AKP Hatay Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu bir ayda yaptırdığı “sekizinci” Covid-19 testinin pozitif çıktığını açıklıyor. THY CEO’su Temel Kotil, “düzenli yaptırdıkları ('biz'in muhtevası neyse artık) Covid-19 testinden” söz ediyor, onun da neticesi müspetmiş. Endişeye mahal yok, ikisi de dualarımızla yırtacaklarından gayet emin. Asıl endişe sebebi şu: Bir kişi de dememiş ki, böyle uluorta, ferahfeza test ayrıcalığına sahip olduğunuzu yazmayın, halk pandemiden perişanken, ayıptır! En azından iktidarın gündem, yalan ve gaz düzenleyicisi, çakır gözlü çakma Goebbels bunu akıl etmeliydi, edememiş.
İmtiyazlara, vesayete, “öz yurdunda garip, öz vatanında parya olmaya” ilene ilene nihayet iktidar şerbetini içip kafayı bulan, on sekiz yıldır da bir miskal olsun ayılmayan bu mümin kaportalı çete, artık “muktedir, lakin mağdur, mazlum ve dahi masum” numarası yapmaya bile gerek duymuyor. Hikmetinden sual olunmaz reislerinin, damarlarında Covid-19 dolaşan yoksul kara kalabalıklara hayli uzak menzillerden el sallaması gibi, dokunulmaz, ulaşılmaz, yüksek makamlara kurulmuş, gözümüzün içine baka baka bize hareket çekiyor. Ar, haya, mahcubiyet, haysiyet gibi kelimeler çoktan firar etmiş şahsi lügatlarından, ışık hızıyla çürüyorlar. Karşımızda utanma duygusunu çoktan yitirmiş takım elbiseli zevatın kayış suratları, fırıldak nazarları, şapırdayan ıslak ağızları... İktidarını yürütmek uğruna hile hurdadan başka bir şey üretmeyen, hukuku hacamat eden, adaleti sülükleyen, kendi vatandaşını düşman, kendi vatanını fethedilecek kâfir diyarı olarak gören, paraya iman etmiş, kapitalizm ve sermaye müptelası bir suç örgütü...
Ve biz her defasında şaşırıyoruz. 12 bin yıllık Hasankeyf betona gömülürken... HDP’nin büyük oy farkıyla kazandığı belediyeler katakulliye bile lüzum görülmeden art arda alenen gasp edilirken... Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Osman Kavala ve daha niceleri uydurma gerekçelerle yıllardır hapis tutulurken... Himaye gören tecavüzcüler, katiller, hırsızlar, mafya liderleri ellerini kollarını sallayarak aramızda dolaşırken... İşçiler Covid-19’un kol gezdiği fabrikalara esir gibi kapatılıp üç otuz paraya çalıştırılırken... O sırada bir avuç doymak bilmez müteahhit devletin bütün ihalelerini kapıp katrilyonları götürürken... Kadim Bizans kiliseleri tekrar tekrar fethedilip camiye çevrilirken... Bilmem kaçıncı doğalgaz, bilmem kaçıncı yerli otomobil, bilmem kaçıncı milli tayyare müjdesi verilirken... Memlekette asker ve polis kıtlığı varmış gibi kahverengi gömlekli bekçiler sokaklara sürülürken... Üzerine gayesi meçhul ve muhtemelen meşum “Takviye Hazır Kuvvetler Müdürlüğü” kurulurken... Şaşırıyoruz, zira bu bir tür savunma mekanizması. İnsan kalmaya, insanlar tarafından yönetildiğimizi düşünmeye, çoluk çocuğumuzla, ana babamızla, eşimizle dostumuzla normal hayatlar yaşadığımızı-yaşayacağımızı vehmetmeye ihtiyacımız var. Aksi takdirde delireceğiz.
Kötü haberlerim var: İktidarla birlikte biz de çürüyoruz, insanlıktan çıkıyoruz. Bizi bizim gibi insanlar değil, kural, kanun, yasa tanımayan bir suç şebekesi yönetiyor. Çocuklarımızın, büyüklerimizin, sevdiklerimizin, yurttaşlarımızın, ülkemizin, tabiatımızın geleceği tehlikede. Eskisinden yenisine kadar her tür normalin dışına çıkalı, her daim olağanüstü, her daim tekinsiz ve güvencesiz bir hayata yazılalı çok oldu.
Yani meşrebine göre herkesin biraz delirmesinin vaktidir artık.
Ama iyi haberlerim de var: Tarih boyunca, o tarihin çürümüş, tükenmiş, karanlık tarafını temsil edenlere asla pabuç bırakmadık. Özgürlüğün, kardeşliğin, eşitliğin, aydınlığın dünyası; sınırsız, sınıfsız, tabiatla barışık, mutlu bir dünya için savaşırken karşımızda böyle iktidarları çok gördük.
Velhasıl...
Vardık, varız, var olacağız!
Yıktık, yıkarız, yıkacağız!
Not: Bundan sonra iki haftada bir Pazartesi günleri İleri Haber’de yazmaya, İleri Haber’in temsil ettiği siyasi hatta ve mücadeleye omuz vermeye gayret edeceğim. Bir de her yazının sonunda, naçizane birkaç kitap veya film tavsiye edeceğim. Herkese merhaba!
Kitap:
Kesekli Tarla-Figen Şakacı (İletişim)
Sarhoşların Perşembesi-Jaklin Çelik (İletişim)