Sosyalist ülkeler birbirlerini ayrı ülke olarak görmezler, ekonomileri bile birbirlerini tamamlayıcı tarzdadır ve eninde sonunda bir gün sınırların kalkacağını bilirler. Başka bir bakış açısıyla kapitalizmin Çekoslovakya’yı sessiz işgaline sosyalist ülkeler dur demiştir denilebilir. Maksat sosyalizm ise gerisi teferruattır.
Farklı bir tarihi vardır Çekoslovakya’nın. Bildiğim kadarıyla genel grevle kurulan tek ülkedir. Kıtlık içindeki Çek topraklarından yiyecek ihracını protesto etmek için başlayan genel grevin aslında sosyalist bir devrimle sonuçlanacağı beklenirken Çek ve Slovak ulusal burjuvalarının daha örgütlü olması ve zamanında hareket etmesi sonucunda Çekoslovakya kurulmuştu. Bu arada Slovakya Sovyet Cumhuriyeti ilan edilmiş ama başarısız olmuştu. Kısacası Çekoslovakya sosyalizme geçiş fırsatını ilk kez 1918’de kaçırmıştı.
Nazilerin ilk işgal ettiği ülke Çekoslovakya’dır. İngiltere ve Fransa ile yapılan anlaşma sonucu nerdeyse tek kurşun atılmadan Çekoslovakya işgal edilmişti. Önce sınır bölgelerini kapsayan bu işgal sonrasında Bohemya ve Morovya’ya doğru genişlemişti. Burada kritik olan diğer bir nokta ise Sovyetler Birliği’nin “sonuna kadar” yardım önerisini Çekoslovak yöneticilerin geri çevirmesidir. Olasılıkla İkinci Dünya Savaşı’nın gidişatını etkileyecek bu öneriyi reddederek Çekoslovakya ikinci kez sosyalizme geçiş şansını kaçırıyordu.
Savaş sırasında ise ilişkiler, biraz da zorunluluktan gelişti. Az bilinir ama Çek vatandaşlarından oluşan bir Sovyet ordusu kurulmuştu. Bu ordu sadece Çekoslovakya’da değil Ukrayna ve Karpatlarda da savaşmıştı. Çek Sovyet ordusundan kaç kişi öldü bilinmez ama Çekoslovakya’yı savunmak için 150 bin Sovyet askerinin öldüğü biliniyor. Savaş sonrası buradaki Sovyet varlığı Yunanistan, Fransa veya İtalya’da olanların tersine ABD işgalini ve operasyonlarını engellemiştir ve sonucunda Çekoslovakya sosyalizm şansını üçüncü kez kaçırmamıştır.
Bunları anlatmamın nedeni Ernie Trory’nin “Çekoslovakya 1918-1978” isimli kitabını okumam. Nedense, kitabın özellikle 1968 olayları ile ilgili olacağını düşünmüştüm, yanılmışım; adından da belli olduğu gibi 60 yıllık bir tarihi anlatıyormuş, sadece 68’i değil. İyi ki de okumuşum, yukarıda yazdıklarımı anımsamış oldum ama 1968 hevesim kursağımda kalmasın diye daha önce okuduğum iki kitabı, “Çekoslovakya’ya Tecavüz” ve “Doğu Avrupa’da Sosyalist Muhalefet” i yeniden okudum. İlki dışarıdan birisinin, bir İngiliz gazetecinin (Colin Chapman); diğeri ise içeriden birisinin, sonradan İtalya’ya giden bir politikacının (Jiri Pelikan) anlattıkları.
Şimdi bunların da ışığında tekrar konuya dönelim. Çekoslovakya’daki sosyalizm diğer ülkelerden biraz farklıydı; bu ülkede fiilen çok partili bir rejim vardı. Yani sosyalizm karşıtı eylem ve söylem için koşullar biraz daha elverişliydi. Nitekim ABD’nin Çekoslovakya’yı Marshall Planı kapsamına almak için yaptığı girişimler çok iyi bilinir. Bu ve buna benzer ekonomik baskılardan SSCB ile yapılan ticaret anlaşmaları ile kurtulabilmişlerdir. Öyle ki, Moskova’da bulunamayan tüketim maddeleri Prag’da bulunabiliyordu. Sonuçta 1938- 1965 yılları arasında milli gelir yüzde 160, ağır sanayi üretimi yüzde 400 artmıştı. Kısacası, ekonomi iyi durumdaydı.
Bu arada önemli bir gelişme 1949’da NATO’nun, altı yıl sonra, 1955’de de Varşova Paktı’nın kurulmasıydı. Dünya soğuk savaş dönemine giriyordu.
