Önceki gün haber ajansları Afganistanlı komedyen Nazar Mohammad’in Taliban tarafından kaçırılarak katledildiği haberini geçtiler. Servis edilen görüntüler arasında kurbanın katiline “son bakışı” da vardı.
Devam haberlerinde Mohammad’in öldürülüş nedenlerine ilişkin çelişik bilgiler yer aldı. Her ne olursa olsun katledilişi vahşiceydi. (1)
Taliban, resmi bir açıklama yayınlamadı ancak İslamcı ideolojinin bu en kıyıcı mensuplarının, komedyeni, Taliban’ı hicveden skeçleri nedeniyle öldürmüş olabileceği pekâlâ mümkündür çünkü günahlar ve yasaklar üzerinden kurgulanmış zihinleri buna uygundur.
Ayıp, günah ve yasak arasında geçişken bir ilişki var. Kapamayla, kapatılmayla suç ve ceza arasında da.
Müslüman toplumlarda gülmek ayıplı bir eylemdir. Daha doğrusu bu algı baskın kılınmak istenir, çoğu toplumlarda özellikle kadının gülerken ağzını kapatması çok sık karşılaşılan bir durumdur. Kadın bedeni tahrik edici bir nesne olarak görüldüğü için saçının telinden parmak ucuna bedenin bin bir çeşit örtü ile kapatılması dayatılır.
Kapatma bir önlem; ayıp olanın gösterilmesini, günah olanın işlenmesini engellemeye yönelik olduğu gibi suça karşılık düşen bir ceza biçimi olarak “kapatılma” biçiminde de tezahür edebilir.
Hegemonyaya dayalı bütün toplumsal ilişki biçimleri egemen anlayışın tesisi ve korunması amacıyla suçu ve cezayı tarif eder. Cezanın biçimi, yaptırımın düzeyi ve şiddeti suça göre belirlenir.
Siyasal İslâmcılık bütün totaliter ideolojiler gibi bireyin ve hayatın kontrol edilerek zapturapt altına alınmasını hedefleyen bir ideolojidir. Yoldan çıkan münafıklar için şiddet bir ceza aracı olarak hep devrededir ama rıza üretimindeki asli unsur cennet vaadidir.
İslâmcılara göre bu dünya bir imtihan yeridir. İnsan, bu dünyaya değişik acılarla sınanmak için gelir. İsyan etmemeli, başına her ne geldiyse başa geleni öbür dünyaya hazırlayan bir imtihan olarak görmelidir. Kendisine itidal ve sabır tavsiye edilir. Sel felaketi, maden kazası kaderdir, dayanma gücünün sınandığı birer sınavdır. Bu dünyada baştan çıkarıcı bir iksir olarak görülen şarap ve kadın öbür dünyada, ahirette bir ikram vesilesidir. Testi testi şarapların, bakire kızların biri gidip biri gelecektir. Bu dünyada cefa çeken öbür dünyada sefa sürecektir. Çark böyle kurulmuştur. Aksi fitnedir, şeytani düşünceden yana olmaktır.
İslâmcılık da içinde olmak üzere bütün dinci ideolojiler topluluk davranışını haz almayı kapatmak üzerine bina eder. Manastırlar, kiliseler, havralar, camiler bunun için vardır. Kara kaplı fotoğraf albümlerinde yüzü gülen rahibe, papaz, haham ya da imam suretine pek yer yoktur. İsa’nın çarmıha gerilişinde temsil edilen çilekeşlik hazdan kaçınmanın değişik hallerine tercüme edilerek çoğaltılır.
Gülmenin, gülen ağızın kapatılmasıyla kadının kapatılması karındaştır. Aynı rahimden, insanın bu dünyaya gam almak için geldiği anlayışından beslenir. Her türlü haz kaynağı günaha çağrı olarak görülür. Gülmek de kadın gibi “kışkırtıcıdır”. Dinci bir göz gülen kadında cinselliğin arsızlık halini, erkekteyse bu dünyanın hazzına tamah eden gevşek bir kişilik yapısı görür. “Karı gibi gülme” diyerek azarlanan bir erkek çocuğu gülmenin kötülüğüyle bir özne olarak kadının kötülüğünü ister istemez aynı bağlam üzerinde buluşturacaktır. Kötülüğü üreten kadındır. Zihin bu algıya hazırlanır. Böylece cinsellik, gülmek ve kötülük üzerinden çocuk, kadının ancak anne olduğunda kötülükten azade olacağı bilgisine ulaşır. Hiç büyümez, nasıl öğrendiyse öyle kalır. Yoldan sapanlar için “İslâm’ın kızı” üzerinden çağrı çıkartır, burnunun ucunu göstermekten utanan hayali muhterem anne tarifleri yapar. Başka türlü bakamadığı için voleybolcu kızların şortlarına, metroda, vapurda gördüğü kapanmamış kızların etek boylarına takılır. (2)
Mürtecinin farklı olana tahammülü yoktur. Makbul Müslümanın tanımı bellidir. Bu tanımla çelişen her söz, her fiil “düşman”ı tarif edecektir. Sadece farklı siyasi tercihler değil farklı cinsel eğilimler de “bozucu” karakterleri nedeniyle hedef tahtasına oturtulur. Devletin örgütlü şiddetinin en sert en acımasız muhataplarından birinin LGBTİ+ bireyler olması boşuna değildir. Ailenin kutsallığını tehlikeye düşüren her türden özgürlük arayışı günah ve suç kategorisinde görülerek cezalandırılır. (3)
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde KKTC ziyareti öncesi söylediği “Türkiye’nin Taliban’ın inancıyla alakalı ters bir yanı yok. Daha iyi anlaşabileceğimize ihtimal veriyorum” sözleri ilk elde siyasetin gereği olarak söylenmiş bir açıklama olarak görülebilir belki ama kendi içinde tutarlıdır. Çünkü ülkemiz İslâmcılarıyla Taliban, dinin emrettiği bir yaşam tarzının topluma dayatılması noktasında temelde çokça benzeşmektedir.
