aykut Günel, iş cinayetleri diye tanımladığı iş kazalarının nedenleri ve sonuçları hakkında bilgi verdi. Diğer komisyon üyesi Selçuk Karstarslı’nın çocuk işçi ölümleri ve meslek hastalıkları konusundaki konuşmasının ardından diğer bir komisyon üyesi Gizem Güzel, ülkede ve Kocaeli’nde yaşanan iş cinayetlerinin nedenleri ve sonuçları hakkında kapsamlı bir sinevizyon sunumu yaptı.
Geçtiğimiz yıllarla karşılaştırdığımızda da iş cinayetlerinde önemli bir artış yaşanmıştır.
Kocaeli’de 2013-2016 yılları arasında en az 241 işçi hayatını kaybetti. Üretimde daha fazla kar hırsı, güvencesiz çalışma, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin ekstra maliyet görülmesi sonucu , “kaza”,” fıtrat”,” kader” denilerek iş cinayetlerinde onlarca işçi aramızdan ayrıldı.
Üç yıl içerisinde yaşamını yitiren 241 iş cinayeti nedeniyle hiçbir işveren yargılanmadı, ceza almadı ve tutuklanmadı.
2016 Yılında en fazla iş cinayeti 262 kişinin ölümüyle İstanbul’da gerçekleşirken, Kocaeli 89 işçinin ölümüyle 2. Sırayı aldı.
Ve aslında nüfusa orantılı bir değerlendirme yapıldığında, Kocaeli ilk sırayı alıyor.
Bu iş cinayetlerini ilçelere göre dağıttığımızda, geçen yıl en fazla iş cinayetinin 19 işçi ile İzmit’te gerçekleştiğini görüyoruz.
Kentte, geçen yılki iş cinayetlerinin işkolları dağılımı ise şöyle: Kimya yüzde 3, gıda-şeker yüzde 6, belediye ve genel işler yüzde 7, ticaret-büro yüzde 9, tarım-orman yüzde 10, metal yüzde 12, inşaat-yol yüzde 17, taşımacılık yüzde 21 ve diğer işkolları da yüzde 15.
İş cinayetlerinin ana nedenlerine Kocaeli açısından bakıldığında ilk sıranın %29 ile trafik ve servis kazaları olduğu, %17 ile kalp krizinin 2. sırada, Ezilme/Göçük olaylarının 3. sırada ve düşmenin ise 4. sırada geldiği dikkat çekmektedir. Yine ülke ortalaması yüzde 11 olan kalp krizleri Kocaeli’de yüzde 17'ye ulaşmıştır.
Kocaeli sanayi şehri olmasından kaynaklı en fazla iş cinayetleri ücretli çalışanlarda görülmektedir.2016 yılında 78 işçi-memur, 7 çiftçi ve 4 esnaf hayatını kaybetmiştir. Bu kişilerden 3'ü kadın, 3'ü çocuk ve 2'si göçmendir.
Ölümlü kaza istatistiklerinin tüm dünyada değerlendirmesi yüzbin çalışana karşılık kaç insanın hayatını kaybettiğine bakılarak kıyaslanır. Bu oran ülkemiz için 2016 yılında yüzbinde 9,61 iken Kocaeli için 15,01 olarak gerçekleşmiştir.
OHAL uygulamaları, bu ölümleri engelleyecek içerikte ve donanımda değil. Ne de olsa OHAL’i en çok isteyen kesim sermaye sınıfı, yani işverenler.
Kentteki yöneticiler de, bu talebe uygun adımlar atıp, bu ölümlerin önüne geçilmesini, sürgünlerin sonlandırılmasını, KHK’ların yarattığı mağduriyetlerin giderilmesini, ölümlerin durdurulmasını ve barış taleplerini ezmek için KHK’ları kullanıyor.
İsterseniz, kentimizin penceresini ülkeye doğru da açalım…
Çok değil, birkaç gün önceydi, takvimler 11 Ocak’ı gösteriyordu ki, Antalya’dan ‘’Antalya’da iş cinayeti: Tonlarca ağırlıktaki vincin altında kalan işçi hayatını kaybetti’’ başlığıyla geldi acı haber.
Yük taşıyan katlanır vincin bomunun kırılması sonucu yük altında kalan işçi 40 yaşındaki Hasan Eslek yaşamını yitirmişti.
Aynı gün, Şirvan'da göçükten kurtulan madencilerin işten çıkarılması haberi de ulaştı bizlere. 16 işçinin yaşamını yitirdiği Ciner Grubu'na ait bakır madeninde 200 kadar madenci işten çıkarılıyordu.
Hemen iki gün sonrasında ise Dilovası Organize Sanayi Bölgesi’ndeki bir haddehanede kazan patlaması yaşandığı, 1 işçinin öldüğü ve 15 işçinin de yaralandığı haberini aldık.
Bütün bunları yaşadığımız günler, aynı zamanda Soma’da 301 işçinin yaşamını yitirdiği maden cinayetinin yıldönümüydü.
Soma’nın ardından gelmişti Siirt’in Şirvan ilçesindeki o facia.
Madenköy’de 17 Kasım’da Ciner Grubu’na bağlı Park Elektrik Şirketi’nin işlettiği bakır maden ocağında meydana gelen heyelanda göçük altında kalan 16 işçi hayatını kaybetmişti.
Ardından, katliamın yaşandığı Ciner Grubuna ait bakır madeninde faaliyet gösteren taşeron firmalar, 200’e yakın çalışanın işine son verilmişti.
Sanki, o katliamın sorumlusu maden işçisiydi….
OHAL uygulamaları neden bu başlıklardaki ölümleri engelleyemiyor dersiniz ?
Tabi, bir de OHAL uygulamalarına rağmen, işçiler ve emekçileri sıkıştıran, yalnızlaştıran soysuz girişimler var ki, onları hiç sormayın.
Bir tanesini de önceki gün yaşadık.
İki soysuz, Derince ilçesindeki lojistik firması mutemedini biber gazıyla etkisiz hale getirip, işçi maaşlarının toplamı olan 49 bin 650 lira bulunan çantayı alıp kaçıyor.
Bu yazı hazırlanana kadar da ne bu soysuzlar yakalandı ne de çalışan işçilerin maaşı olan çalınmış paralar bulunabildi.
OHAL’in keyfe keder uygulanması yöntemi böylesi basit olayları bile çözemiyorken, kentte ve ülkede işçi sınıfının, emekçilerin ve tüm muhaliflerin gırtlağına çöküp yaşam haklarını bile ellerinden almakta sakınca görmüyor.
Ama, AKP siyasetinin düzeysizliği ve yapanın kadın olmasına rağmen küstahlığı da sürüyor. Bu kentteki OHAL uygulamaları, AKP dışındaki tüm güçlere siyaset yapma alanını tıkamak olarak yansıyor.
Keyfe keder OHAL uygulamalarını siyasi ve ekonomik çıkarları için kullananlara son günlerde eklenen AKP’li kadınlar, TBMM’de AKP Grup Başkanvekili’nin boğazına sarıldığı kadın milletvekilini ‘’faziletsiz’’ davranmak ve ‘’Kadınları temsiliyet hakkını yitirmekle’’ suçluyor.
Haklıdır, OHAL uygulamaları muhalefet üzerinde bu kadar ve pervasızca bir baskı aracına dönüşürse, olacakları kestirmek çok güçtür.
Ama, unutulmaması gereken bir gerçek de şudur;
Her gecenin bir sabahı var, sabahın da sahibi var…