Eksi grafik ve ittifaklar

AKP’nin 2002’de başlayan siyasi serüveninde iktidar olmanın getirdiği olanaklarla birlikte sürekli yukarı tırmanıyormuş gibi görünen grafikteki çizgiler ya da eğikler, 15 yıl aradan sonra eksiyi göstermeye başladı. Bunun doğal sonucu olarak da muhafazakar ve milliyetçi kesimlerdeki keskin ayrılıklar bir kenara koyulup yerelde ve genelde zoraki de olsa ittifaklara gidildi.

Bu ittifakların bile yetmeyeceği günlerin yakın olduğunu gösteren referandum sonuçları, görece ittifak bloku ve iktidar kanadında çözülmeler ve kırılmalar yaratmaya başladı bile.

Başkanlık hevesini topluma Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adıyla dayatıp referandumda cumhuriyet bileşkelerindeki ayrışmayı keskinleştiren sonuçlar alınmasına neden olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,referandum sonrası ne yapıyorsa, illerdeki temsilcileri (Ki, bunların içinde en güçlü olanlardan biri İbrahim Ağabey diye hitap ettiği Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu’dur)  aynı adımı atıyor.

Grafikteki çizgi ya da eğrinin giderek eksiye dönüşmesi üzerine MHP ve BBP ile ittifak için her yolu mübah gören Saray/AKP ikilisi, yıllardır süren siyasal mücadelede dile getirilen ‘’yolsuzluk, hırsızlık’’ gibi söylemleri unutup, okşayıcı sözler ve davranışlar sergiledi. Süreç, genelde ve yerelde, burun farkıyla evet çıkan/çıkartılan referandum sonrası da devam ediyor.

Evet platformunun Kocaeli’ndeki sözcüsü AKP’li Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu, referandumda parti olarak evet oyu kullanacaklarını açıklayan ve en azından üst yönetimleri ile çok sayıdaki örgütleri bu karara uyan MHP ve BBP’nin il başkanlarına teşekkür ziyareti yaptı.

Tam da bu sırada partisinin İzmit İlçe Başkanı’ndan rahatsız edici bir uyarı geldi, ama bunu pek dikkate alacağını sanmıyorum. Ne de olsa, Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Ağabey’ dediği bir kimlik.

Ama, olsun, ben o uyarıyı anımsatayım. İlçe başkanı diyor ki;

‘’Evet oyunun istenilen düzeyde olmamasının nedeni genelde ve yerelde uygulanan projeler için verilen sözlerin öngörülen sürelerde yerine getirilememesidir…’’

Yani, içeriden yapılan reel bir eleştiri aslında. Ama dikkate alınır mı, kim ne kadar dikkate alır da gereğini yapar, bekleyip göreceğiz.

Dolayısıyla, ilçe başkanının da dillendirmesinden yola çıkarak rahatlıkla söyleyebiliriz ki, referandum ittifakı eksi grafiği engelleyememiş ve de tersine çevirememiştir.

Bu durumun asıl nedeni, AKP’li yerel yöneticilerin yapılan eleştirileri hiç dikkate almaması, laf dinlemez tutum takınmalarıdır.

Bu durumu biraz açmalıyım…

Bir insan türüdür ki, şaşkınlıkla izlersiniz. Gördüklerinize uzun süre inanamazsınız. Tıpkı, AKP’li dönemlerde türeyen siyasetçi tipi gibi.

Tabi, o siyasetçilerin sirayet ettiği bürokratlarını da unutmamak lazım.

Kocaeli, hepinizin de bildiği gibi emek eksenli bir kent. Dolayısıyla uzun yıllar emekçi karakterli nüfusun yaşamsal talepleri için etkin mücadele sergilediği kentlerden biri. Türkiye işçi sınıfının şanlı 15-16 Haziran direnişine aktif katkı koyan kadroların çıktığı kent, uzun yıllar bu mücadele mirasının üzerinden yürüyüp hayatı örgütleyen ilericiler ve devrimcilerin nefes aldıkları bir alandı.