Gallup’un son zamanlarda yaptığı bir araştırmaya göre, Türkiye, en az gülümseyen ülkeler sıralamasında, 140 ülke arasında birinci sırada yer almıştır.
Gerilim ve kutuplaştırma siyasetinin oluşturduğu nefret ve öfke halinin topluma giderek egemen olması olarak da okunabilir bu araştırma sonucu, giydirilmiş bir ahlak anlayışının, kapatılmaya ayarlı somurtuk bir yaşam tarzının mesafe alması olarak da.
Gülmek, insanın en çıplak, en kendisi olduğu hallerden biridir oysa. Yaşam sevincinin dışavurumudur. Bir tür sakınımlı olmama halidir. Keyiftir. Mutluluktur. Gülen kişi kendisini bulunduğu ortama savunmasız bir şekilde teslim eder. Nasıl görünürüm, ne derler diye düşünmez, içinden geldiği gibi davranır: Gülümser, kahkaha atar, karnını tuta tuta güler.
Yaşam sevincinin, mutluluk halinin gösterilmesinin ayıp, günah addedildiği bir ülke oldu Türkiye.
İslâmcının az şekerlisi çok şekerlisi, radikali ılımlısı olmaz. İslâmcı İslâmcıdır.” (4)
İhvan’ı, İŞİD’i, Taliban’ı, envai çeşit cemaati, tarikatı...
Son tahlilde hepsinin yolu şeriata çıkar, şeriatı arzular.
“Son bakış” ile ilgili cümlelerin “İslâmcılıkla uzlaşılmaz” vurgusuyla tamamlanmasında sonsuz yarar vardır.
DİPNOTLAR
1. Dış basında yer alan kimi iddialara göre, Nazar Mohammad Kasha Zwan, Taliban tarafından komedyen olduğu için değil önceki hükümete bağlı bir milis ya da yerel polis olduğu için öldürülmüştür.
2. İlahiyatçı İhsan Şenocak, Türk Milli Kadın Voleybol takımının Çin takımıyla yaptığı karşılaşma sonrası paylaşılan coşku dolu fotoğraf karelerini konu ederek şu twiti attı: “İslâmın kızı! Sen oyun alanlarının değil, imanın, iffetin, ahlakın, hayânın, edebin sultanısın; sen “burnunu göstermekten utanan” anaların evladısın. Ekranlara ve sakallı ağabeylerinin popüler kültürün kurbanlarına "sultan" demesine aldanmayasın! Umudumuz da, duamız da sensin.” Çoğu dini çevre şeriata uygun olduğu gerekçesiyle bu açıklamayı destekledi. İffet bahsinde Şenocak elbette yalnız değildir, öncesi vardır. AKP büyüklerinden Bülent Arınç, 2014 yılında Başbakan Yardımcısı iken Bursa Valiliği tarafından bayram etkinliklerinde “Kadın ise iffetli olacak. Mahrem- namahrem bilecek. Herkesin içinde kahkaha atmayacak. Bütün hareketlerinde cazibedar olmayacak, iffetini koruyacak.” demişti. Başbakan Erdoğan da daha öncelerde, 2011 yılındaki Konya mitinginde; Hopa’daki protesto eyleminde gaz bombası etkisiyle rahatsızlanarak vefat eden Metin Lokumcu’nun ölümüyle ilgili gösteride, kolluk kuvvetleri tarafından kalçası kırılan Halkevleri MYK üyesi Dilşat Aktaş için “O kadın, kız mıdır kadın mıdır, bilmem!” cümlesini kurabilmiştir.
3. Nihayetinde Şenocak’ın da Arınç’ın da Erdoğan’ın da el aldığı Necip Fazıl Kısakürek’tir. Necip Fazıl’ın “Büyük Doğu’nun Dokuz Umdesi’nde içerili programa göre: “Faiz, dans, heykel, zina, fuhuş, kumar, içki, her türlü keyif verici madde yasak olup suçlular kısas yöntemiyle cezalandırılacaktır.”
4. Rıfat Ilgaz’ın özlü ifadesinden esinle söylenmiştir. Aslı şöyledir: “Ya ezenden yana olacaksın ya da ezilenden! Bu işin az şekerlisi, çok şekerlisi olmaz!”