Emekçilerin yoğunluklu olarak yaşadığı Kocaeli’ne, 1960’lı yılların başından itibaren en çok yakışan sıfat ‘gri kent’ olmuştur. Çünkü, kentin ekonomik, sosyolojik, politik ve meteorolojik durumu, iş yoğunluğu, çalışma zorunluluğu, ama aynı oranda gelirden eşit pay alamama durumu genelde gri rengi çağrıştırır.
Kaldı ki, sokakta yürüyen insanların yüzüne yansıyan griliklere değinmeyeceğim…
Neden böyle giriş yapıyorum, ona geleyim.
Brisa Lastik Fabrikası emekçilerinden bir kardeşim, sosyal medyadaki günlük paylaşımlarına uzun süre ‘Günaydın gri kentin bahtsız çocukları’ diyerek başlardı. Şimdilerde pek yapmasa da, bu kenti en iyi tanımlayan ifadelerin bunlar olduğunu düşündürmeye başlamıştı bende.
Şimdi ise düşünme ötesine geçtim, doğru kabul ediyorum.
Evet, bu kentte hava yıllardır griydi. Şimdi de halen gri ve gelecekte de bu grilik kolay kolay değişmeyecek gibi.
Çünkü, hava yağışlı da olsa, bulutlu da olsa, parçalı bulutlu da olsa, hatta güneşli gibi de görünse hep gri.
Bunu nereye dayandırdığımı da söyleyeyim;
Yatırımlar, yarattığı katma değer, istihdam, vergi tahakkuk ve tahsilatı gibi konularda övünülen, ülkenin önder kentlerinden bir olduğu savunulan kent, ne yazık ki insan ilişkileri ve sosyal yaşam açısından tamamıyla gri bir havanın etkisi altında.
Bunun nedeni, ‘gericilik’ ve ideolojik olarak vücut bulduğu siyasi yapı olan AKP’dir.
Peki, gri havada güneş açar mı ?
Elbet açar, ama griliği sağlayan bulutları dağıtmak pek kolay olmaz. Bu gerçekliği bilen emekçilerin, uzun süredir sosyal ve siyasal tercihlerini değiştirmenin kıskacında yaşamaktan sıkılmadığı görülüyor.
Bu ruh hali Nisan’daki referanduma nasıl yansır hep birlikte göreceğiz. Ama, kenti ve emekçileri gerici ideolojiyle sıkıştırmanın mimarı olan AKP kadroları, yeni bir algı dalgası yaratmak için, referandumdan bekledikleri EVET oyu oranı için’’Yüzde 65 yaparız’’ ya da ‘’Yüzde 75’i buluruz’’ gibi sunumlar yapıyor.
Eeeeee, ne de olsa 15 yıldır algı yönetimi konusunda uzmanlaştılar.
Madalyonun bir de diğer yüzü var…
AKP kadroları (İlave olarak MHP kadroları/en azından bir bölümü); bütün bu söylemlerine rağmen tedirginliklerini de gizleyemiyorlar.
Bu kadar yerel ve genel iktidar olanaklarına sahip olan AKP, partinin ağabeylerinden olan Büyükşehir Belediye Başkanı’nı şimdiden referandum için sahaya saldı.
Keza, AKP’nin kentteki patronu konumunda olan Milli Savunma Bakanı da, her boş anında yüzünü buraya dönüp, klasik ziyaretlerini yaparak en azından kendi seçmen tabanını kontrolde tutmaya çalışıyor.
Yani, işi sıkı tutuyorlar.
Muhalefet ise ‘gri havada güneş açması’nı bekliyor...
AKP gibi çok çalışıp güneşi açmaya zorlayacak yerde, güneşin kendiliğinden açmasını ve gri havayı dağıtmasını murad eden muhalefet görmek, yoksullara ve emekçilere yeterli umudu aşılayamıyor.
Kentteki HAYIR cephesi ne yapıyor diye bakarsak, sahada gördüğümüz ve ciddi anlamda HAYIR çalışmalarına tanık olduğumuz tek siyasi kimlik CHP’nin İzmit İlçe Başkanı Mehmet Ümit Küçükkaya ve birlikte olduğu sınırlı sayıdaki kadrosu.
Ötesi, Küçükkaya’nın kendi partisi ve diğer muhalifler açısından değerlendirilirse ‘bu hava çok gri’ der geçerim. Ayrıca, böyle bir durumda güneş açmasını beklemek ise saf dillikten öteye gidemez.
Ülke genelinde ya da önemli merkezlerde önde gittiği tahmin edilen HAYIR oylarının etkisini bu kentte de hissetmek adına önce havadaki griliği dağıtmak gerek.
Uzun yıllardır baskı altında kalıp yorgun ve sabırsız hale gelmiş olan yoksulları, emekçileri yeniden motive edip güneşin yeniden doğması için mücadeleye teşvik edecek adımlar atılmadıkça, bu gri havayı dağıtmak pek olası değil.
Amacım, elbette umutsuzluk aşılamak değil, durum tespiti yapıp bir gerçekliğe işaret etmek.
Bu kentteki yoksulları ve emekçileri HAYIR demeleri konusunda ikna etmenin yeni olanaklarını yaratmalıyız.
Tüm muhalefet, özellikle de sosyalist siyaset yaptığını söyleyen siyasi partiler, emek ve meslek örgütleri olan federatif ve konfederatif yapılar, demokratik kitle örgütleri ve tümünün üyeleri, gece gündüz HAYIR çalışması yaparsa, gri hava dağıtılabilir ve belki de güneşin ışıklarını perdeleyen bulutlar dağıtılabilir.
‘Gri havada güneş açar mı’ sorusuna verilecek yanıt, 16 Nisan’dan sonra gerçek baharı yaşamak için gri havaya HAYIR demektir.
Bunun için de, yeni adımlar atmakta gecikmemeliyiz.