Karamazov Kardeşler

Geçenlerde bir İzmir dergisinde analitik psikolojinin kurucusu İsviçreli psikiyatr Carl Gustav Jung’u anlatan bir makaleye rastladım. Okudum ama bence biraz yüzeyseldi, deyim yerindeyse ansiklopedik bilgiler aktarıyordu; doğrusu beni kesmedi. Böyle durumlarda hep yaptığım gibi bir Jung kitabına bakmak için kitaplığıma gittim ve varlığını bile unuttuğum Freud, Jung ve Adler’dan birer makalenin yer aldığı Psikanaliz Açısından Edebiyat isimli derlemeyi okumaya başladım. İlginç bir kitaptı. Aslına bakarsanız psikiyatrların edebiyat değerlendirmeleri ister istemez edebiyatçıların, hatta iyi bir okurun değerlendirmesinden farklı oluyor. Ancak madem edebiyat insan için ve insanı anlatıyor, işe uzmanlarının bakış açısı daha bir önem kazanıyor. Kaldı ki üç yazarın da profesyonellikleri dışında, sıkı birer entelektüel ve okur oldukları herkesçe bilinen bir gerçek. Böyle bakıldığında edebiyat kuramıyla ilgilenenlerin atlamaması gereken bir kitap Psikanaliz Açısından Edebiyat.

-Psikanaliz Açısından Edebiyat. Freud, Jung, Adler. Çev.: Selahattin Hilav. Sahaflarda Ataç ve Dost Kitabevi baskıları bulunuyor, fiyatı 15-100 TL arasında.

Jung’un yazısı genel olarak edebiyata değinmekle birlikte, Adler’inki özel olarak Dostoyevski, Freud’unki de daha özel olarak Karamazov Kardeşler üzerineydi. Freud-Karamazov Kardeşler bağlantısının ayrı bir önemi var çünkü bu kitabın Freud’un çalışmalarına kaynaklık ettiği düşünülmektedir. Ayrıca yıllar sonra Dostoyevski’nin bütün eserlerini basmaya karar veren bir yayınevi, Freud’dan Karamazov Kardeşler için ruhbilimsel değerlendirme yazısı ister. Freud yazıya başlar ama bitirmesi iki yılı bulur ve doğal olarak yayınevi Freud’un yazısı olmaksızın baskıyı yapar. İşte bu yazı o yazıdır*. Freud’a göre Dostoyevski ''yaratıcı bir sanatçı, nevrozlu bir hasta, bir ahlâkçı ve günahkâr bir kimsedir. Bu şaşırtıcı karmaşıklığın içinden çıkmak pek kolay değildir''. Zaten, işin içinden çıkabildiği için kaybolmamış ve Dostoyevski olmuştur. Karamazov Kardeşler için de genel yaklaşımı ''babasını düşman gören çocuk ondan nefret ederek ölümünü arzularken, ona karşı belli bir ölçüye kadar sevgi de duymaktadır. Bu iki ruhsal davranış, oğulun kendisini babasıyla özdeşleştirmesine yol açar. Yani oğul, babasına hayranlık duyduğu için onun yerinde olmak ister ama yine bu yüzden onu ortadan kaldırmak ister'' şeklindedir.

-Karamazov Kardeşler. Dostoyevski. Kitapçılarda çok sayıda yayınevinden tek veya iki cilt halinde farklı çevirileri var. Etiket fiyatları 30-85 TL arasında.

Evet farkındayım, Karamazov Kardeşler’in konusundan hiç söz etmeden doğrudan kitabın değerlendirmesine başladım ama bu satırları okuyan herkesin Karamazov Kardeşler’i en az bir kez okuduğuna eminim. Zaten bildiğim kadarıyla dünyanın en çok okunan romanlarından biri ve sanırım benim şimdiye dek okuduğum en iyi roman. ''Sanırım'' diyerek bir çekince koymamdaki kasıt, okuduğum tüm romanları sistematik olarak gözden geçirmemiş olmam, yani haksızlık yapmak istememem. Ama en iyilerden bir tanesi olduğunu çekincesiz söyleyebilirim. Bunun sadece benim düşüncem olmadığını da görebiliyorum. Örneğin Einstein, Karamazov Kardeşler’in yazın dünyasındaki en büyük başarılardan biri olduğunu söylerken; Freud, Hamlet ile birlikte dünya edebiyatının zirvesi olarak görür. Kafka, Camus, Joyce ve Sartre da benzer düşünceleri taşır. Tolstoy, Karamazov Kardeşler için en sevdiğim kitap derken Orhan Pamuk'a göre baba korkusu, nefret, para hırsı, şehvet gibi duyguların kurgulanan olayın içinde muhteşem bir biçimde eritilebildiği ender romanlardandır. Ve böyle bakıldığında da her zaman için günceldir.