1968’e doğru Çekoslovakya yönetiminde liberaller etkili olmaya başlamıştı. Örneğin, sosyalist ekonominin temel taşlarından biri olan merkezi planlama kaldırılmış, piyasada rekabet ortaya çıkmıştı. Ülke ilk kez enflasyon diye bir olguyla tanışmıştı. Fabrikalar kendi giderlerini kendileri karşılamaya başlamışlardı. Ülke ekonomisinin temeli olan kömür madenleri ve hayvan çiftlikleri kapanmaya başlamıştı. Serbest fiyat, teşvik primi, servet birikimi gibi kavramlar gündeme gelmişti. Elbette bunlar kapitalizmi restore ediyoruz diye değil, özerklik getiriyoruz diye yapılıyordu. Tüm bunları kuramsallaştıran ekonomist Ota Şik, değişimlerin kalıcı olabilmesi için siyasi reformların da yapılması gerektiğini savunuyordu. Temel slogan “Biz komünistten önce Çek’iz,” idi. Özetle, Çekoslovakya’da sosyalizmin sonuna gelinmişti.
21 Ağustos 1968 günü Varşova Paktı’na üye ülkelerin askerleri Çekoslovakya’ya girdi, bir ay içerisinde çekildi ve sosyalizmin bir 25 yıl daha sürmesini sağladı. Halkın kırımdan geçirileceği söylentisinin doğru olmadığı görüldü; toplam ölüm sayısı (kalp krizleri, çatıdan düşenler vs. dâhil) 70 civarındaydı.
Şimdi bu durumda Çekoslovakya işgal edildi denilebilir mi? İşgal için illa orduların girmesi gerekiyor mu? Günümüzde ABD işgali altındaki ülkelerin kaç tanesine doğrudan askeri müdahale olmuştur? Örneğin Azerbaycan’da Türkiye destekli Fetö-ABD müdahalesini anlatan “Sessiz İşgal” kitabı tek bir üniformalı asker kullanmadan ekonomiye, eğitime yapılanları çok güzel anlatır.
Veya başka bir açıdan bakılırsa bir araç, örneğin işgal, iyi veya kötü olarak sınıflandırılabilir mi? Bütün savaşlar, sıkıyönetimler vs. kötü müdür? Haklı savaşlar ne olacak?
Unutulmaması gereken bir diğer nokta da sosyalist ülkeler arası ilişkilerdir. Bu ilişkiler alışılandan farklıdır ve zaten farklı da olmalıdır. Sosyalist ülkeler birbirlerini ayrı ülke olarak görmezler, ekonomileri bile birbirlerini tamamlayıcı tarzdadır ve eninde sonunda bir gün sınırların kalkacağını bilirler. Başka bir bakış açısıyla kapitalizmin Çekoslovakya’yı sessiz işgaline sosyalist ülkeler dur demiştir denilebilir. Maksat sosyalizm ise gerisi teferruattır.
Hiç mi hata yapılmamıştır? Elbette yapılmıştır. Öncelikle Çekoslovakya’da işlerin bu hale gelmesine asla izin verilmemeliydi. Zaten düşünsel anlamda özgürlüğün eşitliğin önüne geçmesi sürekli devrim gereksiniminin en önemli nedenidir. SSCB bile bundan ders çıkartmadı ki, dünya bu günkü durumuna geldi.
Bitirmeden birkaç anımsatmam olacak. 1968 de Doğu Perinçek müdahaleyi desteklerken, Behice Boran karşı çıkmıştı. Biliyorsunuz, sonradan ikisi de görüş değiştirdi. Nereden nereye?
Pelikan’ın kitabında, yorumlarından öte, 130 sayfa dönem ile ilgili belge var; bence el altında bulundurulmalı. Chapman’ın kitabı ise ilginç. 1968 Ağustos-Ekim ayları arasındaki olayları anlatan kitap, Kasım ayında Londra’da basılıyor ve 1969 yılında Mersin’de yayınlanıyor. Hangi ayda basıldığı yazmıyor ama benim elimdeki nüshayı çevirmeni, Mart 1969’da Emil Galip Sandalcı’ya ithaf edilmiş. Bu ne sürat? Sanki propaganda amacıyla yazılıp, hemen dünyaya yayılmış gibi.
Çekoslovakya 1918-1978, Ernie Trory, Yazılama, 2016. Liste Fiyatı: 10 TL.
Çekoslovakya’ya Tecavüz 21 Ağustos 1968. Colin Chapman, Kişisel Kitaplar, 1969. Sahaflarda 4-15 TL arası
Doğu Avrupa’da Sosyalist Muhalefet. Jiri Pelikan, Kaynak, 1984. Sahaflarda 1.5 – 15 TL arası
Sessiz İşgal. Azerbaycan’da Fetö Örgütlenmesi, Agil Alesger, Kırmızı Kedi, 2016. Liste Fiyatı: 12 TL