Bosna'da RTE sevgisi

Bosna'da özellikle RTE'ye yönelen ciddi bir sempati var. Öte yandan Bosna-Türkiye ilişkileri gün geçtikçe Bosnalı aydınların bir kısmı tarafından daha sık sorgulanmaya başlandı. Bir an önce iki ülkenin de ilerici damarlarının bir şekilde kaynaştırılması gerekiyor.

Bosna ve Türkiye arasındaki bilgi alışverişi ne yazık ki çoğunlukla “muhafazakâr“ bir süzgeçten geçerek gerçekleşir. Her iki tarafta da, diğer tarafa olan ilgi muhafazakârların egemenliğindedir. Bu durumun nedeni de her iki ülkedeki ilericilerin de diğer ülke ile bilgi akışını ve diğer ülke ve diğer halkla ilişkileri muhafazakârların tekeline bırakmasıdır. (Zaten bu köşenin İleri Portal’da yer almasının nedenlerinden biri de bu tekelin kırılmasına yönelik katkıdır.)

Boşnaklar ve Türkler arasındaki ilişki şu şekilde özetlenebilir: ”Karşılıklı sevgi ve saygı“. Bu sevgi ve saygının en önemli bileşenleri her iki halkın da ortak tarih ve kültürüne yapılan atıftır. “Ecdadımız Osmanlı”nın yüzlerce yıl hüküm sürdüğü bu topraklarda en güvendiğimiz millet Boşnaklar olmuştur. Boşnaklar da ulusal kimliklerini sayısız vezirle, kazaskerle hizmet verdikleri, karşılığında koruyup kollandıkları Osmanlı'ya borçludur. Karıştırılmasın: Bosna'da yaşayan herkes Boşnak değil. Nüfusun yarısını Bosnalı Sırplar ve Bosnalı Hırvatlar oluşturuyor. Doğal olarak Bosna'nın yarısı Osmanlı'ya karşı öyle çok da bir sempati beslemiyor. Kaldı ki, Osmanlı'dan bağımsızlık ilanında Bosnalılara liderlik eden Hüseyin Kapetan Gradaşçeviç Bosnalı Müslümandı. Yani Boşnaktı. İsyan nedeni de Osmanlı'daki reformlara duyduğu tepkiydi.

Üst perdeden sürekli telaffuz edilen karşılıklı sevgi ve saygı palavra değil. Bir Türk Saraybosna'da, Başçarşı'da dolaşırken bunu hisseder, bir Boşnak da İstanbul'da Boşnak olduğunu dile getirdiğinde farklı ve kesinlikle daha iyi bir şekilde muamele görür. Türkler ve Boşnakların birbirine karşı duyduğu bu muhabbet tartışma götürmez. Fakat şu da var, Türkler ve Boşnaklar birbirlerini tanımaz, birbirlerinin kültürlerini pek de bilmezler ama yine de severler. Birbirlerini tanımaya başladıkça bu sevgi ve muhabbet zarar görebilir. O yüzden pek de birbirlerini tanımaya yönelmezler. Biri birinin ölümüne Müslüman kimliğini sahiplense de aslında pek de dindar olmadığını fark eder, öbürü de diğerinin ticari bir anlaşma sonrasında “kardeşim” diye sarılırken kazık yediğini fark etmeye başlar. Zaman içinde birbirleri hakkında farklı duygular, tutumlar ortaya çıkabilir.

Genellikle Türkiye'de Bosna hakkındaki bilgilerimiz, Bosna'dan aldığımız haberler muhafazakâr yayınlarla sınırlı oluyor. Yabancı lisan bilenler ise Batılı kaynakların Avromerkezci bakış açılarıyla kaleme alınmış yayınlarla sınırlı kalabiliyor. (Haftaya bu yazılardan birini kaleme alacağız) Bosnalıların ise haber kaynakları AA ve TRT'nin dezenformatif bilgi akışıyla sınırlı. Bu dezenformatif bilgi ise Bosna'daki muhafazakâr iktidar yapısı tarafından beslenerek toplum bazında Türkiye hakkında sağlam bir algı yönetimine yol açmış oluyor.

