Erdoğan neden “Eyyy Dodik” diyemiyor?
Filistin davası RTE için ne ifade ediyorsa Bosna da aynı şeyi ifade etmektedir: İç ve dış politikada konsolidasyon malzemesi olarak kullanmak için iki kullanışlı ve düşük maliyetli araç.
İki aydır devam eden Bosna krizinin en büyük müsebbibi Milorad Dodik, yaklaşan Bosna seçimlerinde yerini kaybetme telaşıyla krizi mümkün oldukça tırmandırıyor ve bunun için yapmayacağı şey yok. Pekiyi, her ortamda ona buna atar-gider yapan RTE, kendisine emanet edilen Bosna’yı bölmek için elinden geleni yapan Milorad Dodik’e karşı neden bu kadar hoşgörülü?
Haber bültenlerinde Bosna görünür hale geliyorsa, bilin ki birileri yine savaş tamtamlarını çalmaya başlamıştır. İki aydır Bosna yine krizde ve kıymeti kendinden menkul Balkan uzmanları çeyrek yüzyıldan bu yana Bosna’da en ciddi krizin yaşandığını ve savaşın her an çıkabileceğini yazıp çizmeye başladılar.
Daha önce bu köşede defalarca Bosna’da savaş söyleminin gündelik gerici siyasî söylemin sadece bir parçası olduğunu ve düzenli aralıklarla çıkan ve her defasında etkisi daha da arttıran krizin “danışıklı dövüş”ün bir parçası olduğunu yazdık. Hatta en son krizin başlarında, üç ay önceki yazımızda her kriz çıktığında yazdığımız şeyleri yeniden yazdık. (Bkz. "Bosna’da yeni bir savaş çıkar mı?")
Bosna’da yeni bir savaşın çıkması için bir neden yok! Çünkü emperyalistler ve yerli işbirlikçilerinin paylaşamadığı bir şey yok. Ülke çeyrek yüzyıldır üç farklı ulusal grubun milliyetçi bağnazlığını arkalarına almış şovenist liderler tarafından yağmalanıyor ve bu yağma düzeni emperyalizmin bölgesel çıkarlarıyla çatışmadıkça Batı için de herhangi bir sorun teşkil etmiyor.
Sadece son zamanlarda Bosna’nın Sırp bölgesinde iktidarı kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalan Dodik’in milliyetçi retoriğini bir üst düzeye çıkardığını söyleyebiliriz. Soykırım ve katliamların üzerine kurulmuş olan Republika Srpska’yı (Bosna’daki özerk Sırp Cumhuriyeti’ni) uzunca bir süredir yöneten, katil Radovan Karadziç’in öğrencisi Milorad Dodik Bosna’da ilk yıllarda siyaset sahnesine çıktığında sadece eski basketbolcu bir kabadayıydı. Lafını tartmadan konuşmasıyla ilk yıllarda dikkati çeken bu kaba ve saygısız politikacının şansı yaver gitti. Önceleri Batı desteği vardı arkasında ve Radovan Karadziç gibi bir caniden sonra pek de ılımlı bulunmuştu. Dodik’in önü açıktı.
İki etken Dodik’in önünü daha da açtı: Birincisi, Dodik Rusya’nın Balkanlar’da NATO’nun genişlemesine karşı bölgeyi kaosa sürükleme stratejisinin önemli bir aktörü oluverdi. Fakat daha da önemlisi, Dodik bir şeyi fark etti: Ne yaparsa yapsın, sesini ne kadar yükseltirse yükseltsin, Dayton’ı ne kadar ihlal ederse etsin, bu hareketlerini belli bir dozda tuttuğu müddetçe yoluna istediği gibi devam edebileceğini gördü. Ne de olsa ne yolsuzluğa boğazlarına kadar batmış Bosnalı politikacıların Dodik gibi bir serseriye “dur” diyecek güçleri vardı, ne de bunun için Bosna’yı soymaktan arta kalan zamanları vardı. Diğer yandan tepki hafızaları iki günü geçmeyen Batılı diplomatların bu geleneksel tutumlarının da Dodik’e güç verdiğini söylemek mümkün. Kural çok basit: Emperyalizmin çıkarlarına dokunmadığın müddetçe istediğin kadar saldırganlaşabilir, egemenlik sahanı genişletebilirsin ama bunların hepsini birden bire yapmamalısın. Ağır ağır adımlarla ilerlemelisin. Dodik bunu çok iyi kavradı.
