Tamam, saldırgan olmayalım!
Tamam, içinde uzlaşmanın ve yan yana yürümenin olduğu, diyaloga açık yeni bir siyasi kültür yaratalım!
Tamam, ülkeyi de, siyaseti de, hayatı da normalleştirelim! Kutuplaşmak yerine “adam gibi” oturup konuşalım!
Ancak…
Bütün gerçekler ortada yerde dururken, şirin gözükerek, “ayrımız gayrımız yok” diyerek, "ülkeyi hükümetsiz bırakamayız" diyerek siyasi başarı gelmez!
Meydan okumadan, siyasi cüret göstermeden, risk almadan siyasi başarı gelmez!
Seçim bildirgen başka, davranış kalıpların başka oldu mu da siyasi başarı gelmez!
Bunu yaşayarak yeterince öğrenmedik mi?
Orta yerde, iktidardan düşen bir parti varken, Erdoğan iktidarsız bir Cumhurbaşkanı’na dönüşmüşken, üstelik Genel Başkanın “Cumhurbaşkanlığı makamı bu kadar kiri, şaibeyi kaldırmaz. Cumhurbaşkanlığı meşru değildir ve olmayacaktır” demişken, senin “önemli isimlerinden” biri çıkıp, “CHP'nin, seçmeninin % 52'sinin oyunu alarak seçilen cumhurbaşkanının meşruiyetine bir sözü yok” derse, bir başkası da daha “durun bakalım ne oluyor” demeden “meşru olmayan” Cumhurbaşkanı ile büyük bir huşu içinde 2,5 saat baş başa görüşürse siyasi başarı gelir mi?
“Kurmay heyetinin” davranış kalıpları, seçim bildirisinde yazdığının, meydanlarda söylediğinin tersi olursa inandırıcı olamazsın, siyasi başarıyı da yakalayamazsın!
13 yıldır yaptıklarıyla ülkeyi kutuplaştıranların, sınırlarda savaşın eşiğine getirenlerin salt çoğunluğu kaybettikten sonra sizin “yüzde 60’lık blok hükümeti kurmalıdır” söyleminize karşı, “Blok nedir, bundan daha kutuplaştırıcı söylem olabilir mi” diye sormasına “evet olabilir, işte 13 yıldır sizin söyledikleriniz” demeden, gerçekleri ısrarla söylemeye devam etmeden siyasi başarı yakalanamaz!
Siyaset bir meydan okuma sanatıdır! Mülayim gözükerek, “Türkiye hükümetsiz mi kalacak? Sorumluluktan kaçmak bize yakışır mı? Sorularının arkasına saklanarak, ülkeyi hükümetsiz bırakmayız" demenin, kendini kandırmak dışında kimseye bir faydası yok!
Tamam, yüzde 60’lık bir “blok hükümeti” olmalı, devlet olanaklarıyla şişmiş AKP’nin balonunu patlatmalı, devlet kurumlarından söküp atmalı, 81 ilin valisini, emniyet müdürünü, birer imama dönüşmüş eğitim müdürlerini derhal görevden almalı!
Ama “yüzde 60’lık blok” geçici ya da kalıcı hükümet kuramıyorsa, “aman ülke hükümetsiz kalmamalı” diye de koalisyona abanmak, uzlaşma adına kendi doğrularımızdan vazgeçmek zorunda değiliz!
“Bu olmazsa AKP ile deneyelim, zaten ilkelerimiz de ortada” diyenlerin “DYP-SHP hükümet protokolüne” ve arkasından koalisyon döneminde neler olup olmadığına şöyle bir bakmalarında büyük yarar var. Üstelik dönem, SHP’nin tam bir sosyal demokrat parti olduğu bir dönem, üstelik 12 Eylül’ün darbesini yemiş onlarca adam SHP’de yönetici, milletvekili, bakan! Bakın hele neler olmuş neler?
Eğer bugün CHP, uzun süredir yüzde 20-25 arasında gidip-geliyorsa, nedenleri için biraz buralara, biraz da 1989 yerel seçim sonrasına dönüp bakmalı! O zaman maalesef, oralarda yaratılan hayal kırıklığının solun inandırıcılığını yerle bir ettiğini, siyasal İslamın, AKP’nin önünü açtığını, CHP’yi soldan, toplumsal dinamiklerden, emek hareketinden, Kürt hareketinden, Alevilerden uzaklaştırdığını göreceğiz!
KORKAN PARTİ KAYBEDER!
Boş hayallere gerek yok: AKP ile koalisyon demek, AKP’nin işlediği suçların üstünü örtmek, hesap sorma talebini geri çekmek, yükselen ve kendine güvenini yeniden kazanan toplumsal muhalefeti fiili olarak yok etmek anlamına gelir, vebali de SHP döneminden daha büyük olur!
Gücün yoksa, ağırlığın yoksa çekim merkezi değilsen, yalnızca şirin gözükerek, uzlaşmacı gözükerek, hoşgörüden bahsederek sonuç alındığı dünyanın hiçbir yerinde görülmemiştir, Türkiye’de de görülmez!
Kendi doğrularımızı söylemeden, adalet, eşitlik ve özgürlük için sesimizi daha da yükseltmeden, her fırsatta hesap soracağımızı ilan etmeden, gölgemizden korkarak siyasi başarı elde edemeyiz!
Türkiye’de de, Dünya’da da yaşayarak öğrendik; Korkan parti kaybeder! Meydan okumayan parti de! Seçimin adı ister genel, ister erken olsun fark etmez!
Sayısal çoğunluğu kaybeden AKP belli ki ciddi ciddi korkuyor! AKP’nin bir gün bile hükümet olmayacağı ortaya çıksın bu korkular onu darmadağın eder! Hatırlatmakta yarar var: İslam coğrafyasının en korkak İslamcıları Türkiye’de! Onlar, arkalarında devletin polisi-askeri, kamunun olanağı olmadan sokağa bile çıkamazlar!
AKP’yle koalisyon olasılığını konuşmak da, 13 yıllık AKP dönemin suç ortağı, idare-i maslahatçı Abdullah Gül’ü “kurtarıcı” olarak parlatma çabalarına destek vermek de AKP’nin ve AKP’lilerin korkularını yenmelerine hizmet eder!
Varsın hükümet çıkmasın! İlkesiz olacağımıza hükümetsiz olalım!