Mevsimlerin en yakıcısından daha çok yakıcı olan gündemler, yoğunluğunu kaybetmiyor. Aksine, yakıcılığı da yoğunluğu da giderek artıyor.
Tümünü, AKP FAŞİZMİNİN topluma dayatmaları ve doğal uygulamaları olarak tanımlamak bir yana yerelliklerde, gelecek günler için açacağı yaraları onarmanın olanaksız olduğunu da şimdiden görmek lazım.
Bu nedenle de, ‘’BU PİSLİĞİ DEVRİM TEMİZLER’’ dedikten sonra, gündemin yakıcılığının nerelere uzandığını irdeleyip, değerlendirmelerimi paylaşmalıyım.
15 Temmuz’daki darbe girişimi, evet devlet içinde yuvalanmış FETÖ/PDY’nin işiydi. Bu durumu fırsata çeviren, bunu yaparken de muhafazakar ideolojisinin arkasına taktığı milyonlarca farklı görüşten insanın verdiği güç ve rahatlıkla militarist darbe yerine iktidar darbesinin kabul görmesini sağlayan kadroların emniyet, ordu, adliye ve diğer kurumlarda başlattığı operasyonlar, şimdilerde akademik dünya içine kadar sokuldu ve yeni gerginlik başlıkları oluşturuldu.
Darbe girişimini engelleyen adımların atıldığı ilk saatlerin ardından yaratılan hamasi havanın, yakın gelecekte oklarını ülkenin aydınları, ilericileri, devrimcileri ve diğer unsurlarına yöneleceğini söylemiştik. Bugün yaşadıklarımız da o söylemimizi doğrular nitelikte.
Demek ki, öngörüleri, tahlilleri ve beklentileri arasındaki doğru ilişkiyi tarihin de onayladığı ilericiler ve devrimciler, bu pisliğin içerisinden daha temiz bir toplum yaratabilmek için düzen içindeki görev, makam, ekonomik ve sosyal statüsüne bakmaksızın kesintisiz mücadeleyi sürdürmek zorundadır.
Çünkü, gündemin yakıcılığından herkes (tabi ki muhalif) payını almaktadır. Ve, bu süreç takvimsel olarak kısa sürmeyecektir.
Gelelim, bunları yazmama neden olan gelişmelere…
Yeni kanun hükmündeki kararnameye göre çok sayıda kişi kamudaki görevlerinden çıkarıldı. Resmi Gazete'de yer alan 672 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulu'nca devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve kamu kurumlarındaki çok sayıda kişi, kamudaki görevlerinden çıkarıldı.
Kamudan çıkarılanlar arasında 7 bin 669 emniyet, 323 jandarma ve 2 Sahil Güvenlik Komutanlığı personeli ve 24 merkez valisi de bulunuyor.
Bu arada, kararname, ‘’Bizler bu suça ortak olmuyoruz’’ başlıklı bildiriyi imzalayan ve ‘devleti katliam yapmakla suçladıkları’ öne sürülen bin 100 akademisyen içinde bulunan Kocaeli Üniversitesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, Prof. Dr. Nilay Etiler, Prof. Dr. Kuvvet Lordoğlu, Doç Dr. Yücel Demirer, Yrd. Doç. Dr. Hakan Koçak'ı da kapsadı.
Bu isimlerin tamamı tanıdığımız, çok sayıda meselede yan yana durduğumuz, halkının çıkarları için çalışan ve üreten bilim insanları. Açığa alınmalarının tek nedeni olan o bildiriye, bilim insanı ve akademisyen sorumluluklarının yanı sıra siyasal düşünceleri dolayısıyla imza atmışlardır.
O dönemde haklarında açılan soruşturmalar ve davalardan iktidarı beklediği sonuç çıkmadı. Hal böyle olunca, hedefe ulaşmak için her yolu mübah gören AKP faşizmi, bir torbanın içine koyduğu herkese yaptığı gibi ‘darbe girişimi’ perdesi arkasındaki tasfiyelerin başına da bu isimleri koydu.
Bununla da noktalanmıyor elbet…
Tasfiyeler, sadece muhaliflere yönelik değil. Dedim ya, torbada ‘’kendilerinden olmayan herkes’ birleştirilmiş.
Mesela 3 Vali Yardımcısı’nın tasfiyesi,
Mesela Gıda Tarım Hayvancılık İl Müdürlüğü’nden,
Mesela Gümrük Müdürlüğü’nden,
Mesela Bilim, Sanayi ve Teknoloji İl Müdürlüğü’nden,
Mesela TUİK Bölge Müdürlüğü’nden,
Mesela İl Kültür Müdürlüğü’nden,
Mesela Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü’nden,
Mesela Defterdarlık’tan memuriyetine son verilenler var. Onlara, bir süre önce görevinden ayrılan Derince Müftüsü Birol Nurlu da eklenmiş durumda.
Bu noktalardan bakınca, gündemin yakıcılığı çok net görülüyor.
Tabi, bu yakıcılık, burada sonlanacak değil…
Önümüzdeki günler, siyaset arenasında tasfiyelere başlanınca, çok daha çarpıcı tablolarla karşılaşacağımız ortada. Ülke genelinde de, yerelliklerde de yakıcılık kat kat artarak kendisini hissettirecek.
Daha kaç kişi, kaç kararname ile devlet kadrolarındaki görevlerinden men edilir bunu bilemiyorum. Ama, yol açılmışken kısa sürede kapatılacağını da hiç sanmıyorum.
Gündemin bu yakıcılığı arasında, işçilerin, kamu çalışanı emekçilerin, yoksulların ekonomik ve sosyal durumlarına ilişkin bir değerlendirme bile yapamıyoruz.
O yüzden, ülke ve kent gündemini değiştirecek gelişmeleri beklemek yerine, kendi nesnel gündemlerimizi hem kentimizin hem de ülkemizin önüne koyabilmenin uğraşını artırmak zorundayız.
Yoksa, derdimizi bile anlatamadan boğulup gideceğiz…