AKP, yerellerde iktidarı ele geçirmeye başladığı 2004’te ilk olarak ‘’çalışınca oluyor’’ sloganını üretip topluma yedirmeye çalıştı. Sonradan gördük ki, asıl olan ‘’Çalı(şı)nca oluyor’’ deyişini kanıksatmakmış. Bunu da, 17-25 Aralık sürecinde ortaya saçılanlardan çok iyi anladık.
Yine kendi sloganlarıdır, üst geçitlere pankartlar asarak duyurdular. Dediler ki, ‘’yerin altına 150 milyon TL gömdük’’ (rakam farklı düşünülmelidir).
Gerçekten de gömmüşler…
Neyse, konumuz ‘Çalı(şı)nca oluyor’ deyiminin üzerinden pirim yapılmasına ya da yaşanan yolsuzlukları yeniden gündeme taşıyıp tartışılmasına gerekçe oluşturmak değil.
Konumuz, tam tersini gördüğümüzü paylaşmak…
Bunu nereden mi anladık ?
İki gün kar ve yağmur yağınca ortaya çıkan manzara, AKP’nin o ünlü sloganlarını değil bizim düşüncemizi doğruladı.
Gördük ki, Çalı(şı)nca olmuyor(muş).
Bir yılbaşı sabahı önünüze çıkan yazıda bunları okumak pek hoş değil, biliyorum. Ama 2016’yı rezaletle uğurlayıp, 2017’yi benzer duygularla umutsuzca karşılayan, durumunu sosyal medya üzerinden paylaşıp da çare arayan, yöneticilerinin duyarsızlığına isyan eden bir halkın yaşadığı kentten bugün için söylenecek en anlamlı sözler, ne yazık ki bu konuya endeksli oluyor.
Gelelim meselenin özüne…
Aylardır, kentin altını üstüne getiren, adeta kalbura çeviren bir altyapı ve raylı sistem çalışmaları var. Sanırsınız ki, yeni bir kent kuruyorlar. (Abarttığımı sanmayın, mevcut çalışmanın devam ettiği sürede gerçekten yeni bir kent kurulurdu.)
Tam da pis su ve yağmur suyu kanalları yenilenirken, aşırı yağış oluyor, talihsizliğe bakar mısınız. Yapıldığı söylenen kanalların nerdeyse tamamı tıkanıyor. Ve, kanal bulamadığı için gideceği yere akamayan o pis sular, geri tepip özellikle bodrum ve zemin katlardaki evlerin ve işyerlerinin içine kadar giriyor. Yüzlerce yurttaşın evi, işyeri ve eşyaları kullanılamaz hale geliyor.
Bu tabloya bakınca içi kararan insan, kötü söz söylemekten geri duramaz.
O tablodan, son iki günde yaşanlar için bazı örneklemeler vermek istiyorum.
Devam eden şiddetli yağışlar sonucu D-130 karayolunun Gölcük Ulaşlı mevkiinde heyelan meydana geliyor ve yerinden kopan kaya parçaları yol kenarındaki istinat duvarının bir bölümünü yıkıyor. Yıkılan duvar karayoluna düşüyor. Bu sırada oradan geçen araç olmaması nedeniyle, şans eseri facia önlenmiş oluyor.
Gece saatlerinde ise İzmit’teki 42 Evler Mahallesi de sular altında kalınca, evlerinden çıkamayan vatandaşlar İzmit Su ve Kanalizasyon (İSU) ekipleriyle ortak çalışıp sokaklara dolan suyu çekmek için çaba harcıyor.
İzmit’in başka bir bölgesinde, Turgut Mahallesi Uluçınar Sokak’ta 6 metre yüksekliğindeki istinat duvarı çöktü. Yapımı devam eden bir inşaatın üzerine devrilen istinat duvarı nedeniyle bölgedeki bazı konutlarda oturanlar kısa süreli panik yaşıyor. Ve, aralıklarla çökmelerin devam ettiği bölgede hiçbir önlem alınmaması nedeniyle bölge sakinleri yetkililere tepki gösteriyor.
Anlaşılıyor ki, ‘çalı(şı)nca olmuyor(muş)’...
Ve tabi ki eğitim alan çocuklarımızın dramı.