Ortalama bir Boşnak, verili haliyle Türkiye'nin ekonomi alanında çok başarılı olduğuna inanıyor. Hatta Türkiye'nin İsrail'e, Rusya'ya, yeri geldiğinde ABD'ye bile kafa tuttuğunu kabullenmiş durumdadır. Darbeye karşı Türk hükümetinin demokrasi mücadelesi verdiğine de inanır. Hatta AKP iktidarının başarısını ümmetin başarısı olarak görür ki zaten Osmanlı geleneğinin devamı olarak Boşnaklar ümmetin önemli bir parçasıdır.

Belki taban böyle ama en azından gazeteciler ve aydınlar arasında farklı sesler de yükselmeye başladı.

Yaklaşık üç sene önce Bosnalı bir STÖ Türkiye ve Bosna arasındaki ilişkileri ”siyasî bir pembe dizi”ye benzetmişti ve üst dalgadan sürekli olarak dile getirilen siyasî hamasete karşın, bu hamasetin iki ülke arasındaki iktisadî ilişkilere yeterince yansımadığına dikkat çekmişti.

Haziran isyanından bu yana da farklı kesimler AKP yönetimini farklı bir gözle değerlendirmeye başladırlar. AA ve TRT'nin servis ettiği ve Boşnak politikacılarının teyit ettiği bilgilere eleştirel bakmaya başlayanların sayısı hala çok az, ama azımsanacak kadar değil. Örneğin 15 Temmuz Olayları’ndan sonra İlk sorulan soru şu:”Bu kadar güçlü olan Türk Ordusu nasıl olur da darbede başarısız olur?“ Bununla beraber RTE'nin 16 Temmuz açıklamaları, yani başarısız darbe girişimini bir şans olarak görmesi de kimileri tarafından ciddi anlamda sorgulanıyor.

Boşnak politikacıların AKP hükümetine destek açıklamalarına, çoğunluğu Bosna’da yaşayan Türk olan bir kaç yüz kişinin Başçarşı'da miting yapmasına da tepki var: ”Bosna Hersek Türkiye'nin eyaleti değil, RTE de bizim başkanımız değil“.

Bosnalı Hırvatların hamisi Hırvatistan, Bosnalı Sırpların hamisi ise Sırbistan'ın olduğu bir coğrafyada, doğal olarak birçok Boşnak kendilerine hami olarak ”bölgesel güç“ zannettikleri Türkiye'yi görme eğiliminde. Fakat buna da tepki yavaş yavaş artıyor. Bazı Bosnalı aydınlar Bosna siyasetinde ne Hırvatistan, ne de Sırbistan, ne de Türkiye'nin müdahil olmasından oldukça büyük rahatsızlık duyuyorlar ve bu ilişkilerin Bosna'nın kırılgan bütünlüğü için en büyük tehdit olduğunu düşünüyorlar.

Türkiye Cumhuriyeti büyükelçisi Cihad Erginay'ın geçtiğimiz hafta Bosna hükümetinden Bosna'daki Fethullahçılarla ilişkilerini gözden geçirmesi talebi ise benzer bir etkiyi yarattı. Hatta bazı gazeteciler Türkiye'nin Bosna başkanlık konseyi üyelerinden Bakir İzzetbegoviç'e Bosna'daki Fethullahçıların bir listesini verdiğini iddia ediyorlar. Fethullahçılar Bosna'da oldukça etkin.

Gelecek yıllarda daha çok Bosnalının Türkiye'deki siyasî gelişmelere daha şüpheci yaklaşacağı aşikar. Yine de bu değişim hemen olacak gibi değil. Bir yandan Bosnalı Sırp ve Bosnalı Hırvat siyasetçilerin ikiyüzlü milliyetçi politikaları arasında sıkışan, bir yandan da yolsuzluğa batmış, işsizlik ve yoksullukla boğuşan Boşnaklar bir yerlerden iyi bir haber bekliyor ve Türkiye'den gelen yalancı karnaval rüzgârları Bosna'da iyi haber bekleyen kitleleri de etkiliyor.

Şu noktada yapılması gereken ilk ve öncelikli şey ise iki ülkenin ilerici insanları arasında sağlıklı bir bilgi akışını sağlayacak mekanizmalar inşa etmekte. Bunun için her iki ülkedeki ilericilerin diğer ülke için kafasında oluşturduğu önyargıları yıkmak gerekiyor. Bosna'da da, Türkiye'de de çok sağlam ilerici damarlar var. Ne ki, sorun bu damarları birleştirebilmekte.

http://yugoslavyayazilari.blogspot.ba/