İLERİ Haber Portalı, yayın hayatına başladığında riski yüksek bir iş yapıyordu. Bu, hem siyasal açıdan hem de habercilik açısından böyleydi.
Profesyonelce çalışan haber kadrosu, editörleri, yazarları ve yönetsel kadrosundaki insanlar bunun bilincinde hareket etti.
İLERİ Haber Portalı’nın daha fazla okunur hale getirilmenin yollarını aramaktan asla vazgeçilmedi.
İLERİ Haber Portalı şimdilerde yeni formatıyla siz okurlara ulaşıyor ve görüyoruz ki beğeni topluyor, daha çok okunuyor.
Nurettin Abacıoğlu da yazmıştı,
İLERİ Haber Portalı,
‘Hedef gösteren ve hedefe yönelimin bir eylemlilik durumu ile bitiştiği toplumsal örgütlülüğü de anlatan’ bir noktada yayın yapmaktadır.
İLERİ Haber Portalı,
“Gerçekler devrimcidir” diyerek, gerçeğin diyalektiğini, ilerleme hedefinin ve eyleminin içine koymuştur. Bu mücadelenin hedefinde de laik, eşitlikçi, kamucu bir cumhuriyet; kısacası “sosyalist cumhuriyet” ütopyası bulunmaktadır.
İLERİ Haber Portalı,
Bir “Haziran Direnişi” öyküsünün parçasıdır. Onun sonuçlarından birisidir. Hedef için bir eylem kılavuzu, örgütlenmenin bir aracıdır.
İLERİ Haber Portalı,
Aydınlanmanın bir mücadele aracı olarak “İleri”, her gün halk sınıflarının gerçek seslerinden birisi olma çabasıyla, inanılan yarınların inşasına değip, dokunmaktadır…
Bütün bunlar, İLERİ adım olarak görülmelidir…
Sevmeyi, sevilmeyi, unutmak ve unutulmayı bu İLERİ adım içerisinde yeniden ele almakta yarar var diye düşünüyorum.
Gelelim sevmek-sevilmek ve unutmak-unutulmak ikilemlerine…
Bugün, kapitalizmin toplumsal takviminde tüketimi körüklediği günlerden birindeyiz.
Ülkemizde, milyonlarca insan ‘’sevgililer günü’’ kutlaması yaparken, toplumsal yaşamda sevgisizliğin temelini atan ideolojik yaklaşımlarla da henüz hesaplaşabilmiş değiliz.
Kentimiz açısından, yakın tarihin en sevilen yönetici kadrolarını yitirdiğimiz günü geride bıraktık. 1 kadın belediye Başkanı ve 3 belediye meclis üyesi olan kent büyüklerini bir görev dönüşü yitirişimizin 45. yılında andık.
Bu anma, teamüllere pek uygun olmadı, sadece dua edilmesi yeterli sayıldı ama o biçimin dışında da unutulmadıklarını göstermek isteyenler oldu.
İzmit onları sevmişti, çünkü halkına hizmet eden kadrolar içindeydiler. Kentin su ve kanalizasyon sorununu çözmüşlerdi. Ketteki sosyal yaşamı hareketlendiren fuar alanının oluşturulmasını sağlamışlardı.
Ve daha birçok sosyal projede de imzaları vardı, ama ömürleri yetmedi. Ve sözünü ettiğim o kadın Belediye Başkanı Leyla Atakan ile Belediye Meclisi üyeleri İsmail Kolaylı, Feridun Özbay ve Abdurrahman Yüksel’i elim bir trafik kazası sonucu yitirdik.
Sonrasında gördük ki;
Görevini ve birlikte yaşadıkları insanları seven 4 görev insanını, bu kent çok sevmişti,
Bu kent onları unutmadı ve bugüne kadar unutulmamaları için ne gerekiyorsa yaptı.
Ama, ne gariptir ki, özellikle son 5 yıldır, Atakan ve arkadaşlarının anması mezarı başında dua okunması ve ardından mevlid düzenlenmesi ile sınırlı tutuluyor.
Sevmek ve sevilmek konusunda kent insanının tamamına yakını bu görev şehitleri için aynı şeyi düşünüyor olabilir, ama unutmak ve unutulmak konusunda farklı yaklaşım olduğu kesin.
Sanki, birileri Atakan ve arkadaşlarını unutturmak için özel çaba harcıyor.
Oysa, o insanlar, bu kentin daha çağdaş kent olması adına mücadele vermişler ve bu mücadele sırasında yaşamlarını yitirip, kent açısından çok az sayıda insana nasip olacak biçimde "görev şehidi" sayılmışlardır.
Şimdi sormak gerekir,
Unutmamak ve unutturmamak adına okullarda bu kişiler için bir anma ya da görev şehitlerini anımsatma etkinlikleri yapılamaz mı ?
Günün herhangi bir saatinde, halka açık toplantılarda Atakan, Kolaylı, Özbay ve Yüksel’in kim oldukları, neler yaptıkları ve trafik kazasında can vermelerinin nedenleri bu kent halkına anlatılamaz mı?
Tabi ki anlatılabilir, ama o andan itibaren, günümüz yerel yönetimleri açısından riskli bir durum ortaya çıkar. Bugün yaptıkları ya da yapıyoruz diyerek reklamını yaptıkları işler tek tek sorgulanır hale gelir.
45 yıl önce yitirdiğimiz o ekibin çalışmaları, üretken ve halkçı belediyecilik anlayışının filizlenmesini sağladı. O ekip, İzmit´in sosyal ve kültürel yaşamında kalıcı izler bıraktı.
O dönemin politikacıları ve insanları artık önemli oranda hayatta değil. Ama, kente kazandırdıkları eserler bugün halen kullanılabiliyor.
İşte, sadece bunlar bile mezar başı ve akşam mevlidinde dua okumaktan öteye daha fazla sosyal etkinliklerle anılmalarını gerektiriyor.
Yeni nesillere de çalışmaları ve kent halkına kazandırdıklarıyla anımsatmak gerekiyor. Ama, böyle yapılmıyor.
O Belediye Başkanı’nın adının bir okula, bir caddeye ve bir kültür merkezine verilmiş olması,
O Meclis üyelerinin isimlerinin sadece birer caddede yaşatılıyor olması,
Ya da yılda bir kez ailelerine onur plaketi vermek yetmez.
İsimleri, kentin tarihi ve kültürel yapısı içinde değer kazanmış hale getirilmelidir. Kendilerinden sonraki nesillere aktarım için yazın alanında mutlaka kalıcı eserler yaratılmalıdır.
Mümkünse, o dönemin çalışmaları ve o çalışmaları gerçekleştiren isimler için kısa metrajlı bir film hazırlanmalı ya da varsa bu filmin kopyaları çoğaltılıp yeni nesillerle buluşturulmalıdır.
Özcesi, İLERİ adım atma uğraşında olanlar, İLERİ adım atanlar, İLERİ adımı topluma özümsetenler ve nihayetinde İLERİ adımı Sosyalist Cumhuriyet ile taçlandırma uğraşı verenler ‘sevmek ve sevilmek’ arasındaki dengeyi mutlaka korumalı, ‘unutmak ve unutulmak’ ikilemindeki sevgisizliği de gidermelidir.
Geleceğin daha güzel olmasını istiyorsak, ‘biz başka alem isteriz’ diyorsak, başkaca yol da yok…