Derince ilçesindeki Cumhuriyet İlk ve Ortaokul’unda okuyan çocuklarımız. Okul yollarının su ve çamur içinde kalması yüzünden sağlıklı koşullarda eğitim alamıyor. Çocuklar sırılsıklam olan ayakkabılarını öğretmenlerinin yardımıyla kurutuyor, ama çıkışta yine aynı sorunu yaşıyor. Bölgede oturan vatandaşlar dar ya da orta gelirli. Bu nedenle ikinci ayakkabısı olamayan çocuklar var. O yüzden aileleri ayaklarına poşet bağlıyor.
Bütün mesele ise o yolun asfaltlanamayışı.
Bu durumda vatandaş ne yapabilir ?
Tabi ki tepki gösterir. Onlar da öyle yapıp, Derince Belediyesi’ne yürüyor ve önünde sorunu anlatacakları yetkili arıyor. Belediye yetkililerinin ‘sabırlı olmalarını’ istediği velilerin isteği karşılanamayacak bir istek değil ki. Onlar, ‘yol asfaltlanamasa bile en azından mıcır dökülsün. Bu sayede çamur olması önlenir’ diyor.
Ötesinde, o velilerin, yarın sabah taleplerinin yerine gelmediğini görmesi halinde çocuklarını okula göndermeme kararını uygulayıp uygulamayacaklarını da beraberce göreceğiz.
Demek ki, ‘Çalı(şı)nca oluyor’ sloganını üretmek yeterli olmuyor, gerçekten de çalışmak gerekiyormuş…
Bu kadar olumsuzluğun yanı sıra renkli görüntüler oluştuğu da söylenebilir.
Mesela, İzmit’te aşırı yağışlar sonrasında su altında kalan ki Sanayi ve Körfez mahallelerinde, çocukların su dolu sokakları eğlence alanı haline dönüştürdüğü de gözlendi.
Sorunca öğrendik ki, evinden çıkmakta zorluk çeken iki çocuk, bir şişme bot ile sokağa çıkıyordu. O iki çocuk, yağmur sularının içinde botla sokak gezintisi yaparken çevredekileri şaşkına çeviriyordu.
Ama, aslında tarihe kayıt düşüyordu o çocuklar.
Çalı(şı)nca olmuyor(muş)…
Son olarak da, başlıktaki tezi, yerel yönetimler çağrı yapıp genel yönetime de sıkıntısını uygun bir dille iletmeye özen gösteren Kocaeli Sanayi Odası Başkanı Ayhan
Zeytinoğlu doğruluyor.
Sanayici başkan, Kocaeli'nde yaşanan elektrik kesintileri nedeniyle sanayi kuruluşlarında üretimin durduğuna işaret edip, organize sanayi bölgelerinde elektrik kesintileri nedeniyle olağanüstü bir durum yaşandığını, ve 13 organize sanayi bölgesinden 11'ine elektrik verilememesi yüzünden üretim yapılamadığını bildiriyor.
Uyarısı da, bu bölgelerdeki stratejik üretim yapan küçük ve büyük ölçekli firmaların plansız duruşlar sonucu ihracatı etkileyecek sonuçlarla yüzyüze kalacağı ve bundan da ülkenin olumsuz etkileneceği yönünde.
Çalışanlar ve işçiler mi ?
Onlar, her zamanki gibi en fazla eziyet çeken kesim oluyor.
Enerji verilemeyen organize sanayi bölgelerindeki yaklaşık 30 bin işçi, işyerlerine servisle taşınıyor ama üretim yapılamadığı için geldikleri gibi geri gönderiliyor.
Herkes şunu çok iyi anlamalıdır ki (Eminim en azından bir kısmı anlaşılmıştır) Çalı(şı)nca olmuyor(muş).
Olması için ‘mış’ ya da ‘muş’ gibi yapıp algı yaratmak peşinde koşmak yerine gerçekten ÇALIŞMAK gerekiyor.
Halkımız bunu anlarsa, AKP’de hem yerelde hem de genelde anlamak zorunda kalacak. Yoksa, elektrikler belki de hiç verilemeyecek ve illerimiz ile ülkemiz karanlığın girdabında savrulup duracak.
O karanlıktan çıkış mı, elbette var…