Hatırlıyorum, üç yıl önce Esad devrilmeye çalışılırken Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) vardı vitrinde. Onun ismi duyulurdu genelde. Eski subaylar, laik bürokratlar, askerler üzerinden yürüyen bir yeni Suriye hayalini pompalanıyordu. ÖSO'nun yanında küçük küçük grupların adı geçiyordu, El Nusra, Kaide ve tuhaf ismiyle İŞİD. O zamanlar Irak-Şam İslam Devleti adı bir tuhaf geliyordu kulaklara.
Bugün ÖSO'nun adını duymuyoruz. Artık sadece İŞİD var çünkü! Üstelik Kürt coğrafyasının tam da kalbine saplanmaya çalışılan bir bıçak gibi.
Her yeri İŞİD korkusu kapladı. Bu hafta özellikle de... Yapılan kamuoyu araştırmaları, TV'de açık açık destek demeci veren İslamcılar, üniversite kantinini basanlar.... Metroların bombalanma korkusu haberleri... Saymakla bitmiyor. Sanki üzerimize bir korku boca ediliyor... Korkmakta haklıyız da...
Türkiye acımasız bir neo liberalizmle, koşar adım İslami bir devlete doğru giderken; üstüne İŞİD korkusu denklemi tamamlıyor. Savaş retoriği yandaş medyada artık açık açık teleffuz ediliyor artık. Örneğin Yeni Şafak'tan Yusuf Kaplan, meczuplaşan bir coşkuyla “Batı ile neden savaşmalıyız?” listesi yayınlıyor.
İŞİD korkusu çöktü üzerimize. Kobane'deki direnişin umudu bile bu korkuyu dağıtmaya yetmiyor.
Dünyanın en büyük küresel yapılarından biriyle karşı karşıyayız. Çok milletli, inançlı acımasız bir savaş makinesi büyüyor hemen güneyimizde.
İslami devrim retoriği Sünni dünyaya hep uzak olmuştur. Emevilerden, Osmanlı Muhteşem Süleyman yüzyılına Sünnilik hep devlet ve düzen üzerinden giden bir anlayış döşemeye çalışmıştı. İslami devrim genelde Şiadan ve heterodoks akımlardan geliyordu. 1979 İran İslam Devrimi gibi. Şimdi ilk defa Mevdudi ve Ali Şeriati'den Humeyni'ye uzanan İslami Devrim retoriği, şimdi İŞİD üzerinde selefi bir ideolojiye kayıyor. Üstelik de Şiiliği büyük düşmanlardan biri ilan ederek.
İŞİD meczuplardan oluşan bir ordu değil. İnançlı, ölmeye hazır ve küresel bir ağ üzerinden büyüyen bir akışa sahip. Dünyanın her coğrafyasında Allah için şehit olmaya aday gençleri bekliyor ve büyüyor. Son bir yılı kafa kesmelerle geçen bir halkla ilişkiler kampanyası gibi geçti. Korku ilgiyi de beraber getiriyor.
Peygamberin ilk mührü, siyah bir bayrak üzerinde. Siyah Ninjalar gibi kendi estetiklerini göstermekten çekinmiyorlar. Haberlere yansıyan İŞİD tişörtü satanlar gerçek. Çünkü bir grafik üretmeye de çalışıyorlar. Nasıl NAZİ'ler siyah SS birliklerini ürettilerse. Yani karşımızda aynı zamanda grafik bir canavar büyüyor. Bunu unutmamak gerekiyor. Modern bir yapı İŞİD. Elinde barajlar, rafineriler ve devlet aygıtları bulunduran, mahkemeler ve bayındırlık planları olan bir devlet. Yani adı boşuna koyulmamış. Ve de küresel. Her an Kafkasya'ya ya da Afrika düzlüklerine sıçrayacak bir dinamizme de sahip.
Ve şunu da unutmamak gerekiyor. Ve vereceğim karşılaştırma örneğine kızmayın sakın. Nasıl İspanya İç Savaşı, Franko faşizmine karşı dünyanın dört bir tarafından insanları aynı safta buluşturmuşsa, heyecanlandırmışsa, İŞİD'de şeriat için ölmeyi göze alan her milletten militanı da benzer bir heyecan içine almaya çalışıyor. Onun için çok hızlı büyüdüler.
Evet sınırlarımızda artık küresel siyah bir devlet var! Bunu da unutmamak gerekiyor.
Elbette Rojova'dan Kobane'ye direniş ve umut var! Bunu da unutmamak gerekiyor.