Kaotik ortam ve değişim süreci

En önemli eksiklik siyasi cesaret eksikliğiydi; şimdi görünen odur ki cesaret gerçekten bulaşıcıdır, hızla bulaşıyor…

Türkiye statükocu siyasi öznelerin niyet ve çabalarından bağımsız, daha doğrusu onlara rağmen bir değişim sürecinin içindedir. Son 10 yıllık gelişmenin ayrıntılarda kaybolup gitmeyen nesnel tahlili bu sürecin nasıl ve ne yönde gelişeceğinin ipuçlarını verebilir. Verir değil de verebilir diyorsak bunun nedeni gelişmenin ağırlıklı olarak verili ve gelişen koşullarda, siyasetin statükoyla savaşan öznelerinin faaliyetlerine bağlı olmasındandır.

Verili koşullar, değişim sürecinin içinde büyüdüğü koşullardır. Bu koşulların ya da durumun her değişim döneminde görülebileceği gibi kaotik bir durum olduğunu kaydederek kısa bir süre önce yitirdiğimiz Metin Çulhaoğlu’nun kaotik durum ya da kaosla ilgili değerlendirmesine başvuralım. İleri Haber’deki 16.8.2021 tarihli makalesinde şöyle yazmıştı Çulhaoğlu:

“Kapitalizmin belirsizlikleriyle şekillenmiş bir dünya, bir de yangınlar, seller, diğer doğal afetler ve salgınlar söz konusu olduğunda doğrusu, yanlışı ve komplo teorisi dahil ne söylenirse hepsini dijital ortamlarda anında duyabiliyorsa, buradan kaostan başka bir şey çıkması mümkün değildir. Böyleyse, (…) ‘düzensizlik’, ‘karışıklık’, ‘istikrarsızlık’ boyutlarına güvensizliği, şüpheciliği ve umutsuzluğu da eklemek gerekecektir.”

***

Bu tabloyu “kaos” terimiyle tanımlamanın mümkün olduğunu belirten Çulhaoğlu, dünya kapitalizmini etkileyen bu tablonun Türkiye’yi de derinden etkilediğini belirtiyor ve kimi farklı özelliklere dikkat çekiyordu. Kapitalizmin refah devleti modeli yerine koymaya çabaladığı modellerin belirsizlik ve boşluklarından, içeride ve dışarıda bozulan dengelerden yararlanan AKP, cumhuriyeti tasfiye etmeye soyundu; bu konuda epeyce de mesafe aldı. Şimdi kazanımlarını savunma konumundadır. Devraldığı statükoyu şeriatçı bir düzen olarak yeniden kuracak yapıyı oluşturamayan AKP rejimini Çulhaoğlu’nun dediği gibi “düzensizlik”, “süreksizlik” olarak tarif etmek mümkündür. Kısacası kaotik ortam, rejimin inişe geçen ve çareyi her türden baskıyı artırmakta gördüğü durumun da adıdır. Çulhaoğlu iki yıl önce yazdığı özetlemeye çalıştığımız makalesinde “Dünyanın pek çok bölgesini, bu arada özellikle Türkiye’yi öngörülebilir gelecekte bekleyen, kaotik ortamlar ve süreçlerdir…” diye yazmıştı.

***

Siyasal iktidar son on yılda ufuksuz, işlemeyen, sözde demokratik bir rejimi hızla otoriter bir rejime dönüştürdü. Ama kurtuluş yıllarından sonra karar altına alınmış, toplumun etkin kesiminin desteğini kazanmış, aydınlar tarafından ideolojik beslenme kaynağı haline getirilmiş, akademide zenginleştirilmiş, kabul edilmiş laik eğitim sisteminden dini eğitime geçmeyi büyük ölçüde başarsa da toplumda laikliğin etkisini kıramamıştır. Çatışma sürüyor, ama son yıllarda laikliği savunanların, cumhuriyeti demokrasi ile bütünleştirme, ufkunu genişletme çabaları ile birlikte durum otoriter rejim aleyhine gelişmektedir.

Öyleyse rejimin kendisini kazanımlarını koruma çabaları, meşruiyet ve yasal sınırları aşması durumunda, ki bu sınır çoktan aşıldı, değişimi güçlendirecek karşı önlemlerin alınması, sürecin rotasından sapmasını önlemek için birlikteliğe ve coşkulu bir kitleselliğe önem vermek yerinde olacaktır.

***

Büyük bir olasılıkla muhalif siyasetin özneleri vahim hatalar yapmazlar, değişimi halkın heyecanı ile besleyebilirlerse rejim değişikliği gerçekleşecektir. Burada en önemli sıkıntı ya da engel değişimin gücü olarak ortaya çıkmış ve şimdilik sürükleyici siyasal güç olan 6’lı Masa’nın kendilerini geçmişin statükocu mirasından kurtaramamaları olacaktır. Masayı oluşturan sosyal demokrat, liberal, muhafazakâr partilerin geçmişleri önümüzdeki dönemde hayal kırıklığını besleyecek ögeler taşıyor. 6’lı muhalefette yer alan kimi partilerdeki geçmişle bağlarını kopardıklarını ifade etmeleri hatta Deva partisinin Kürt sorunu ile ilgili söylemi gibi beklenmedik şaşırtıcı çıkışlar yapmaları da güven vermekten uzaktır. Veriler ne gösterirse göstersin, kamuoyu yoklamaları neye işaret ederse etsin 6’lı Masa’nın HDP gerçeğini görmekten uzak durması da sözünü ettiğimiz süreci tersine çevirebilecek, muhalefet güçlerine “eyvah biz ne yaptık” dedirtebilecek kaotik ortamın bir ifadesidir. Muhalefetin kendini savunmak için elinden gelen gelmeyen her şeyi yapan, köşeye sıkıştığı için can havliyle hareket eden iktidar karşısında yalnızca sandık muhabbetiyle yetinmesi de kitlelerdeki pesimizmi besleyen, nihayet “ne olacaksa olsun” havasına kapılmalarını da kaotik ortamda yılgınlığı besleyebilir.

***

Öte yandan önümüzdeki üç dört aylık süre, değişim sürecinin daha köklü değişimlerin kapısına açabilecek koşulları yaratabilir. Somut durum değişimi güçlendirecek, ufkunu genişletebilecek imkanların ortaya çıkabileceğini gösteriyor. Kaos ortamı yerini değişimin, gelişmeleri denetim altına alabileceği, denetleyebileceği, yönetebileceği bir atmosfere dönüşebilir. En azından sürecin kalıcı birikimlerinin sonrası için sağlam bir zemin oluşturması mümkündür.

Bunun anahtarı da siyasal arenada geçmişe göre daha atak pozisyonlarda yer almaktan çekinmeyen, kendini politika dışında tarif etmeyen, ittifaklardan korkmayan soldadır. Neyse ki son dönemeçte bu yönde Emek ve Özgürlük İttifakı, Sosyalist Güçbirliği gibi olumlu gelişmeler yaşandı, yaşanmaya da devam ediyor.

En önemli eksiklik siyasi cesaret eksikliğiydi; şimdi görünen odur ki cesaret gerçekten bulaşıcıdır, hızla bulaşıyor…