Bu seçimlerde neden heyecan yok?

Haziran 7 seçim kampanyalarını “uzaktan” izliyorum, heyecansız olduğunu görüyor ve nedenini anlamaya çalışıyorum. Oysa pek çok gazeteci, yazar ve politikacı tarafından olası sonuçları açısından “tarihi” bir seçim olarak görülüyor. Ama, bu kadar tarihi önemdeyse, neden bu kadar heyecansızdır, sorulması gerekiyor.

Heyecansızlığın nedenlerinden biri, seçime giren partilerin başlarında, devletlü ya da devlet adamı diyebileceğimiz “büyük adamların” olmamasıdır. İkinci neden, ilk dörtte görünen partilerin arasında onar puanlık farkların bulunması: 38, 28, 18, 8... (artı eksi bir ya da iki). Sıralamada büyük fark yoktur, olması da zordur, bu durum heyecansız bir durumdur. Dört boncuk aynı ipe bağlanmış gibidirler. Tartışılan, merak edilen konuysa, dört boncuktan küçük ve zayıf olanına ne olacağıdır.

Heyecansızlığın üçüncü nedeni ise, o eski heyecanlı politik ve ideolojik konuların yerine, asgari ücret, mazot desteği, taşeron işçilerin durumu, bayram ikramiyeleri gibi, ekonomiyle, ücretlerle, geçimle ilgili konuların başa konulmuş olmasıdır. Türkiye bu doğrultuda ve bu hızla giderse, sonraki seçimlerde, belki teknoloji, mühendislik, bilim, hayvanlar üzerinden yapılan deneyler, 6-G, uzayda kuracağı istasyonların yerlerini, Venüs’e, Satürn’e gitmeyi konuşabilecektir. Elbette, parti liderlerine bunları konuşmalarını Kemal Derviş’in salık vermesi gerekecektir. Çünkü kendisinden başka kimsede akıl yoktur!

Ancak, AKP ekonomiyle ilgili yapılan kampanyalara heyecan katıp, tekrar türban, cami, din, İmam Hatip, Kuran, Menderes, 28 Şubat mevzularına girmek istemektedir. Ancak, karşı taraf artık deplasmanda oynamak istemediğinden, kendince tuzağa düşmemeye çalışmaktadır. Zaten ikinci partinin akıl hocası Kemal Derviş, ekonomiyle ilgili kampanya yürütün diye buyurmuş bulunmaktadır. Bu parti hatta bu nedenle Tansu Çiller’i andıran bir kadın iktisatçıyı vitrinine koymuştur. MHP ise vitrine değil ama milletvekili adaylığına koyduğu Durmuş Yılmaz’la, merkez bankasının özerkliği ve parasal disiplin konusunda bir mesajı vermiştir.

Dördüncü heyecansızlık nedeni, eski konu ya da malzemelerin, verimsizleşmesi, eskimesidir: Çok ilginç, bölünme ve bölücülük konusu da çok heyecan yaratmamaktadır. Hatta, rüşvet ve yolsuzluk konusu bile. En fazla, “hırsız” denmektedir. Bu konular, önceki iki seçimde kullanılmış, bırakalım yeterli coşku ve heyecanı yaratmayı, öyle büyük ilgi bile çekmemiştir. Çünkü “adam çalışıyordu”, daha da çalışacaktı, “darbe teşebbüsü” ile azmi kırıldı.

Eskiden olsa heyecanın en alasını yaratabilecek durum, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “paralel” seçim kampanyalarıdır, bırakın heyecanı, şaşkınlık yaratmaktadır. Nedeni açıktır. Erdoğan makamının uyumsuzluğu nedeniyle kampanyasına “format” bulamamıştır. Ne yapıyor, ne söylüyorsa, “formatsızdır”. Kendisini dinleyenler, “bu kişi kim, ne konuşuyor”, diye sormaktadır. Cumhurbaşkanı olmakla, hareketi, partisi ve davası için ne kadar büyük bir yanlış yaptığını anlamış gibidir. Başkanlık rejimi için şimdiden yanlız kalmıştır. Konu, heyecansız bir konudur. Bu beşinci nedendir.

Bir başka heyecan konusu, belki HDP’nin barajı geçmesi olabilirdi. Ama tersine, bu altıncı heyecan öldürücüdür. Neden bu konu da heyecan yaratmıyor? Neden yaratsın? Dengir Mir Fırat ile Ertuğrul Kürkçü aynı meclis grubunda olacaklar diye, niye heyecanlanılsın? Ya da, HDP “Seni başkan yaptırmayacağız” dediğinde mi, heyecanlanılacak! Ama Demirtaş, meclis dışında kaldıklarında ne yapacaklarının bir kısmını söylemiş de, biraz heyecan olmuştur. Sivil itaatsizlikle, demokratik sokak gösterileriyle, sistem değişime zorlanacak. Ama, bu azıcık heyecan bile “seçmenin” kursağında kalıyor şimdiden. Çünkü, HDP baraj altında kaldığında, sandalyelerine AKP’liler “geçici” olarak oturacak. HDP sivil itaatsizlik yaparken, kimin Mahatma Gandhi ya da Martin Luther King olacağını henüz bilmiyoruz, AKP de, mecliste ya da referandumla anayasayı değiştirmeye çalışacak. Ardından sivil itaatsizliğin yeterli “sivillikte” ve uysallıkta olduğuna kanaat getirilir ve “pazarlıklar” da başarıyla tamamlanırsa, seçim sistemi HDP’ye uygun hale getirilecek. Bir erken seçimle de, “şimdi gelebilirsiniz” denilecek.

Heyecan değil, ancak üzüntü yaratmaktadır bu olasılıklar, gizli stratejiler.

Heyecansızlığın yedinci nedeni, 13 yıllık hükümet partisinin, zayıflayarak da olsa, hükümet etmeye devam olasılığının yüksek olmasıdır. Hükümetten düşmesi durumunda da, meclisin yine en büyük partisi olarak kalabilecektir. Elbette, böyle bir durumda, hele de gülen yüzleriyle, AKP, Erdoğansız, yeniden ve hızla toplarlanabilir. İşte yine heyecansız bir durum.

***

Heyecansızlığın sekizinci ama daha temel nedenini söylemeyi ise sona sakladık. Yakın dönem Türkiyesi, büyük ve yaygın kitlesel yükselişe, coşkuya, heyecana tanıklık etmiştir. Haziran 2013 ve devam eden aylar, hala hafızalardadır. Türkiye halkı, heyecanı seçimlerin öncesi ve sonrasında, meclisin dışında, görmüş, yaşamıştır. Daha azı, sıradan, ortalama, etkisiz, hatta anlamsız görünmektedir. Hele de böyle seçimler, böyle liderler, böyle miting konuşmaları...

***

Türkiye halkı Haziran’da yaşadığı heyecanın daha azına artık razı gelmez. Daha fazlasını yaşayacağa da benziyor.

Yeter ki, heyecansız işler yapılmasın!