Daha önce tartışmıştım (1,2) iyi bir romanda öncelikle kişiliklerin sürtünmesi önemli. Elbette birçok yazar özgün karakterler yaratabilir, anlatabilir ama bence bu sadece bir başlangıçtır. Devamında iki kişi arasında etkileşim sonrası duygu ve/veya düşüncelerinde olan değişimin aktarılabilmesi önemlidir. Kişiliklerin sürtünmesinden kastım bu. Karamazov Kardeşler’de her etkileşimin, ki bu bir konuşma da olabilir, bir gözlem de, hatta kavga da, kişinin duygu veya düşüncesindeki etkisi görülebiliyor ve üstelik bunu okurun gözüne sokmadan doğal bir biçimde anlatıyor yazar. Böyle olunca ikincil karakterlerin de ayrıntılı bir biçimde ele alınması gerekiyor ve yapılmış da.

Ve yan olaylar; her durumda günlük yaşamın gerilimi hissediliyor. Burada ''aksiyon'' durumlarını değil, yaşamın sıradan parçalarındaki gerilimden, küçük çatışmalardan söz ediyorum. Bu gerilim paralel planda akan Rusya’daki çatışmaları da göz önüne seriyor; sosyalist, daha doğrusu eşitlikçi fikirlerin yaygınlaşması izlenebiliyor. Anlatılanlar sınıfsal farklılıklara tepki gibi ama ne sınıftan ne farklılıktan ne de tepkiden söz etmeden yapıyor bunu Dostoyevski. Zaten başyapıt olma nedenlerinde birisi de bu. Başka sözcüklerle ifade etmek gerekirse diyalektiğin edebiyattaki görünümü bu yapıt.

Bunların dışında sürükleyici bir roman Karamazov Kardeşler. Bunu söylerken birçok ''best-seller''da olduğu gibi kaba bir merak dürtülmesinden söz etmiyorum, çünkü zaten kitabı ilk okuyuşum da değil. Sonunu çok iyi bilmeme karşın yine de elimden bırakamadan okudum, hatta hemen bitmesin diye arada kendime gereksiz işler çıkartarak okuma hızımı yavaşlatmaya çalıştım… Kitap içi tartışmalar bile sürükleyiciydi.

Elbette tartışmalardaki derinlik onu sürükleyici hale getiriyor. Ciddi bir Hristiyanlık daha doğrusu din eleştirisi var kitapta. Ancak tartışmanın günlük yaşam boyutundan; yani para hırsı, nefret vs. gibi noktalardan ele alınması konuyu renklendirip, ete kemiğe büründürüyor. Yıllar önce Dostoyevski’nin hapse girdiğinde kardeşinden Hegel ve Kant’ın eserlerini istemesi ve “Benim kurtuluşum onlarda” demesinin sonuçları bu kitaplarda ortaya çıkıyor sanırım. Hapishane sonrası yazdıklarına baktığımızda kimi ana felsefi problemleri irdelediği görülüyor; ahlak sorunu, iyi kötü problemi, toplum birey ikilemi, insanın kurtuluşunun yolları gibi (3).

Kitabın bir yerinde peder Zosima’nın yaşam öyküsü kendi ağzından anlatılıyor, kitap içinde ayrı bir kitap gibi. Burada Dostoyevski’nin üslubunun yerini Zosima’nın üslubu alıyor, sanki başka birisi yazmış dersiniz. Sanırım yazına egemenliğin en üst belirtisi bu olsa gerek.

Düşünüyorum da sadece herkesin okuması gereken değil, herkesin periyodik olarak okuması gereken bir kitap Karamazov Kardeşler; iyi romanın nasıl bir şey olduğunu anımsamak için. Yaşamın ve edebiyatın diyalektiğini gösteren ve dilime takılan kitaptan iki cümle ile bitireyim diyorum bu yazıyı:

“Kişilerden nefret ettiğim ölçüde insanlığa olan sevgim artıyor.”

“Yüzünde tuhaf bir küstahlık anlatımıyla belirli bir korkaklık yan yanaydı.”

------------------------------------------------

*Türkçe kimi çevirilerde önsöz niyetine bu yazı yer almaktadır.

(1) https://ilerihaber.org/yazar/iyi-roman-kotu-roman-89744.html

(2) https://ilerihaber.org/yazar/iyi-romanin-pesinde-117728.html

(3) https://gelenek.org/genclik-ve-edebiyat-dostoyevski-out-mu-oldu/