Geçtiğimiz yılın sonlarında ve yeni yılın başında da olan budur. Dodik geçtiğimiz Aralık 2021’de cesur bir çıkış yaparak yakın zamanda Bosna’dan ayrı bir şekilde kendi adalet ve vergi sistemini kuracağını açıkladı ki, bu başlı başına Dayton anlaşmasının ihlali anlamına geliyor. 9 Ocak’ta gelenekselleşmiş bir ihlal eylemini daha gerçekleştirerek Dayton Barış Anlaşması’na aykırı bir şekilde “Republika Srpska Günü”nü kutladı. Uzun namlululu silahlarla donatılmış polis, jandarma ve özel güvenlik güçlerinin geçit töreni bölgede ve Batı’da çok tepki topladı ve hatta ABD 2017’den bu yana Dodik’e karşı uyguladığı Dodik’in ABD’ye girişinin yasaklanmasını da içeren finansal yasağı daha da genişletti.
AB tarafından atanan ve sömürge valilerini anımsatan yetkilerle donatılmış olan Yüksek Temsilci Christian Schmidt de yüksek sesli protesto etti.
Ama bunlar kabadayı Dodik için hiçbir anlam ifade etmiyor. Çok iyi biliyor ki birkaç gün sonra bu tepkiler unutulacak ve ortalık durulunca daha ileri adımlar atabilecek.
Bu arada sosyal medyadan da çağrılar yükseldi ve bütün dünyada, 14 ülkede 35 kentte Bosna’nın birlik ve beraberliğini destekleyen mitingler yapıldı. Her birinde bir elin parmaklarını geçmeyen katılımcının yer aldığı protesto mitingleri, ki Dodik’in bunu da umursadığını pek zannetmiyoruz.
Pekiyi, her yerde herkese atar gider yapan RTE Alija İzzetbegoviç’in kendisine emanet ettiği Bosna’nın bütünlüğünü tehdit eden bu kaba saba adama tepkisi ne oldu? Cevap: Hiç!
Gerçi RTE’nin son zamanlarda sesi eskisi gibi esip gürlemiyor, ama yine de Alija’nın emanet ettiği Bosna bu kadar tehdit altındayken bir şeyler yapması beklenirdi ama yaptığı tek şey Dodik’in bu çıkışlarını yanlış ve tehlikeli bulduğunu diplomatik kanallarla ifade etmek oldu. İki hafta önce Dodik’in Ankara ziyareti yandaş medya tarafından diplomatik bir başarı olarak ilan edildi. Zannediyorlar ki RTE Dodik’in kulağını çekip gönderdi. Ama o işler artık pek öyle olmuyor. Bosna’yı sadece bir manipülasyon aracı, bir propaganda nesnesi olarak gören Saray Rejimi’nin daha da ötesini yapmasını beklemek basitçe saflık, daha ağır ifade etmek gerekirse cahillikle bezenmiş bir aptallık olur. Filistin davası RTE için ne ifade ediyorsa Bosna da aynı şeyi ifade etmektedir: İç ve dış politikada konsolidasyon malzemesi olarak kullanmak için iki kullanışlı ve düşük maliyetli araç.
NOTLAR:
Özgür Dirim Özkan’ın İleri Portal’dan önce yayınlanan yazıları için:
http://yugoslavyayazilari.blogspot.com.tr/
Bazı yazıların İngilizce çevirileri için:
http://lettersfromyugoslavia.blogspot.com.tr/