Bu gerçeği, ne 12 Mart ne de 12 Eylül faşist cuntaları bile değiştiremedi. Ancak, 2002’de başlayan AKP’li dönemlerde kentin demografik yapısında önemli değişiklikler görülmeye başlandı. Görüntü, giderek de netleşerek gerici bir ablukaya dönüştü.

Gelinen noktada, kentin ekonomik, sosyolojik, siyasal ve sosyal yaşamında hegemonya kuran AKP’nin gerici zihniyetinin siyaset ve bürokrasi alanındaki kadroları iyice laf dinlemez hale geldi. ‘Her şeyi ben bilirim’ edasıyla hareket eden çapsız siyasetçiler türedi.

İktidar partisinde durum buyken, ana muhalefet ve diğer muhalefet partilerinde durum farklı mı?

Kesinlikle değil, ülke genelinde tablo neyse birkaç kat fazlası beceriksizlikler bu kentte de kendini gösteriyor, hissettiriyor.

Laf dinlemez durumda olan ve kendini her şeyi bilen konumunda hisseden AKP kadrolarına, ‘Durun baklalım’ diyen kimse çıkmıyor.

Yerel yönetim erki ile hareket eden pervasız bürokratlar da bundan güç alarak herkese meydan okuyor.

Ana muhalefet partisine seviyesizce dil uzatan bir politikacı-bürokrat var ki, sormayın gitsin. Bu kişi, İzmit Belediyesi’nde Başkan Vekili olarak görev yapıyor.

İşi hizmet üretmek olan bu zat, bunun yerine ana muhalefet partisinin yerel yöneticileriyle yerel medya ve sosyal medya üzerinden kavga etmeyi görev kabul etmiş. Hizmet verdiği yakınındaki esnafla bile sorun çözücü olamayan bu kişi işini gücünü bırakıp seviyesizce siyasi saldırılar yapıyor ve yüzü kızarmadan sokaklarda dolaşmaya çalışıyor.

Ama, olmuyor, olamıyor…

İnsan içine çıkacak halleri kalmadığı için, başkanının Mardin Büyükşehir Belediyesi’nde siyasi danışman olarak görev üstlenmesini fırsat bilerek, yerli yersiz yerel medya kulvarından saldırı başlatıp, siyasetteki seviyesizliğine tavan yaptırıyor.

Gelelim AKP İl Başkanı’na…

Demokrasiyi, demokratik gelenekleri ve anlayışı içine sindiremediği her halinden belli olan, güç sarhoşu ve gücün küstahlığına kapılmış gibi görünen İl Başkanı, "Kentin yönetimi AKP’dedir. Yönetim sorumluluğu bizlerdedir. Bizim görüş almamız birlik ve beraberlik için taş koyma anlamına gelmektedir" diyebiliyor.

Bunu da, her ay periyodik olarak yan yana geldiği CHP, MHP, BBP, DP, DSP ve SP il başkanlarına dayatıp kabul ettiriyor.

AKP’nin genelde ve yerelde siyaset grafiği 7 Haziran seçimleriyle eksiye doğru gidiş göstermeye başlamıştı. O seçimlerden sonra sarayın gerçekleştirdiği müdahale ile bir tür görece nefes alan AKP ve içinde bulunduğu siyasi ittifaklar, her türlü devlet olanağı ile girdikleri referandumda grafikteki eksiye giden seyri durduramamıştır.

Sonuç olarak, ittifakların, siyaset denizinde boğulmayı önleyecek nitelikte olamadığını referandum hem yerelde hem de genelde göstermiş, kanıtlamıştır.

Deniz Baykal’ın deyimiyle maç bitmedi, ikinci yarısı henüz başladı ve 2019 yılında sonuçlanacak gibi duruyor.

 

[email protected]